Yıllardır televizyona çıkarım, böyle bir dönem yaşamadım.
Sözcü TV’de Ebru Baki’nin sunumuyla ilgi odağı olan Para Politika programında söylediklerim kısa videolar halinde sosyal medyada dolaşıyor.
Gün geçmiyor ki Instagram’da, Tik Tok’ta, Facebook’ta ve X’te kendi videolarımla karşılaşmayayım.
Bazı videoların 15-20 milyon defa görüntülendiğine tanık oluyorum.
Hal böyle olunca da sokakta karşılaştığım insanların yelpazesi genişliyor.
Her yaştan, her mahalleden insan çıkıyor karşıma. Çoğu da aynı şeyi söylüyor:
“O adama az bile söyledin Deniz Abi...”
(Bu Deniz Abi işi de bizim İlker Karagöz’den kaldı. Now TV’deki Çalar Saat programında bana seslenirken o kadar içten “Deniz Abi” diyor ki insanlar beni Deniz Abi olarak belledi. Geçenlerde birine “Benden çok büyüksünüz, niye abi diyorsunuz” diye soracak oldum. “Ne bileyim, İlker Karagöz dilime pelesenk etti” deyiverdi.)
★★★
Hangisine “O adam kim” diye sorarsam sorayım hep benzer yanıtlar alıyorum.
Kimi Mehmet Şimşek diyor, kimi Nurettin Nebati.
Kimi Ali Erbaş diyor, kimi Murat Kurum.
O sohbetlerde hep şunu gördüm: TV ekranında söylediklerim, ekran karşısında oturan binlerce insanın duygu ve düşüncelerine tercüman oluyor.
Onların düşüncelerini dinleyince de neden “az bile söylemişsin” dediklerini anlıyorum.
★★★
Mesela vatandaş ekmek bulamazken Ali Erbaş’ın her öğün et yemesi insanların büyük tepkisini çekiyor.
“Hani ‘komşusu aç yatarken tok yatanlar bizden değildi”’ diyenler oluyor.
İnsan bu soruya ne yanıt vereceğini bilemiyor ama sorana hak veremeden de edemiyor.
Tasarruf için memurların servisleri dahi ellerinden alınırken, Erbaş’ın harcamalarından, araçlarından hiç ödün verilmemesi, Suudi Arabistan’da dahi lüks Hac için araç tutulması insanı çıldırtmaz mı?
★★★
Mesela zenginlere devletin kasasından 1,3 trilyon lira ödenmesine neden olan KKM’nin mucidi Nureddin Nebati, TBMM Genel Kurulu’nun arka koltuklarında ayaklarını uzatıp telefonunda oyun oynayıp duruyor. Onun uzun uykuları, gözlerinin ışıltısı ve beceriksizliği yüzünden yoksullaşan, yüksek enflasyon ve düşük ücret sarmalında ezilen insanlar bu manzara karşısında ne diyebilir ki?
Kendinizi doğru dürüst zam alamayan emeklilerin, asgari ücretlilerin, memurların yerine koyun bakalım. “Nebati için az bile dedin” dediklerinde, “hayır kardeşim haksızsın” diyebilir misiniz?
★★★
Mesela Ebrar sitesinde ölenler için adalet arayan insanları düşünün. Çocuklarının, eşlerinin, anne babalarının hakkını arayan insanlar, karşılarına geçip “Ebrar sitesi açılacak” diyen Murat Kurum’a başka ne diyebilir ki?
İnşaatların önünde saatlerce iş makinalarını izlemeyi matah bir özellik gibi anlatan birinden kayıpları için adalet arayan insanları anlamasını nasıl bekleyebiliriz ki?
İnşaat, yandaş müteahhit, davetli ihale, izinlerini imzaladığı siteden ev alma gibi konularda uzman biri, kendisine gösterilen tepkilere olsa olsa “Ölüp gittiler, geleceğe bakın, alacağınız eve bakın” diye yanıt verecektir.
★★★
Mesela kendisi köyde oturan, şehirdeki küçük evinden aldığı kirayla geçinen emekli Ali Amca, “aldığın kiranın vergisini ver” diye yakasına yapışan Mehmet Şimşek konusunda ne düşünebilir ki?
“Ne oldu Turgut Altınok’un yüzlerce ev ve ofisi?”
“Onlardan ne kadar vergi alıyorsunuz Mehmet Bey?” diye sorabilir mi emekli Ali Amca?
Muhtemelen hayır!
Sorsa da sesi duyulmaz, sesi duyulsa muhatap alınmaz.
★★★
İşte bu nedenle biz gazetecilerin üzerinde büyük bir yük var.
Vergi verenlerin cebinden alınıp KKM’cilere verilen 1,3 trilyon liranın hesabını birileri Nebati’ye sormalı!
Ali Erbaş’a birileri, “Dur kardeşim, harcadığın o paralar babanın malı değil, tüyü bitmemiş yetimin hakkı” demeli!
Murat Kurum’a hayatın inşaatlardan ve yandaş müteahhitlerden ibaret olmadığını birileri hatırlatmalı!
Mehmet Şimşek’e de “Deli Dumrul musun? Gücün garibana mı yetiyor. Emekli Ali Amca’dan alacağın kira vergisini Turgut Altınok’tan da alacak mısın?” diye sormalı ya da “Madem asgari ücret düşük değil, delikanlıysan 17 bin 2 lirayla bir ay geçin” diye meydan okumalı!