“Yenikapı ruhu” dediler. Nedir bu? Birlik ve beraberliği ifade eden bir söz...
Başlangıçta bizim de hoşumuza gitmişti bu ifade... Çünkü ülke ne çektiyse hep ayrımcılıktan, zıtlaşmadan, düşman kamplara bölünmekten çekmişti.
Birlik ve beraberlik içindeki Türkiye, her türlü güçlüğü yenerdi.
Ne var ki, bu “Yenikapı ruhu”na ilk darbeleri (söylemleriyle, suçlamalarıyla, icraatıyla) iktidar mensupları indirdi.
Mesela Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın durup dururken “Lozan’ı bize zafer diye yutturdular” diye tarihi gerçeklerden uzak bir ifade kullanarak Atatürk ile İsmet İnönü’yü suçlaması, ülkedeki bütün Atatürkçü ve Cumhuriyetçileri üzdü, hayal kırıklığına uğrattı.
Bu “Artık değiştim” diyen iktidarın aslında hiç “değişmediğini” gösteriyordu.
“Yenikapı ruhu” denilen o anlamlı, güzel söz, gün geçtikçe “Tuz ruhu, nane ruhu gibi” ifadelerle mizah konusu olmaya başladı.

* * *

Kendisine “Yenikapı ruhu ne oldu?” diye soranlar olduğunu söyleyen CHP lideri Kılıçdaroğlu bu soruya şöyle cevap veriyor:
“Sen beni dinlememişsin, ben insan haklarını, demokrasiyi, özgürlükleri, mazlumun hakkını savunuyorum. Zulmün karşısında susan dilsiz şeytandır, ben şeytan değilim, susmam!
Bir AKP milletvekili diyor ki ‘Silahım olsa ben de kafalarına sıkardım’. Lâfa bak! Yasalardaki, tutulana insani biçimde davranma, adil yargılama maddeleri askıya alınmış, 'hapse atılanlara işkence yapacağım, âdil yargılamayacağım’ demek bu...
Bir de ‘Mağdur edebiyatı yapmayın’ diyorlar. Bizim yaptığımız edebiyat filan değil...
Sen, yargılanmadan insanları nasıl suçlu ilân edersin?
En baştan beri söylüyoruz: Darbeye kesinlikle karşıyız ama sen dönüyorsun, vatandaştan hesap soruyorsun. Biz, mağdurların hakkını korumak zorundayız.”

* * *

Kılıçdaroğlu’nun söylediklerinde bir yanlışlık var mı? Bunu hangi tarafsız hukuk adamına sorduysak “Yok” dediler.
O halde iktidarın kendisini toparlaması, haksızlıklardan kaçınması gerekiyor. İlk baştan beri söylüyoruz; bu ülkede kuruların arasında yaşlar da yanmamalı!

Polisin mücadelesi!


Her yerde olay var. Ülkede korkunç terör saldırıları devam ediyor.
Peki, canımızı malımızı, çoluğumuzu çocuğumuzu emanet ettiğimiz polisimizin durumu ne?
Bunu en iyi bilen, polisin çalışmalarını en doğru değerlendirecek olanların başında Sadettin Tantan geliyor.
Yurt Partisi Genel Başkanı Tantan, geçmiş yılların efsane polis müdürlerinden biridir. Onu dinleyelim. Şöyle diyor:

* * *

“İstanbul’u yakından takip ediyorum. İstanbul Emniyet Müdürlüğü örgütlerle inanılmaz bir mücadele veriyor. İstanbul emniyetinin bu konuda çok sıkı çalıştığını biliyorum.
Nerede ne patlayacağı belli olmaz ama polisimizin çok ayrıntılı çalıştığına tanığım.
Politikadaki çöküş, her tarafı sardı. İnsanların siyasete olan güveninin azalması, korku ve panik ortamı yaratıyor. Her yanımızı sarmış bir savaş var, içimizde de terör örgütleriyle uğraşıyoruz.
Kamuda, FETÖ operasyonları nedeniyle boşalan kadrolar için yeniden nitelikli eleman yetiştirmek gerekiyor. Türk istihbarat teşkilatının alt yapılarını yeniden organize etmeleri gerekir.
Siyasiler sadece konuşuyorlar. Fetullah Gülen ile yatıp kalkıyorlar. Fetullahçı örgütün siyasi ayaklarının üzerine hiç gitmiyorlar. Bu konuda acil bir plan ve proje gereklidir. Ne yapılacağını halk da bilmeli. İnsanları panik ve korku içerisinde bırakmamalı!”

Kalp sağlığı ve tuz!


Okurlarımdan Osman Er, kalp sağlığı üzerine özetle yazdığım yazıda bir eksiklik bulmuş, diyor ki:
“İyi, güzel yazmışsınız ama ‘tuz’un zararlarından bahsetmemişsiniz. Halkımız vahşice tuz kullanıyor. Tuz tüketimini azaltmamız şart. Bunu da yazın lütfen.”
Okurum haklıdır. Sağlık için tuzu azaltmakta da büyük fayda var.
Ben o yazımda genel bir tavsiyede bulunmuştum. Tabii ki bunun en doğrusunu doktorlar söyler. Kalp konusunda “Türk Kalp Vakfı” uzman bir kuruluştur. Neler yiyip, neler yemeyeceksiniz? Kalbiniz sağlam mı, değil mi? Bunu kontrol ettirmeden bilemezsiniz. Türk Kalp Vakfı bunun için biçilmiş kaftan sevgili okurlar.
(0 212 202 07 07)

GÜNÜN SÖZÜ


İnsanı bilgiç yapan da bir HİÇ yapan da bilgidir!

1