Bu pazar yazısına eğlenceli bir giriş yapacağım. Türkçemizde “merkep” diye bir sözcük var. Çoğumuz bunu “eşek” kelimesinin eş anlamlısı olarak biliriz. Pek tabii bu anlama da gelir. Ama merkep, çile çeken, insan dostu, biraz inatçı o güzel gözlü hayvanın has adı değildir. Sadece “binilen” demektir. Arapça “rkb” kökünden gelen rakaba; ata, eşeğe veya arabaya binmektir. Üstüne binilen her taşıt ister canlı ister cansız olsun merkeptir. Arapça “bahr” deniz, “berr” karadır. Eski Türkçede deniz taşıtlarına “merakib-i bahriye” kara taşıtlarına da “merakib-i berriye” denirdi. Bu tabirler artık kullanılmamaktadır. Rkb kökünden türeyen ve son zamanlarda sıkça kullanılan bir başka sözcük de “irtikap (irtikâb)”tır. İrtikap (rükub etme), bir varlığı “üstüne alma” daha doğrusu “üstüne geçirme” demektir. Suç üstlenmek değildir. İrtikap “bir kamu görevlisinin, ünvanının verdiği yetkiden yararlanarak, kurumu için mal veya hizmet satın aldığı özel firma veya kişilerden; hile, zorlama veya ikna yoluyla maddi menfaat sağlamasıdır”. Bu menfaat (parasal çıkar) kendisinin veya onun işaret ettiği bir yakınının veya üçüncü bir şahsın hesabına gidebilir. Sonuç değişmez. İrtikap suçu işlenmiştir. Ancak ortada herhangi bir maddi kazanç yoksa, mal veya hizmet satın alma veya inşaat ihalesi veya pazarlıkları ne kadar çekişmeli veya dostane geçmiş olursa olsun, irtikap suçunun işlendiği iddia edilemez. Kamu görevlisinin para aldığının kanıtlanması şarttır. İhbar veya itiraf yetmez.

KAMU ZARARI

İster özel ister kamu kuruluşunu yönetiyor olsun, yetkililerin aldıkları her karar doğru değildir. Hatasız karar olmaz. Çünkü her karar geleceğe aittir ve gelecekte ne olacağı sadece bir tahmindir. Kararlar az veya çok belirsizlik içinde alınır. Eğer hırsız değilseler, yöneticiler kararlarını akıllarının erdiği kadar ama mutlaka iyi niyetle alır. Burada “iyi niyet” kurum veya kuruluşun çıkarına hizmet anlamına gelir. Bazen kurumlarına beklenmedik derecede yüksek getirisi olan kararlar alırlar. Bazen de istemeden kamuyu veya yönettikleri firmayı zarara uğratırlar. Benim hesaplarıma göre Atatürk Havalimanı’nın kapatılıp, yerine İGA’nın inşa edilmesi, kamuya ve yolculara zarar yaratmanın şahikasıdır. Ha keza Rusya’dan 2.5 milyar dolara S-400 hava savunma sisteminin alınması ve bu yüzden F-35 projesinden Türkiye’nin çıkartılması da çok büyük “kamu zararı” yaratan bir karardır. Ama bu kararları alanlar iyi niyetle hareket etmiştir. Ortada “görünen” bir irtikap yoktur.

ENGİZİSYON

Engizisyon (Latince inquisitio) “soruşturma” demektir. Ama engizisyon denince insanların aklına işkence gelir. Çünkü parayla cennette mekan satan Katolik Kilisesi, bu pis işlerine engel olmak isteyenlere, kendilerine bağlı mahkemeler eliyle işkence etmiş, buna da “soruşturma” demiştir. Maliye literatüründe “engizisyon fiskal” diye bir deyim vardır. Anlamı şudur: Muktedirler, muhaliflerine diz çöktürmek için başka yol kalmamışsa, onların hesaplarını inceletir. Ön yargılı müfettişlerin, en dürüst vergi mükellefini bile “vergi kaçırmakla” suçlayacak “hatalı işlem” bulması işten bile değildir. Bunun için tuzak kurulursa suçlama daha kolay olur. CHP’li belediyelerde yürütülen “soruşturmalar” sonucunda mutlaka bazı hatalar bulunacaktır. Aynı yöntemle AKP’li belediyeler soruşturulsa oralarda da neler bulunur. İnşallah bu engizisyondan da bir hayır çıkacaktır. Bugünün son sözü annemden.

SON SÖZ: Korkan zalim olur.