Türkiye’nin hemen her yerinde olduğu gibi Adana’da da mahkemeler bazı davalar için keşif kararı verir. Keşif saati ve günü davanın tarafları olan davacı ve davalıya bildirilir. Davacı mahkemenin belirlediği gün ve saatte keşif yapılacak yerde hazır bekler. İlgili mahkemenin hakimi, katibi, bilirkişiler ve diğer görevliler söz konusu yere gelir, keşif için gerekli kovuşturmayı yapar, tutanaklar tutulur ve hakim yanındakilerle birlikte işini bitirdikten sonra oradan ayrılır.
Şimdi bu örneklemeye çalıştığım normal olması gereken bir işleyiş.
Ancak böyle mi oluyor, elbette hayır.
Efendim geçtiğimiz günlerde bir okurum aradı ve bana çektiği binanın hasar durumunu belirten keşif ve tespit eziyetini aktardı. Olayı tüm ayrıntıları ile dinleyince okuruma hak vermemek elde değildi.
Nasıl olduğunu bende açıkça yazayım.
Türkiye’yi yasa boğan 6 Şubat depreminde oturdukları evler ağır ve orta hasarlı olan vatandaşlardan bazıları tespit davası açtılar. Mahkemeye verilen dilekçeler üzerine ilgili mahkemenin mübaşiri, tespit için gelecek hakimi bekleyen onlarca kişiye, “Yarın saat 09.00’da söz konusu adreste hazır bulunun. Hakim gelecek” diye bildirim yaptı.
Bunun üzerine çok sayıda vatandaş, o günkü işlerinin hepsini bir kenara bırakarak depremde ağır hasar gören binanın bahçesinde toplandılar. Saat 09.00’u gösteriyordu ama ne gelen vardı ne de giden.
“Hakimi getiren araç belki trafiğe takılmıştır. Çünkü Adana’da sabah saatlerinde bir yerden bir yere gitmek resmen zulüm haline dönüştü. Yollar yetersiz, bir de çalışmalar nedeniyle kapanan yollar var, o yüzden gecikme mümkün” diyerek iyimser bir havada bekleyişlerini sürdürdüler.
Saatler 11’i gösteriyordu ancak hala gelen giden yoktu.
Güneş altında ayakta beklemekten bitap düşen vatandaşlar, oflamaya, poflamaya başladılar.
Ancak yapılacak tespite ihtiyaçları vardı. Sonunda saatler 15.20’yi gösterdiğinde hakimi taşıyan resmi araç uzaktan göründü.
Orada bulunanlar derin bir oh çekti.
Hakim keşif yaptı, yanında bulunanlar apartmanın sağına soluna baktı, kirişleri kolonları inceleyip oradan ayrıldılar. Çünkü gidecek bir çok keşif daha olduğunu söylediler.
Tespitin sonucu ne çıkacak bilmiyoruz. Ancak işini gücünü bırakıp güneş altında saatlerce hakim beklemek zorunda olanların yaptığı araştırmada, Adana Adliyesi’nde keşiflerin hangi gün ve saatte yapılacağı kararını hakimler veriyor ama, keşif saatlerinin daha önce tebliğ edilen saatler olmadığı, keşif günü keşif aracına binildiğinde, o gün keşfi yapılacak olan dosyaların adreslerine göre kısmi şekilde güzergah çizildiği, güzergah çizildikçe davanın taraflarına mübaşir tarafından gün içinde haber verildiği hatta kimi zaman mübaşirlerin haber vermeyi aksatması nedeni ile davanın taraflarının keşifte hazır bulunamaması, hazır bulunanların ise önceden ilan edilen keşif saatine uyulmadığı için herkesin işinin aksadığı anlaşıldı.
Okurum sözlerini şöyle bitirdi.
“Keşke bu tür tespit davalarında saat ayarlaması, ilgili mahkemenin mübaşiri yerine yazı işleri müdürleri ayarlasa. Müdürler konuya daha hakim olduğu mahkeme müdürleri kontrolünde keşif tarihinden önce güzergah belirlenerek yapılsa, yapılan plana göre tahmini keşif saati taraflara ilgili mahkemenin mübaşiri tarafından bildirilse. Ayrıca, bir güne 8-10 keşif sığdırmak yerine yerine 3-5 keşif sığdırılsa, böylece keşif heyeti gittiği yerde çok daha kapsamlı bir inceleme yapar. Ancak bir günde 8-10 keşif konulursa olan vatandaşa olur, saatlerce güneş altında beklemek zorunda kalmaz”
Tabi yargıdaki iş yükünün fazla olmasının günde 8-10 keşif yapılmasına sebep olduğu ve böyle aksaklıklara sebep olduğu da bilinen bir gerçek. Ama en azından keşif ve tespit yapacak olan hakimlerimizin bu konuya mutlaka bir çözüm bulacağını, vatandaşın mağdur olmaması için tespit davalarında gidilecek dosya sıralamasını ve saatini keşif gününden önce keşif mahalli güzergahına göre mahkeme müdürleri kontrolünde yaptırma talimatı vereceğini ümit ediyorum.