Ülke gündeminde varlığını sürdüren yakıcı sorunlar yetmezmiş gibi bunlara nur topu benzeri yeni bir tartışma konumuz daha eklendi:
“Kadınlar normal doğum mu, yoksa sezaryenle mi doğum yapsınlar?..”
Mesleğinde yarım asrı geride bırakan (92 yaşında) ve bugüne kadar binlerce bebeğin dünyaya gelmesini sağlayan kıdemli Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Erdinç Köksal, kadınları çok rahatsız eden bu konuda bakın neler söylüyor:
★★★
“Ben de bir Jinekolog Hekim olarak vajinal (normal) doğumdan yanayım.
1965 yılında ihtisas yaptığım Şişli Etfal Hastanesi’nde sezaryen oranı yüzde 10’du. Bugün bu oran Avrupa ülkelerinde yüzde 30’ları bulmuştur. Ülkemizde ise yüzde 50’ye yakındır.
Gerek yabancı literatüre, gerekse ülkemizdekilere bakıldığında, aşağıdaki 9 maddenin varlığı halinde mutlaka sezaryen kararı verilerek hastanın ve bebeğin hayati tehlikesi bakımından derhal harekete geçilmesi, aksi halde malpraktis (tıbbi hata) olarak değerlendirileceği belirtilmektedir
Bu endikasyonlar başlıca şunlardır:
1-İri bebek.
2-Distosi. (Bebek başı ile pelvis kanalı arasındaki uyumsuzluk)
3-Alın gelişi, yüz gelişi.
4-Transvers (yan geliş).
5-Kol sarkması, kordon sarkması
6-Placenta previa totalis (Eşin önde olup doğum yolunu tıkaması)
7-Bebeğin boynuna kordon dolanarak boğma riski, bradikardi.
8-Fetal distres (Uzayan doğumlarda bebek sağlığının riske girmesi.)
9-Mükerrer sezaryen ve ileri yaş doğumları.
★★★
Son dönemlerde bu endikasyonlara
10-Tedavi ve tüp bebek uygulamasından sonra oluşan çok kıymetli bebekler.
11-Anne adayının normal doğumdan çok korktuğu veya genital organlarında tahribat yaratacağı endişesiyle sezaryenle doğumu tercih etmesi halinde, eşinin ve hekiminin de görüşünü alarak karar verilmesi eklenmiştir.
★★★
Aslında, nasıl ki bir kadın burun estetiği, dudak estetiği, göğüs estetiği yaptırabiliyor ve kendi kararıyla midesini küçülttürebiliyorsa, “Hasta Hakları Yasası”na dayanarak doğumu nasıl yapacağına da kadının kendisi karar verebilmelidir.