Okullar ile tarikatlar kol kola ve kışlalar ile tarikatlar da iç içe getirildi. Bunu en son Milli Eğitim Bakanı Meclis’te; bakanlığın bütçesini savunurken hırçın bir yüz ifadesi ve yüksek dozda öfkeli ses tonu ile söyledi; “2.709 protokolümüz var. Bunların içinde sizin tarikat, cemaat dediğiniz bizim ise STK dediğimiz yapılarla toplasanız 10 tane protokolümüz var” cümlesiyle dışa vurdu.

Okul ile tarikat!

Kol kola.

Kışla ile tarikat!

Yan yana.

Bayıldılar.

Bu protokole.

Bakan’ın protokol dediği; bakanlığın bütçesinden ve 100 yıllık cumhuriyet yönetimi birikiminden tarikatlara para, kaynak, destek, işbirliği, güç birliği, enerji ve sinerji aktarmak esasına dayanıyor.

★★★

STK açılımı; Sivil Toplum Kuruluşu demek. STK bir bakanlığın, bir devlet kurumunun içine şu ya da bu yolla, kitabına ve şekil şartına uydurarak yerleşir de devleti içerinden soymaya kalkarsa o Sivil Toplum Kuruluşu olmaz, olamaz.  Sivil Toplum Kuruluşu, devletten asla beslenmez. Tarikatlar, onların şeyhleri, müritleri, hocaları halkın vergilerinden toplanarak yapılan bakanlık bütçelerinden gelir transfer ediyorlar.

STK olamazlar.

Din istismarı.

Halkı aldatma.

Rant yaratma.

Devleti soyma.

İktidara destek verme.

Cumhuriyeti dönüştürme.

Örgütleri olurlar.

Tam da böyle oldular.

100 yıl önce Atatürk devrimleri ile “kuldan yurttaş ve tebaadan ulus yaratmak ve çağdaş hukuk ölçülerine dayalı bir devlet kurmak” üzere yola çıkan Cumhuriyeti, İran, Suudi Arabistan ya da Afganistan tipi bir İslam Cumhuriyeti modeline dönüştürmenin davasını gütmeye başladılar.

Dava...

Dava...

Dedikleri budur.

★★★

Türkiye’de bütçeden en yüksek payı Milli Eğitim ile Milli Savunma Bakanlıkları alıyor. Son 22 yıl içinde artan dozda Milli Eğitim ile ordu, tarikat hedefleriyle bulamaç edildi. Fetullah Gülen’in FETÖ’sü de bu bulamaçtan çıktı.  En son Tuzla Piyade Okulu’nda “Atatürk fotoğrafını yakasına takacak iğne bulamayan teğmenler” bu bulamacın dışa vurmasıdır. Tarikatlar şirketleşti. Edirne’den Kars’a tüm okullar şirketleşmiş tarikatlarla kuşatıldı. Tarikatlar ve cemaatler şirketleşmenin yanında vakıf kurucusu da yapıldılar. Böylece her türlü denetimden, açıklıktan, şeffaflıktan, hesap vermekten de sıyrıldılar.

Kuran kursu açtılar.

Medreseyi dirilttiler.

Kuran kurslarıyla medreseler resmi kimlik kazandılar ve Kuran kursu olarak faaliyet gösterdikleri için Diyanet’ten ödenek ve kadrolu imam desteği de alır olurdular. 22 yılın sonunda bugün önde gelen tarikatların 15-20 medrese ile çocuklara, annelere, babalara eğitim verdiği biliniyor. Bugün Türkiye’de 30 tarikat ve ona bağlı 400 kolu iktidarla ve onun bakanlıklarıyla iç içe birlikte çalışıyorlar.

Şeyhler.

Müritler.

Mürşitler.

Biat edenler.

Zikir telkin edenler.

Hırka giydirenler.

Ülkesi olduk.

Hilafet istiyorlar.

Padişahlı yönetim.

★★★

Öğretmen değersizleşti, tarikat müridi öne geçti. Milli Eğitim Bakanı Millet Meclisi’nde; “okullar ile tarikat kol kola ben bayıldım bu protokole” anlamına gelen konuşmalar yapabiliyor.

Ona sormalı!

Sayın Bakan!

81 ülke öğrencilerinin girdiği ve “matematik, fen okur yazarlığı, okuduğunu anlama” sınavlarında (PİSA testi) Türkiye’nin öğrencileri, 20 yıldır OECD ortalamasını yakalayamadılar, neden?

8.5’dan 42.5’a...(!)

Merkez Bankası dün politika faizini yüzde 42.5’a yükseltti. Nereden nereye geldik? İnsan belleği unutuyor: 5 yıl önce 2018’de Merkez Bankası Başkanı Murat Çetinkaya idi. Faizleri yükseltti.  Söz dinlemiyor diye görevden attılar. Yerine Murat Uysal geldi. O söz dinledi faizleri indirdi fakat ekonomik durum kötüydü daha da dibe gitti. Panikleme oldu. Murat Uysal gönderildi. Naci Ağbal, Merkez Bankası Başkanı yapıldı. O faizleri yükseltip yüzde 19’a getirip dayadı. Onu da “bizden biri ama yüksek faizci...” diye bir gece kararı ile Cumhurbaşkanı görevden aldı. Yerine Şahap Kavcıoğlu getirildi. Övünerek, gururlanarak, alkışlanarak faizleri yüzde 19’dan 8.5’a indirdi. Türkiye batma noktasına geldi. Amerika’dan Hafize Gaye Erkan çağırıldı. İngiltere’den de Mehmet Şimşek çıkageldi. Onlar da faizleri yüzde 8.5’dan dün yüzde 42.5’a yükseltti. Merkez Bankası tarihinin en yüksek faizcisi oldular. Ancak yüzde 42.5 faiz bile şu anda ve önümüzdeki yılın ortasına kadar süreceği tahmin edilen enflasyon oranın altında. Yani Gaye Erkan ile Mehmet Şimşek de “negatif faiz” üzerinden gidiyorlar. Türkiye’yi ve Merkez Bankası’nın para politikasını çelişkiler yönetir oldu. Kemerlerinizi bağlayın.

CEVAP VE DÜZELTME METNİ

Bankamız Türkiye Halk Bankası A.Ş. aleyhine, 20.11.2023 tarihinde basılı ve internet gazetenizde yayımlanan asılsız ve gerçek dışı yazıya ilişkin cevap ve düzeltme metnimizdir:

“Sözcü Gazetesi’nin 20.11.2023 tarihinde, basılı ve internet gazetesinde yayımlanan Necati Doğru’nun yazısında, İyi Parti Milletvekili Turan Çömez’in asılsız açıklamalarına yer verilerek; Ayhan Bora Kaplan’ın veya ortağı olduğu firmalara Bankamızca teminatsız olarak 700 milyon Türk Lirası tutarında kredi kullandırıldığı belirtilmiştir.

Söz konusu yazıda yer alan haber ve söylemler, tamamen gerçeğe aykırı, Bankamızın güven ve itibarını sarsıcı olduğu gibi kamuoyunu ve yatırımcıları yanıltıcı niteliktedir.

Bankamızda kredilerin tahsis, teminat ve kullandırma işlemleri, 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve Bankamız iç düzenlemeleri uyarınca yerine getirilmektedir. Eski bölge yöneticimizin görev değişiminin söz konusu işlemlerle hiçbir ilgisi bulunmamaktadır.

Bu kapsamda; Bankamızın itibarını şöhretini ve marka değerini zedeleyici, gerçeğe aykırı, asılsız isnatlara itibar edilmemesi gerektiği kamuoyuna saygı ile duyurulur.

Türkiye Halk Bankası A.Ş.

Vekili

Av. Melike MERCAN

TEKZİBE CEVABIMDIR

20 Kasım günü bu köşede yazdığım; “700’ün İntikamı” başlıklı yazıya Halk Bankası mahkeme yoluyla bir tekzip gönderdi. Ben bu yazıyı Milletvekili Turhan Çömez’in; “Suç örgütü lideri olmakla suçlanan ve tutuklu bulunan Ayhan Bora Kaplan’ın şirketlerine bir kamu bankası tarafından 700 milyon TL kredi boca edilmiş. Bu kredi için banka teminat almamış. Ve kredi geri ödenmemiş. Vahim bir tabloyla karşı karşıyayız” açıklaması üzerine yazdım. Yazmadan önce de 2 gün bekledim. Milletvekili bu iddiayı ortaya attı. Banka yönetimi anında “bu iddia yalandır” diye bir açıklama yapmadı. Niçin yapmadı? Neyi bekledi? Yapsaydı ben zaten böyle bir yazı yazmayı akılımın ucundan bile geçirmezdim. Ayrıca Milletvekili Turhan Çömez’e dönüp “Bakın banka sizi yalanlıyor” diye soran yazı da yazardım. Şimdi banka yönetimi; “Turan Çömez’in bu iddiası doğru değil diyen” tekzip gönderiyor. Tamam da neden 30 gün beklediniz? Okurlarım bilirler; benim ahlakımda yalan yere birilerini yıpratma yazısı yazmak yoktur. Ben soru soran bir yazı yazdım.