Ülkemizin içinde bulunduğu, çözmeye çalıştığı iç ve dış sorunlar, ulusumuzun göğüslemeye uğraştığı güçlükler giderek artmakta, siyasal amaçları için çaba gösterenlerin sorunlara ilgisizliği üzüntüyle izlenmektedir.Partizanlığın alabildiğine atkoşturduğu ortamda seçim, oy, iktidar için sürdürülen çabalar yanında ulusal konulara özenden kaçınılmaktadır.Toplumsal barış, ulusal dayanışma gözardı edilmekte, kişisel ve partisel çıkarlara ağırlık ve öncelik verilmektedir.Siyasal iktidarın savsaklayıp ötelediği gereklerin yaşamsal önemi gereken ilgiyi görmemektedir.Partizan uygulamalar ve tutumlarla birlik bozulmakta, karşıtlıklar artmaktadır.

 Uluslararası sorunlara eklenen sağlık sorunlarının ağırlığı ve yaygınlığı yaşam düzeyini düşürmekte, önlemlerden çözümlere uzanan durumlarda ağır bedeller ödenmektedir. İnsan varlığına yönelik sakıncalarla uğraşılacak yerde insanlar birbiriyle uğraşmaktadır. Partizanlığın ayyuka çıktığı ortamlarda ulusal değerlerle ilkelere sırt çevrilmesi, yaşam karanlığına çağrıdır.Bu bakımdan siyasal önderlerle  yöneticilere büyük sorumluluk düşmekte, kendilerinden ve partilerinden çok ulusu ve ülkeyi gözetmeleri zorunluluğunda birleşmeleri istenip beklenmektedir. Gösteriş nitelikli durumlar ve tutumlar asla doyurucu olmamakta, tersine tepkiyle karşılanmaktadır.

Çağdaş hukuk devletini oluşturmak için hukukun üstünlüğü ve egemenliği ilkesinin tüm alanlarda geçerli olduğu bir yapı oluşturulmalıdır.

Siyasal kuruluşlar arasında inatlaşma ve zıtlaşma ortamı karartan olumsuzlukların başında gelir. Oysa, en uygunu, en iyiyi, en yararlıyı görüşlerin ve isteklerin karşılaştırılıp tartışılmasından sonra saptayıp yaşama geçirmek en uygun yoldur. Uygar yaşamın gereği de budur. Fakat siyasal kuruluşlar bencillik ve çekememezlik yanlışlıklarıyla bu çağdaş yolu bırakıp sert, gereksiz tartışmalar, kaba ve çirkin tutumlarla birbirini karalayıp kötülemek için birinin “ak” dediğine öbürü “kara” demeyi beceri-mârifet saymaktadır. Çarpıklığın bir türü de böyledir, budur.