Her şey duraklama dakikalarında yaşandı. İşin gerçeği, ilk yarının sonuna giderken Fenerbahçe iyi oynamıyordu. Saint-Maximin hücum hattının en hareketli ve istekli ismiydi. Jose Mourinho maça çift santraforla başlamıştı. Öyle böyle değil biri Dzeko, diğeri La Liga’da 20 kafa golü atan En-Nesyri. İlk yarının büyük bölümünde Göztepe’nin cesur presi ve temaslı oyunu Fenerbahçe’nin organizasyon yapmasına izin vermemişti. Osayi Samuel, İsmail ve Szymanski’nin arkadaşlarından biraz daha önde oldukları gözüküyordu. Kazanılan penaltı ve Dzeko’nun golü ve hemen ardından kafa vuruşlarının usta ismi En-Nesyri’nin kalecinin çıkaramayacağı yere giden golü ile sıkıntılı giden maç bir anda kolaya dönmüştü. 6 dakika yetmişti Fenerbahçe’ye.
Kadro kalitesi işte böyle bir anda ortaya çıkar. Maçı seyrederken bir baktım Ali Koç yerde. Taraftarın yanından dönerken havada uçuşan su şişeleri... Ardından başkan yerde. Dünyanın hiçbir elit liginde böyle bir şey olmaz, olamaz. Burası Türkiye, artık normal geliyor insana yaşananlar. Şiddete alışmak çok tehlikelidir halbuki. Maalesef sadece spor alanlarında değil her yerde hoş olmayan görüntüler görüyoruz. Biletleri olmasına rağmen stada alınmayan taraftarların günahı ne? Bu gibi durumlar yöneticileri harekete geçirir.
Fenerbahçeli taraftarlar hakkıyla oraya gelmiş ve hoş olmayan bir muamele ile karşılaşmışlar. Yöneticiler müdahale edince stada alınmışlar. Daha ligin başı ve biz neler yaşıyoruz...
Fenerbahçe uyutarak maçı bitirmek istedi. Koray, Göztepe adına golü attı. Bir maç erkenden kazanılmaz. Maçın sonlarında Fenerbahçe baskı yedi. Livakovic sahneye çıkmasa, Göztepe adına penaltı verilebilecek pozisyon es geçilmese, Fenerbahçe golü daha erken yerdi.
Romulo, Fenerbahçe’nin 3 puan almasına izin vermedi, nefis bir gol attı