Deneyimli siyasetçi Dr. Aytun Çıray’dan yerel seçim sonuçlarıyla ilgili çarpıcı tespitler:

Değerli okurlarım,

Siyaset dünyamızın deneyimli ismi Dr. Aytun Çıray ile yaptığımız “Türkiye İçin Söyleşiler”in sonuncusunda, tüm olumsuzluklara rağmen özellikle İstanbul’da “Kutuplaştırmaya karşı bütün vatandaşları kucaklayan vicdan kardeşliği İmamoğlu’na yeniden kazandıracak!..” manşetini atmıştık. Bugün ise yerel seçim sonuçlarını değerlendireceğiz.

★★★

UĞUR DÜNDAR (U.D.): Sayın Çıray, yine de CHP’nin birinci parti olmasını ve haritada CHP’yi temsil eden kırmızı rengin, Türkiye haritasının her yerini boyamasını bekliyor muydunuz?

AYTUN ÇIRAY (A.Ç.): Halkı ezen ekonomik nedenlerden dolayı seçmenlerin AKP’den uzaklaştığını 2023 seçimlerinde açıkça görmüştük. AKP’nin oyları yüzde 35.6’ya düşmüştü. Değişik birçok faktörle beraber, bu bir yıl içinde emeklilerin kaşığı boş tencerenin dibine sürtünce, AKP’ye çıkan fatura büyük oldu. AKP’nin metal yorgunluğu, adaylarının çok zayıf olması ve AKP seçmeninin katılımının düşük kalması da etkiliydi. Merkez sağ ve DEM seçmeni de bu seçimlerde CHP’li adaylara oy verdiler. Ben ve benim gibi Atatürk ilkeleri ve demokrasi hassasiyeti olan farklı alandaki siyasiler, çeşitli zeminlerde CHP’ye destek verdik. Yine de bu kadarını beklemiyordum. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; nasıl ki başarısızlığın faturası Sayın Özel’e çıkarılacaktı, bu başarıyı da başta onun hanesine yazmalıyız. Sayın Özel’in, CHP için bir önceki yerel seçim sonucu olan yüzde 30,2’yi 37’ye ve 11 büyükşehir belediyesini 14’e çıkarması Genel Başkan olarak çıtaları aştığını gösteriyor.

(U.D.): AKP seçmeninin katılımının düşük olmasının sonuçlarda etkili olduğu sonucuna nasıl varıyorsunuz?

(A.Ç.): Önemli sayıda il ve ilçede CHP’li adayların 2019 seçimlerine göre düşük oy alarak kazanmaları bunu işaret ediyor. İzmir’de , Eskişehir’de kayıp var. İstanbul’da CHP, 2019 Haziranı’na göre 309 bin kayıpla kazanırken AKP’nin oy kaybı 504 bin. Adana’da CHP’nin oy kaybı 100 bin. Aydın’da “Topuklu Efe” bir önceki seçime göre 25 bin eksik oyla kazandı. Buna mukabil CHP, Ankara’da 951 bin farkla oy alırken reel olarak yaklaşık 450 bin oy kazanmış. Afyon’da İYİ Parti oyları CHP’ye gitmiş. Bunlar tabii kaba değerlendirmeler, ancak önemi açısından üstünde düşünmeye değer.

Deneyimli siyasetçi Aytun Çıray 31 Mart sonuçlarının CHP üzerindeki etkilerini yazarımız Uğur Dündar’a değerlendirdi.

BU YEREL SEÇİM 2019’DA OLDUĞU GİBİ UMUT IŞIĞI YAKTI

(U.D.): Bu sonuçlar toplumun ruh halini nasıl etkileyecek?

(A.Ç.): Başta masa krizi olmak üzere, süreç yönetimindeki bazı hatalar ve “devlet oyunları!” ile cumhurbaşkanlığı seçiminin kaybedilmesi, muhalif seçmende derin bir hayal kırıklığı ve umutsuzluk yaratmıştı. Bu daha sonra öfkeye dönüştü. Meral Hanım ateşe benzinle gitti. Seçim sonrasında da Sayın Kılıçdaroğlu başta olmak üzere İstanbul ve Ankara Belediye Başkanlarına “saydırmaya” devam etti. Enflasyon, pahalılık ve sığınmacılar sorunu zaten toplumsal bir depresyon yaratmıştı. İşte böyle bir anda 2019 yerel seçimleri gibi bu yerel seçimler de tekrar bir umut ışığı yaktı. En azından endişelerimiz azaldı.

(U.D.): “Endişelerimiz azaldı” dediniz; bu on aylık süreçte sizi en çok endişeye sevk eden ne oldu?

(A.Ç.): CHP, kurultay sürecine girince endişelendim. Zaten kızgın olan millet, muhalefetin kendi içinde bir tartışmaya girmesine tahammül etmeyebilirdi. Tartışmalar ve ifşaatlar keskinleşmişti. Böyle önemli sonuçlar ortaya koyan kurultaylar küskünlüklere de yol açar. Bu ihtimal beni endişelendirdi doğal olarak. “Eyvah” diye düşündüğümü hatırlıyorum.

(U.D.): Niye “eyvah?”

BAŞARISIZLIK HALİNDE TÜRKİYE MUHALEFETSİZLİĞE MAHKUM OLABİLİRDİ

(A.Ç.): Hayal kırıklığı ve küskünlük yaşayan seçmeninin CHP’den uzaklaşma ihtimali vardı. Bu yerel seçimleri de AKP kazandığında o zaman Türkiye bir muhalefetsizliğe mahkum olabilirdi.

(U.D.): Bugünden geriye baktığınızda bu durum nasıl aşıldı?

(A.Ç.): CHP’deki muhalefet kanadının 28 Mayıs gecesi tartışarak Sayın Özel’in aday olmasına karar vermesi de çok etkili olmuş görünüyor.

(U.D.): Nasıl bir etki?

(A.Ç.): 28 Mayıs gecesi Ekrem Bey, Özgür Bey ve arkadaşları arasında kurultayın zorlanıp zorlanmaması ve bunun için nasıl bir tutum alınması gerektiği hakkında bir tartışma yaşanıyor. Başta Sayın İmamoğlu olmak üzere muhalif kanatta, “değişim” olmazsa 10 ay sonra yapılacak olan yerel genel seçimlerin kazanılamayacağı kanaati hâkim oluyor. İşte o tartışmalar sonucunda Sayın Özel’in aday olmasına karar verilerek yola çıkılıyor. İlk işaret fişeği olarak 29 Mayıs 2023’de Sayın İmamoğlu’nun bilinen konuşmasını yayınlıyorlar. Böylece kurultaya giden yola giriliyor.

(U.D.): Sonuçta korkunuz boşa çıktı. CHP Türkiye genelinde başarı gösterdi...

(A.Ç.): Bir hekim olarak insan zihninin korku karşısında çözüm üretme refleksi beni bir kez daha kendine hayran bıraktı. Çok ilginç bir şekilde bu korku, kurultaydaki değişim dinamiğini oluşturarak kendilerine “değişimci” diyen grubun kazanmasını sağladı. Seçimlerimizi veya kararlarımızı umutlar kadar korkularımız da belirliyor. Ben de siyasi hayatımda “Demokrasi ve özgürlüklerimiz elden gidiyor” korkusu ile eylemlerde bulundum. Bazen bu eylemlerimin veya siyasi tutumlarımın bedeli oldu.

“MANSUR YAVAŞ ANKARA ADAYI OLMAZSA OLMAZ” DEDİM

(U.D.): Örnek verir misiniz?

(A.Ç.): Tabii. 2019 seçimlerinde Ankara için yapılan araştırmalarda Millet İttifakı için en güçlü aday Sayın Mansur Yavaş görünüyordu. Sayın Akşener o zaman da kendisinden pek hoşlanmazdı. Bir önceki seçim sonrası CHP’den ağır sözler ederek ayrılmıştı. Bu yüzden Parti Meclisi Mansur Bey’in adaylığında direnebilirdi. Bunun üzerine bir emrivaki yaptım. İYİ Parti Genel Sekreteri olarak Saygı Öztürk’e konuştum. Açıklamam ertesi gün “İYİ Parti, Mansur Yavaş Ankara adayı olmazsa olmaz diyor” diye Sözcü’nün manşetindeydi. Bu açıklama Yavaş’ın Ankara adayı olması önündeki muhalefeti ortadan kaldırdı. Tabii yaptığım normalde parti disiplinine aykırıydı. Ama hatırlayın lütfen; o sırada İstanbul’un alınması henüz çok uzak bir ihtimaldi. Bir demokrasi mücadelesinde Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı sığ siyasi pazarlıklara ve kaprislere kurban edilemezdi. Benim siyasi hayatım pahasına mutlaka kazanılmalıydı. Hatta Sayın Dündar, Mansur Bey’in tanıtım toplantısına bile Genel Sekreter olarak yardımcım ve arkadaşım Faruk Köylüoğlu ile birlikte izinsiz gittik. O günün fotoğrafları bunun şahididir.

SİYASETİ ATATÜRK İLKELERİ İÇİN YAPAN BİRİ OLARAK BEDEL ÖDEMEYE HAZIRDIM

(U.D.): Bu arada toplumun bilmediği ilginç olayları not ediyoruz...

(A.Ç.): Sayenizde Sayın Dündar. Sizinle yaptığımız “Türkiye İçin Söyleşiler”in böyle bir özelliği oldu. Müteşekkirim. İstanbul ile ilgili de bazı küçük katkılarım oldu. Milletimiz hatırlar herhalde; tam 2019 Yerel Seçim sürecindeyken Yeni Zelanda’da bir camide ne idüğü belirsiz biri 49 Müslümanı katletti. Bu olayı Sayın Erdoğan meydanlarda siyasi istismar konusu yaparak dindar yurttaşlarımızın oylarını konsolide etmeye çalışıyordu. O sırada genç bir kardeşim beni arayarak bu olaya dikkatimi çekti. Ben de Ekrem Bey’in dikkatini çektim. Bana “Ne yapalım?” dedi. “Bir camide katledilen Müslümanlar ve tüm şehitlerimiz için mevlit okutursanız bu istismarın önüne geçebilirsiniz” dedim. “Siyaset bir yana sevap olur” diyerek hemen harekete geçti. Kur’an kursu almış. Kur’an okuyarak dindarlığın kimsenin tekelinde olmayacağını da gösterdi. O gece sosyal medyada yer yerinden oynadı. Muhtemelen memnuniyetini belirtmek için de bu konuşmamızı Meral Hanım’a anlatmış. O da faturamıza yazıldı! Ancak umurumda bile olmadı. Siyaseti Atatürk ilkeleri için yapan biri olarak her türlü bedel ödemeye hazırdım. Yoksa hiçbir sorunum yokken niye CHP’den ayrılıp İYİ Parti’ye kurucu olayım?

İSTANBUL BAŞARDI!

(U.D.): Bugüne dönersek, bir ara Sayın İmamoğlu yıpratılmaya çalışıldı. En çok da, “İstanbul’un işlerini bıraktı Türkiye siyasetiyle meşgul” söylemi dile getirildi. Bunu nasıl yorumladınız?

(A.Ç.): Bilinçli olarak yaratılmak istenilen algı buydu. Bu algı, Sayın Yavaş’ın -akıllıca bir tutumla- sadece Ankara’nın sorunlarını konuşması ile güçlendi. O zaman yaptığım bir açıklamada AKP’nin Mansur Bey’le Ekrem Bey’i bir tahterevallinin iki ucuna oturttuğunu söylemiş ve dikkat çekmiştim. Neyse ki bu sorun ustaca “İstanbul başardı” kampanyası ile çözüldü. Millet yapılan hizmetleri gördü. Üstelik ilginç bir şekilde Ekrem Bey’in bu kampanyası ve “17+1’e Karşı Tek Başına” söylemi ile birleşince bir yan etki yarattı ve bu yan etki Anadolu seçmeninin de pozitif olarak etkilenmesiydi. Üstüne üstlük rakibinin çok zayıf ve naif olması da onun bu meydan okuyan tavırlarını görünür yaptı.

(U.D.): Sayın Yavaş’ın CHP’nin oy ortalamasına katkısı göz ardı edilemez herhalde...…

(A.Ç.): Asla! Yarı yarıya fark attı. Başkentte bu sonuç siyasette yabana atılacak bir şey değildir. Bu sonuçlarla artık Sayın Yavaş da cumhurbaşkanı adaylığı potasına girdi. Farklı düşünceler olabilir ama burada Kemal Bey’in hakkını da teslim etmeliyim.

(U.D.): Bu konuda sizinle aynı fikirde değilim. Çünkü Cumhurbaşkanlığı seçiminde Kemal Bey kendi adaylığını dayatmak yerine Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş’tan birini aday göstermiş olsaydı, o seçim de kazanılacaktı. Bu sonuca nasıl vardığınızı merak ettim?

(A.Ç.): 2019 Yerel Seçimlerini kazanan 11 büyükşehir belediye başkanını o atamıştı. O başkanlardan Tunç Soyer aday gösterilmedi. Hatay’ın kaybı ise süreç yönetiminin kötü olmasından kaynaklandı. Yoksa o da kazanılacaktı. Yani Sayın Özgür Özel, Sayın Kılıçdaroğlu’nun 2019’daki atamalarda doğru yaptığını kabullenerek, doğru yapmış oldu. Millet İttifakı ile başlayan, “Altılı masa” diye bilinen ittifakların yarattığı iklim de muhafazakâr seçmenin bir kısmının CHP’ye oy vermesini kolaylaştırdığını gördüm. DEM’in CHP’ye desteğini de üzerine koyduğumuzda sonuç ortaya çıkıyor.

AKP’NİN BAŞARISIZLIĞI MERKEZ SİYASET ALANINI GENİŞLETMEKTEDİR

(U.D.): Sizce CHP bu başarısını 2028’e kadar taşıyabilir mi?

(A.Ç.): CHP’ye tarihi bir sorumluluk yükleyen bu seçim sonuçları bir son değil başlangıçtır. Bu sorumluluğun olmazsa olmaz ilk hedefi, uzun zamandır bıkmadan tekrarladığım gibi içinde bulunduğumuz otoriter “tek insan” rejimini, güçler ayrılığına dayalı demokratik hukuk devletine dönüştürmek olmalıdır. “İşleri düzeltmek için bir süre bizim de bu rejimle götürmemiz lazım” dendiğinde AKP’nin değiştirilmesine gerek yoktur. Sevgili dostum Sayın Sezgin’in de dediği gibi başarının diğer şartları, “değişim sürecini sağlam bir anlayış ve zemine oturtmasına, bazı yerel yöneticilerinin geçmişte yaptıkları aleni yanlışları tekrarlamamasına ve iyi yönetişim kurallarını esas alarak sorumluluğunu üstlendiği yerel yönetimleri yüksek performansla yönetmesine bağlıdır.” Esasen CHP başarı için 2028’den daha ötesine bakmalıdır. Türkiye’ye vizyoner, makul, ahlâklı, nazik bir siyaset lazım ve unutulmamalıdır ki AKP’nin başarısızlığı ile merkez diye tanımlanan alan iyice açılmaktadır.

(U.D.): Sayın Meral Akşener’in yapılacak İYİ Parti Kurultay’ında aday olmayacağını açıklaması merkez siyasete ve yeni siyasi konjonktüre nasıl etki edebilir?

(A.Ç.): Sayın Akşener tekrar aday olsaydı insan içine çıkamazdı. Şu anda ortaya çıkan adaylardan biri seçilirse eğer, İYİ Parti MHP çizgisinde olduğunu teyit etmiş olacak. Yelpazedeki merkez veya merkez sağ denilen alan biraz daha açılmış olacak. İYİ Parti Meclis Grubu’nun dağılması sürpriz olmayacaktır. Prof. Dr. Ümit Özlale’nin istifası bu dağılmanın ilk işaretidir. Bu vesileyle okurlarımıza huzur içinde yaşayacakları güzel bayramlar diliyorum.

(U.D.): Ben de...