İlk bakışta Batı Anadolu’da bir çok bölgede karşımıza çıkan yerel kült merkezlerinden birisi izlenimi veren bu tapınak, bir süredir özellikle din tarihi çalışan araştırmacıların dikkatini çekiyor.
Foto: Meriç Ulukuş/DepoPhotos
Çünkü tapınak, dinler tarihi açısından büyük önem taşıyan ve Anadolu’nun başka hiçbir bölgesinde karşımıza çıkmayan yazıt türlerinden birisine, yani katagraphe adı verilen ve bazı insanların ya da mülkleri “tanrıya tahsis etme” anlamını taşıyan yazıtlara ev sahipliği yapıyor.
Foto: Meriç Ulukuş/DepoPhotos
Ayrıca, bu mütevazi tapınak sadece Batı Anadolu’da görülen ve daha sonraları Hıristiyanlar tarafından da benimsenmiş olan itiraf (Kefaret) geleneğini kanıtlayan yazıtların ele geçtiği iki bölgeden birisi olma özelliğine de sahip.
Foto: Meriç Ulukuş/DepoPhotos
Bir Anadolu Tanrısı olan Apollon Lairbenos’a adanmış olan bu kutsal alan, Menderes Nehri’nin güney kıyısında, Hierapolis’e 35 kilometre mesafede, bugün Çal Ovası olarak adlandırılan bölgede 1887 yılının Mayıs ayında araştırmacılar W.M.Ramsay, D.G. Hogarth ve H.A. Brown tarafından tespit edilmiş.
Foto: Meriç Ulukuş/DepoPhotos
Bölgedeki diğer kült alanları göz önüne alınırsa Apollon Lairbenos Kutsal Alanı'nın erken dönemlerde olasılıkla Tanrıça Kybele’ye adanmış kült merkezinin üzerine, İS II yüzyılda İmparator Hadrianus Dönemi ( İS 117-138 ) ve hemen sonrasında inşa edildiği tahmin ediliyor.
Foto: Meriç Ulukuş/DepoPhotos
Kutsal alanın en batısında Menderes Vadisi’ne hakim bir noktaya tanrının tapınağı yerleştirilmiş.
Foto: Meriç Ulukuş/DepoPhotos
Kuzeybatı-güneydoğu yönünde konumlandırılan tapınak, anakayayı kullanan yüksek bir podyum üzerinde, tetrastylos (ön cephesinde dört sütun bulunan) plan tipinde ve korinth düzeninde.
Foto: Meriç Ulukuş/DepoPhotos
Bu kutsal alanın adanmış olduğu Tanrı, tasvirlerinde genellikle bir elinde buğday başağı, meşe dalı ya da patera (sunu kasesi), diğer elinde ise çifte balta (labrys) taşır vaziyette betimlenen bazen de omzunda etrafına bir yılanın sarıldığı çifte balta taşıyan süvari biçiminde karşımıza çıkan Apollon Lairbenos.
Foto: Meriç Ulukuş/DepoPhotos
Kutsal alan ve civarındaki köylerde tespit edilmiş olan yazıtlarda 14 farklı formda karşımıza çıkan tanrının adı, Hierapolis sikkeleri üzerinde “Lairbenos” şeklinde görülmekte.
Foto: Meriç Ulukuş/DepoPhotos
Hierapolis sikkeleri göz önüne alınırsa “Lairbenos” tanrının isminin resmi formu, belki de aslına en yakın olarak kabul edilebilir.
Foto: Meriç Ulukuş/DepoPhotos
Tanrının adının Grekçe’de bu kadar çok sayıdaki farklı formlarda görülmesi, bu ismin yerel olduğunu ve içindeki bir sesli harfin Grek alfabesinde tam olarak karşılanmadığını gösteriyor.
Foto: Meriç Ulukuş/DepoPhotos
Roma İmparatorluk Devri’nde Anadolu’nun özellikle de Phrygia Bölgesi’nin dinsel atmosferine baktığımız zaman, Yunan tanrılarına ve Roma’nın resmi dinlerine olan saygının devam ettiğini, fakat aynı zamanda çok sayıda yerel tanrı ve tanrıçanın da ortaya çıkmış olduğunu, sıklıkla da Yunan kökenli tanrı ve tanrıçaların yerel sıfatlarla nitelendirdiklerini ya da bir yer adı ile birlikte anılarak tapım gördüklerini böylece de bu dinlerin Anadolulaştırılmış olduklarını görmekteyiz.
Foto: Meriç Ulukuş/DepoPhotos
Özellikle MS II. ve III. yüzyıllarda Anadolu’nun kırsal kesiminde yaşayan ve Grekçe konuşan dindar halkın geleneksel Yunan inançlarından uzaklaştıkları dikkati çekiyor.
Foto: Meriç Ulukuş/DepoPhotos
Apollon Lairbenos kutsal alanında, her dönem ve her bölgede gördüğümüz ve birlikteliği son derece doğal olan annesi Leto ve ikiz kardeşi Artemis ile birlikte saygı görmekte.
Foto: Meriç Ulukuş/DepoPhotos
Özellikle Leto’ya duyulan inanç ve bağlılığı tapınak civarında ele geçen bir adak yazıtında, Leto’nun Lairbenos’dan bağımsız bir şekilde “imkansızı mümkün kılan tanrıça” şeklinde nitelendirilmesi kanıtlanıyor.
Foto: Meriç Ulukuş/DepoPhotos