Öcalan’la 12 gün baş başa görüşen komutan ilk kez anlattı. TSK, Öcalan yakalandıktan sonra PKK’nın lağvedilmesi için bir çalışma yürüttü. Bu kapsamda dönemin Jandarma İstihbarat Başkanı Tayfun Yıldız, Öcalan ile 12 gün görüşme yaptı. 45 soru soruldu. Yıldız, “Bugün de Öcalan, aynı istekleri yineliyor; genel af, rehabilitasyon, teröristlerin işe yerleştirilmesi, kendisinin de serbest bırakılmasıydı” dedi.

PKK’nın başı Abdullah Öcalan’la, İmralı Adası’nda önemli görüşmeler yapılıyor. Bu görüşmelerin içeriğini bilenler, Öcalan’ın geçmişte söylediklerini bugün de söylediğini belirtiyor. Öcalan’ın rutin sorgusunun ardından derinlemesine, daha stratejik, geniş perspektiften analiz etmeye yönelik görüşmeler yapılmıştı. Bunun için 45 soru belirlenmiş, bunların cevabı alınmaya çalışılmıştı. Görüşmeleri dönemin Jandarma İstihbarat Başkanı Tayfun Yıldız ile bir kurmay binbaşı yapmıştı.

Türk Silahlı Kuvvetleri’nden tümgeneral rütbesiyle emekliye ayrılan dönemin Jandarma İstihbarat Başkanı Tayfun Yıldız, sessizliğini SÖZCÜ’ye bozdu ve PKK’nın başı Abdullah Öcalan’la İmralı’da yaptığı mülakatın çarpıcı bölümlerini anlattı. İşte, Yıldız’ın açıklamaları:

45 SORU HAZIRLADIK

Abdullah Öcalan’ın Türkiye’ye getirilmesinden, rutin ifadesi alındıktan sonra dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı Korgeneral Yaşar Büyükanıt, beni ve Genelkurmay İç Güvenlik Dairesi Başkanı Tuğgeneral Ümit Şahintürk’ü makamına çağırdı ve Öcalan’ın stratejik kapsamlı bir sorgusunun yapılmasını, PKK’nın tasfiyesi için neler yapılması gerektiği konusunda çalışma yapılmasını istedi.

PKK’nın lağvedilmesi, teröristlerin silahlarıyla birlikte gelip teslim olmalarının sağlanması için neler yapılması gerektiği ön plandaydı. Öcalan’dan değişik ülkelerin PKK’ya yaptığı yardımlar, stratejik konularla ilgili 45 soru hazırladık. Yanımda bir binbaşıyla birlikte İmralı’ya gittim. Her gün dört saat konuşuyorduk.

ÖCALAN’DAN DÖRT ÖNEMLİ İSTEK

Terörün bitirilmesini, Öcalan’ın örgütünü dağıtmasını, dağdaki teröristlerin teslim olmalarının sağlanmasını istiyorduk. Yani, bugün ne yapılıyorsa, o zaman da benzeri çalışma içindeydik. Öcalan, terörün bitirilmesi için dört önemli şey söyledi:

1-Eğer, örgütü tasfiye etmek, PKK’yı tamamen ortadan kaldırmak istiyorsanız genel af çıkartmanız gerekir. Bunun için örgütün dağ kadrosunda halen bulunanlar da gelip teslim olmaları halinde bu aftan yararlanmalı.

2-Aftan yararlanan örgüt mensupları için rehabilitasyon merkezleri oluşturmanız gerekir. Bunu isterseniz kendi alacağınız tedbirlerle Türkiye’de, isterseniz Kuzey Irak’ta ama tercihen isterseniz Türkiye içerisinde olmak kaydı ile rehabilitasyon merkezleri oluşturup orada eğitmelisiniz.

3-Rehabilitasyon sonrası bunları, iş imkanı yaratarak topluma kazandırmayı sağlamalısınız.

4- Kendisinin kayıtsız-şartsız serbest bırakılması sağlanmalı.

ÖCALAN: SİZİ BEKAA’YA GÖNDERELİM

Abdullah Öcalan’a genel af çıkarılmasının zor olduğunu söylemiştim. İmralı’da 12 gün süren görüşmelerin sonunda izlenimlerimi, Başbakan Bülent Ecevit’e, komutanlarımıza anlattım. Ancak, genel af denildiğinde buna kimse itibar etmedi öylece kalakaldı. Şimdi aynı noktaya gelindi. Yani bir genel af konusu, ondan sonra rehabilitasyon süreci, ondan sonra bunlara iş imkanlarının yaratılması gibi konular bugün masadaki temel konular olarak çıkabilir.

Öcalan, o zaman kendisine imkan sağlanması halinde örgütü dağıtabileceğini söylüyordu. Aramızda şöyle bir konuşma geçti:

-Örgüt seni dinler mi? Söylediklerini yapar mı?

-Dinler, ben ne dersem onu yaparlar. Örgüt üzerindeki gücümü görmek istiyorsanız, benim bilgim dahilinde siz Bekaa’ya gidin. Sizin asla kılınıza bile dokunamayacaklar. Benim gücümü orada görürsünüz. Gücümden emin olabilirsiniz. Örgüt beni dinler ve sözümden çıkmaz. 

-Git işine Öcalan.

- Eğer örgüt üzerindeki nüfuzumu daha iyi analiz etmek istiyorsanız Bekaa’da bulunanlarla konuşursunuz, ondan sonra yapacaklarınızı yaparsınız. Ben, örgütün bana bağlı olduğundan, sözümden çıkmayacaklarından eminim.

O zaman süreç böyleydi. Tabii bu noktalara gelirken hükümetin bu süreçte kalıcı bir şey yapabilmesi için Öcalan da argüman olarak mutlaka yine bunları söyler. O zaman gerçekten Öcalan’ın örgüt üzerinde büyük bir ağırlığı vardı.

ÖCALAN’DAN “EYLEMLERİ DURDUR” İSTEĞİ

PKK eylemlerini artırarak sürdürüyordu. İstanbul Mavi Çarşı eylemini 14 Mart 1999’da gerçekleştirmişti. Bu eylemde 13 kişi hayatını kaybetmişti. Ben de bu arada Şırnak Alay Komutanlığı görevinde bulunuyordum. Genelkurmay’dan beni çağırdılar ve Öcalan’la geçmişte yaptığım görüşmeleri de dikkate alıp, ‘Onunla gidip konuşmam, eylemleri durdurmasını söylemem’ istendi.

Talimat üzerine İmralı Adası’na gittim. Eylemlerden duyulan rahatsızlığı belirttim, eylemleri derhal kestirmesini istedim. Bana dedi ki ‘Ben bunun yolunu açayım. Konu üzerinde yoğunlaşıp mektup yazayım. Yarın, avukatımın gelmesini sağlarsanız mektubu ona vereceğim.’

Kendisine yazının düzgün olması için çizgili kağıt verildi. O zaman, çizgili kağıt veriyorduk. Ertesi gün avukatı geldi ve 7 sayfalık mektubu avukata verdi. Tabii mektubu biz de okumuştuk. O kadar düzgün yazmış, mektubu toparlamış. Mektupta, ‘Bir devlet görevlisiyle görüştüğünü, bu eylemlerin örgütünün geleceğine zarar verdiğini ve bu eylemlerin kesilmesi gerektiğini’ söylediğini de belirtmiş. Eylemler önemli ölçüde azaldı.

İHANETE UĞRADIĞINI SÖYLÜYORDU

Kendisiyle ifadesini alırken yaptığım görüşmede de örgüt içinde ihanete uğradığını sıkça söyledi. ‘Bazı kişiler bana yakınlaştılar ama ciddi olmadılar, ondan sonra örgütün içerisinde bana karşı tavır alanlar oldu. Bazı ülkelerin başta ABD’nin örgütü ciddi anlamda kullandığını sıkça söyledi. Suriye istihbarat örgütü El Muhaberat’tan gelip kendisiyle görüşmeler yaptığını, bunların yönlendirdiğini de söylüyordu.

İfade ve tutanakları ben almadım. Kendimi de deşifre etmek, hedef olmak istemedim. O görüşmelerin üzerinden 25 yıl geçti. Şimdi böyle bir aşamaya gelince bilgi mahiyetinde bunları aktarmak istedim.

Kritik görevlerin ismi

Tayfun Yıldız, Şırnak’ta alay komutanlığı yaptı. Terörle mücadelenin ön saflarında yer aldı. Tümgeneral rütbesine kadar yükseldi. Generallik döneminde de kritik görevlerde yer aldı. Emekliye ayrıldıktan sonra ise hukuk fakültesini bitirip avukat oldu.

YİNE, BEKAA’YA GİTMEMİ ÖNERDİ

Öcalan, o zaman örgüt üzerindeki gücünün görülmesi için bu görüşmemde de, ‘Beni tanıyabilmen için sizi mutlaka Bekaa Kampı’na göndermem lazım. Yani mutlaka bir git, gör ki ondan sonra bu işleri yapabileceğimi gör’ dedi. Ben de bunun üzerine, ‘Sen kim oluyorsun kardeşim, bak seni işte buraya attılar. Amerikalı seni teslim etti. Teslim ettikten sonra sana artık itibar etmez’ karşılığını verdim.

GİZLİ MESAJLAR VARDI

Mavi Çarşı eyleminden sonra Öcalan’ın yazıp örgüte gönderdiği mektuptan sonra eylemler kesilmişti. Yani, örgüt üzerinde etkinliği devam ediyordu. Öcalan, cezaevindeydi ama örgütü üzerinde hala söz sahibiydi.

Kalemi çok düzgündü. Mektubunda da örgütü çok güzel analiz etmişti. O mektubu yazarken örgütün bu eylemleri kesmesinin gerekliliği konusunda mektubu iki-üç kez okuyunca ancak gizli gizli yerlerine sıkıştırdığı haberleri anlayabiliyorsunuz.

Öcalan’ın genel af, rehabilitasyon, teröristlerin işe yerleştirilmesinin yanı sıra kendisiyle ilgili isteği de serbest bırakılmasıydı. Yani kontrollü bir yerde tutulmaması gerektiğini, örgütü yönetebileceği şekilde serbest hareket etmesi gerektiğini söylüyordu. Bunun üzerine, ‘Sana böyle bir izni kim verir?’ deyince, ‘Ben söyleyeceklerimi söyleyeyim de siz itibar ederseniz etmezsiniz. Bu da sizin bileceğiniz iş. Eylemin karşılığı mutlaka genel af’ dedi.

Söyledikleri bana mantıklı gelmişti

O zaman örgüte ve örgütün başı olan Öcalan’a çok büyük tepki vardı. Bunun söylediklerine de kimsenin itibar edeceğini sanmıyordum. Ama söyledikleri bana çok da mantıklı geldi. Mesela beni ikna ettiği kanaatindeydim. Örneğin onunla yüzleşen Genelkurmay  Başkanı, Başbakan olsam, ‘Hadi kontrollü bir şans deneyelim. Çekirdek bir uygulama yapalım’ derdim.

Nitekim bunu denediler, sınırdan 60 kişilik bir grubu falan teslim etmişlerdi. Ama onu da ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Tabi bu işe karar verebilmek ancak toplumsal konsensüsle sağlanır. Çünkü toplumu ikna etmek, şehitlerin ailelerinin çok yoğun olduğu bir toplumda bu işe ‘Ha’ deyip karar vermek çok zor.”

25 yıl sonra Tümgeneral Tayfun Yıldız, ilk kez ve hiç duyulmamış bilgiler aktardı. Bugün yapılan görüşmelerde de Öcalan, aynı istekleri yineliyor. Cezaevlerinde bulunan 4 bin 500 PKK hükümlüsü, 600 civarında PKK tutuklusu var. Genel af yerine, infaz sisteminde değişiklik yapıp, bunlar daha az bir ceza ile kurtulacak mı?

Bekleyelim, görelim…