TÜRKIYE’nin en verimli toprağı Karacabey’de tarım yapan Sinan Çiftçi, “Ürettiğimizin karşılığını alamıyoruz. Zarar ediyoruz. İflas ediyoruz. Biz çiftçiler şu anda intiharın eşiğine gelmiş durumdayız” demiş.

Topraktan öğrenen.

Çiftçi oğlu, çiftçi.

Soyadı da: Çiftçi.

Bir dönem iktidar partisi milletvekilinin danışmanlığını yapmış. Sonra Meclis memurluğunu bırakıp, baba toprağı Karacabey’de çiftçiliğe dönmüş.

“Tarım çöktü” diyor.

★★★

Çiftçi altında kaldı.

Oysa ben hatırlıyorum; umutlanmış, çok sevinmiş, destekleyen ve siz okurlarla paylaşan yazı da yazmıştım. Türkiye, gökyüzüne çıkıp uçak yapacak, yer yüzüne inip “elektrikli traktör üretecek” projeleri konuşuyordu.

Havada uçak.

Karada traktör.

Projeleri vardı.

Ve iktidara da “projeciliği kimseye bırakmayan” partinin kurucuları gelmişti.

★★★

Türkiye’nin köylüleri, çiftçileri bugün güneşten sağladığı elektrik enerjisini pillere yükleyen ve onunla da elektrikli traktörle toprağını sürüp, ürününü elektrikli traktörle pazara götüren, mazot bağımlılığından kurtulmuş “yeni dönemi” yaşıyor olmalıydı. Bugün elektrikli traktörün tarlalarımızda yarattığı verim artışını ve çiftçinin mazot bağımlılığından kurtuluşunu konuşuyor olmalıydık.

Feryat, figan dile geldi.

Çaresizlik konuşuyoruz.

★★★

Yeni dönemde; dünyada kendi tarımsal yapılarının çökmesine asla izin vermeyen ülkeler, traktörlerin ağırlığını neredeyse yarı yarıya düşürüp elektrikle çalışan döneme geçiyorlardı.

Onlar geçtiler.

Bizim çiftçi; “tarımın çökmekte olduğu feryadını” bağırıyor, dövünüyor noktasında çakıldı, kaldı. Biz yenilmişlik konuşuyor olduk.

★★★

Yine hatırlıyorum.

“Milli İnek Projesi” bile vardı. Dışarıdan et ithal etmeyi ve yabancı çiftçinin besleyip büyütüp bize sattığı ithal etlerle Ramazan’da iftar sofrası kurmayı geride bırakacaktık.

★★★

Milli İnek Projesi, gerçekten iyi hesaplanmış, uzun soluklu, yüzde yüz yerli ve milli üretim gücüne dayandırılmış akıl yüklü bir tasarımdı. AKP’yi kuran Tayyip Erdoğan, Abdullah Gül, Bülent Arınç, seçilip iktidara geldiklerinde “Milli İnek Projesini” önlerinde hazır bulmuşlardı.

★★★

Türkiye toprakları 4 iklimi aynı anda yaşar. Meraları benzersizdir. Bitki örtüsü zengindir. Yaylaların, meraların bin bir çeşit bitki örtüsü içinde beslenerek yüzyıllardır gelen doğal ırkın, kendine özgü parazitlere uyum yapmış, sağlam bir yapısı var.

★★★

Genetik bilimi çok gelişti. Biyo-teknoloji devrimi oldu. Trakya’nın Bozstep’i, Kars’ın Zaut’u, Doğu Anadolu’nun Kırmızı’sı ve İç Anadolu’nun Karasığır’ı yerli ırkların verimli taraflarını alıp, genetik bilimi ile biyo-teknolojinin desteğiyle düşük verimli inek ırkını sürüden çıkartmayı başaracaktık. Hayvancılığımızda yüksek verimli yerli ırkları hakim kılacaktık. Üniversitelerde kürsüleri, fakülteleri bunu yapmak için açtık(!)

★★★

Çiftçinin ayağına gidilecek. Verimsiz ırk ayıklanacak. Verimli damızlık verilecek. Üniversitedeki bilimsel bilgi, ahırlara inecekti. Ayıklama (seleksiyon) süreci ahırlarda, meralarda, yaylalarda takip edilecekti. Teşvikler buna göre verilecek ve milli inek tipi, yerli hayvancılığımızın hakim ırkı haline gelecekti. Nüfusumuz kendine yetecek bol eti, kendi hayvan besicisi çiftçisi eliyle üretecekti. Fazlasını da Orta Doğu’da komşu ülkelere satacaktı. Milli İnek Projesi buydu.

★★★

22 yıl yalanla geçti.

Çiftçiyi ithal mazot bağımlığından kurtaracak elektrikli traktöre ve akşam yemeği sofralarını ithal et mahkumluğundan çekip çıkaracak yüksek verimlilikte “milli inek” türüne geçemedik.

★★★

EBK üretendi.

İthalatçı oldu.

Türkiye’nin gemilere doldurup getirdiği ithal hastalıklı havanlara limanlarda yaşatılan insanlık ve hayvanlık dışı manzaraları dünya basınında haber yapıldı. Biz; “insanımıza istediği kadar ithal et yedirdik, yedireceğiz” demeyi devlet adamlığı sayan politikacı övünmelerini dinledik.

★★★

Elektrikli traktör!

Yerli ırk inek!

Konuşacaktık.

“Türkiye tarımı intiharın eşiğine geldi” diyen çiftçi feryatları duyuyoruz.

Bunu konuşuyoruz!

DÜN SÖZCÜ’ de çiftçilerin feryadını dile getiren manşet haberin üstünde yine 9 sütuna “gizlenen bir bilginin” haberi vardı. Gizlenen bilgi şuydu: AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı, CHP’li belediyelerin SGK’ya olan borçlarını ödemelerini istiyor fakat kendisi seçim öncesi AKP’li belediyelere 45’er milyon lira para göndermiş. Bunu toplumdan gizliyor. Bir Cumhurbaşkanı bu ayrımı nasıl yapar? Kendi partisi belediyelerine 45’er milyon destek, bağış, fonlama her neyse onu yapan bir Cumhurbaşkanı, muhalefet belediyelerinin borçlarını ödemelerini hangi ölçüye göre ister? Tam seçim öncesi 45 milyon TL bağış, hibe, destek adı neyse bu paraları o belediyeler nereye, hangi aracılarla harcadılar?