Topraktan öğrenip kitap gibi susanlar, karar değiştirdiler. Alınyazısı, kader; böyle gelmiş böyle gider dokusunu yırttılar. Öfkelenip oturmayı bıraktılar. Aynı dili konuşan değil aynı öfkeyi paylaşan oldular.
Yolları kapatıyor.
Meydanlara iniyor.
Eylem koyuyorlar.
Ankara’ya yürüyor, traktörleri tarladan otoyollara sürüyorlar.
★★★
Belli ki, çiftçiler, üreticiler, köylüler, içine düştükleri durumdan ilk kez kendilerini sorumlu tuttular. “Biz hep susarsak bunun sonu yok” dediler. Geçmiş krizlerde de çiftçi, üretici, köylü protestoları yapıldı ama bu kez farklı...
Domates tarlada...
Fındık bahçede...
Kaysı dalında...
Buğday harmanda...
Üzüm bağında...
Çay çaylığında...
Karpuz bostanında toplamaya değmez, biçme masrafını bile karşılamaz noktasına indi.
★★★
Bu kez!
Bıçak dokuya saplandı.
Tarladan bire çıkıyor.
Pazarda on bire...
Dalından ikiye çıkıyor.
Manavda yirmi ikiye...
Uçurum o kadar açıldı ki; çiftçiler, üreticiler, köylüler; ilk kez içine düştükleri durumu reddeden oldular.
Meydanlara indiler!
Ses yükseltiyorlar.
★★★
Pazar ekonomisi de diyorlar bu liberal model enflasyon ortamında tüccarın, sanayicinin, esnafın sattığına istediği zammı koymasına imkan veriyor fakat işçi emeğinin çiftçi ürününün fiyatını enflasyon kadar arttıramıyor.
Koyu kara eşitsizlik.
Uçurumlu dengesizlik.
Yanlış kaynamış kemik.
★★★
İşçilerin sendikaları var ama başaramadılar. Türkiye’de sendikacılığa sarılık, sendika ağalığı girdi. İşçiler, ülkeyi derin krize sokup sonra da “krizden kurtulmak için kemer sıkma paketi hazırlayan iktidarlara karşı üretimden gelen güçlerini” kullanıp ücretlerini enflasyonunun yıkıcı, yoksullaştırıcı etkisinden koruyamadılar.
★★★
Bugün Türkiye’de köylüler, üreticiler, çiftçiler “üretimden gelen güçlerini” kullanabilmek için örgütlü olmak; Fransız üzüm üreticisi, Alman patates üreticisi, ABD’li badem üreticisi, Çin’de pirinç üreticisi hangi örgütlü gücüyle ürünlerine enflasyonun altında kalmayacak fiyatı alabiliyorsa o yolu bulmak zorundalar.
★★★
CHP’nin lideri ve kurmay kadrosu çiftçileri meydanlara çağırıyorlar. Bu doğru ve zamanlaması yerinde demokratik çağırı, sadece oy çoğaltmak amacıyla sınırlı olmamalı. CHP, Mustafa Kemal Atatürk’ün planladığı “toprak reformunu” ağaların partiyi ele geçirmeleri sonucu yapamadı.
Köylü efendi olacaktı.
Ağalara maraba oldu.
Bu yüzden CHP, 1950’de çiftlik ağası Menderes’e kaptırdığı iktidarı, bir daha, geri alamadı.
★★★
CHP’nin seçkin bir dikkatle izlenen yeni lideri ve kurmay kadrosu, “partimizi birinci parti yaptık...” diye kendi kulaklarına hoş gelen bir övünme sergiliyorlar.
Evet doğrudur.
CHP birinci parti oldu ve son anketlere göre de olmaya devam ediyor ama bu CHP liderleri ile kurmay kadrosunun “yanlış kaynamış kemikleri kıracak bir reformcu program ortaya koyması” ile olmadı. Yüksek enflasyon, korkunç gelir adaletsizliği ve rüşveti kılavuz yapmış soygun düzeni yarattığı için AKP’ye kızan halkın; “Tayyip Erdoğan’a duyduğu büyük öfke” CHP’yi birinci parti yaptı. Halk CHP’yi seçmedi, Tayyip Erdoğan’dan kurtulmak için CHP’ye sarıldı.
★★★
Örgütsüz öfke!
Örgütlenme istiyor.
Yüksek yapışkan enflasyon; tabiatı gereği yüksek yapışkan durgunluğu da doğurdu. Üretici çiftçiler ile yüzde 80’ni yoksulluk duvarına dayanmış şehirli, yanlış kaynamış kemikleri kıracak devrimci bir reform modelini CHP’den bekliyor.
★★★
Örgütsüz öfke!
Öfkesini satabilir.
Yarın üç kuruşluk bir menfaat bulur, bugünleri unutur gidip yeniden soygun düzeni yaratanların oy taşıyıcısı olabilir.
Yanlış kaynamış kemik!
Sadece buğdayda, arpada, mısırda, ayçiçeğinde, üzümde, çayda, fındıkta, domateste, üzümde değil Antep fıstığında da durum aynı. Üretici, aracı tüccarın vereceği fiyata mahkum. Antepli fıstık üreticileri eylem yaptılar. Traktörleri ile kentte halin kapısına dayandılar. Bir Antep fıstığı üreticisi durumu anlatıyor: “İstanbul’da kurutulmuş fıstığın kilosu 600-700 liradan satılıyor. Biz bu yıl yaş fıstığı kilosu 100 liradan satmaya mahkum ediliyoruz. Çitçi akıllı olsun, ürününü Antep’te aracı tüccara değil doğrudan İstanbul’daki kuruyemişçiye gönderecek bir yol, yöntem, model bulsun. Kolay değil. Çiftçi fıstığını Antep’teki yerleşik tüccara satmazsa kışın gübre ve ilaç ihtiyacını kimden karşılayacak? Her yıl kesintisiz olarak ürününü satabileceği perakendeciyi bulma garantisi nasıl olacak? Tüccar hiç değilse tutunacak bir dal...”