-Anılar en sıcak başyastığıdır.-
Rum Pontus İmparatorluğu’nun ve Danişmentliler’in başkenti olmuş Niksar, doğal güzellikleri, ürünleri, Melik Gazi Türbesi, ilkokul 1. sınıfta babamın öğrencisi olan şair Cahit Külebi ile şair Emrah’ın mezarlarının bulunduğu Karşıbağ ve özgün suyuyla tanınmış AYVAZ’ı, Çamiçi Yaylası ve kale kalıntıları yanında ülkemizin en çok ceviz yetiştiren verimli toprağıyla Tokat ilinin tarihi bir ilçesidir. Benim hem doğum yerim hem de ilkokul ve ortaokulu bitirdiğim verimli bir kaynaktır. Ortasından akan Çanakçı deresi, ilçenin hemen yanından geçen ve üzerinde uzun bir köprü bulunan Kelkit Çayı’na dökülür. Bir zamanlar tanınmış hukukçu Salim BAŞOL’un da yargıçlık yaptığı bir yeşil kuşak kentidir. 1939 ve 1941 depremlerinde yakınlarımı da yitirdiğim Niksar’da son depremde ben de vardım. Uzun süre kış koşullarında çadırda kaldım. Sağ bacağımda kan çıbanı çıkmıştı, dayımın eşi beni birkaç gün sırtında taşıyarak tedavimde yardımcı oldu. Anılarımda çok renkli ve çok coşkulu bir yeri vardır. Halkevi’ndeki temsiller sırasında oynadığımız harmandalı, Sarı Zeybek ve Kazaska’daki arkadaşlarımdan sağ kalanlarla bugün bile konuşmak benzersiz bir mutluluk vermektedir.
Önce dedemin evi olmak üzere Turaçlı Nuri Beyin evinde, sonra Turaçlı Salim Beyin evinde, daha sonra berber Mahmut Uslu amcanın evinde kiracı olarak oturduk. Ankara’ya taşınıncaya kadar (1954) kiracılığımız sürdü. Unutamadığım arkadaşlar edindim. Şimdilerde Muzaffer Selimbeyoğlu (Alphan) ilkokuldan arkadaşım olarak görüşüp konuştuğum bir dostumdur. Kumluk Hamdi’yi de geçen yıllarda toprağa verdiğimiz bir arkadaşım olarak hiç unutmam. Seyfi amcanın çocukları Ahmet ve Rıfat’ı da... Keklik ailesinin küçük oğlu Nurettin ortaokul ve lise arkadaşımdı. Tekel Müdürünün oğlu Sadi’yi de iki yıl önce yitirdik. Tanınmış göz hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Erol Turaçlı da Niksar’ın bir değeri idi. Çok erken aramızdan ayrıldı. Anne yanından aile büyüklerimin mezarları Melikgazi Türbesi yanındadır.
Ayvaz’ın havuzunda yıkandığımızı, alanında panayırı izlediğimizi, Geroğlu bağlarının yamacında oturup söyleşiler yaptığımızı, elektrik fabrikasının havuzunda bekçiden kaçarak, Çanakçı deresinde yüzdüğümüzü, Karşıbağ’dan Ayvaz’a yürüyerek gittiğimizi, Harmancık’ta top oynadığımızı, Halkevindeki temsilleri, Zati Sungur’un çağrısıyla sahneye çıktığımı hiç unutamam. Belediye Başkanı olan Softaoğlu ve Gödelek ailelerinin çalışkan çocuklarını, futbolcu Kaya’yı unutamam. Ulucan İlkokulu’ndaki sınıf arkadaşlarımdan Albay Sabahattin Günseren’i birkaç yıl önce yitirdik. İlkokul bitirme sınavlarında onunla ve Turan Aydın’la birlikte çalışıyorduk. Mehmet Dağdelen ile Cevdet Özsayın’ı da unutamam.
Verimli toprakları, sıcakkanlı insanları, içtenlikli ilişkileriyle güven veren tüm hemşehrilerimi her zaman en iyi duygu ve dileklerle anıyorum. Niksar benim ana kucağımdır. Zaman zaman ziyaret etmekle mutluluk duyuyorum. Ama bu kez sanıyorum son ziyaretim, artık iyice yaşlandım. “Kalenin bedenleri, koyverin gidenleri, ipek bürük bağlamış Niksar’ın fidanları...” türküsünü de hiç unutamam.