Dünyanın tanıdığı Türk sosyal psikolog Muzaffer Şerif’in araştırmalarından çıkan gerçeği bilirsiniz: Halkın bir bölümü çocuk hafızalıdır. Bugün yaşananı yarın unutur. Politikacılar en çok halkın bu zayıf yanından beslenir.

Dün siyah der.

Bugün beyaz.

Fırdöndülük.

Gömlek değiştirir gibi parti değiştirir, transfer olur, transfer eder. Onlar siyasi dolandırıcılardır.

★★★

Önceki gün iktidar partisi AKP’nin kuruluş yıl dönümüydü. Törenleri “Ekran Karteli Medyası” uzun uzun yayımladı. İzledik, gördük: Baskıyla, sıkıştırarak, parasal kıskaca alarak ve kişisel çıkarlar sunarak 2 milletvekili ve Türkiye’nin en yoksul bölgesinden 13 ilçe belediye başkanı transfer edildi. Halkın taktığı rozetler atıldı, iktidar partisi rozetleri takıldı.

Seçmen kandırıldı.

Siyasi dolandırıcılık.

İktidar partisi AKP, 24 yaşına “siyasi dolandırıcılık” töreni yaparak girdi.

★★★

Oysa kurucu lideri Tayyip Erdoğan, ilk kurulduklarında meydanlarda kürsülerden, gazetelerde birinci sayfalardan sözler vermiş; milletvekili, belediye başkanı transferi yapmayı “siyasetin çürütülmesi” diye ilan etmişti.

Ve...

Yozlaşmayı.

Yolsuzluğu.

Çıkarcılığı.

Adam kayırmayı.

Torpili.

Partizanlığı.

Despotluğu.

Durduracaklarını, “yoksulluğu ise kazıyıp sileceklerini” parti programı ile tüzüğüne koymuştu.

★★★

23 yılı bitirdiler.

Verdikleri hiçbir sözü yerine getirmedi, getiremediler. Hem muhafazakar, hem liberal, hem Avrupacı, hem Asya hayranı, hem Türkiyeli hem Arap taklitçisi, hem milli hem ümmetçi, hem Avrupa öykünmeci hem ılımlı İslamcı, hem serbest piyasacı hem garip gurabacı, hem baskıya karşı hem Tek Adamcı, hem özgürlükçü hem mutlak liderci, hem muhafazakar demokrat hem tarikatçı görünerek, son belediye seçimleri hariç, girdikleri her seçimde birinci parti ve partisini birinci yapan lider oldular.

★★★

Her seçimi kazandı.

Erdoğan’ın başarısı değildi. Muhalefet çok zayıf kaldığı için sandıktan birinci olarak çıkabildi.

Şiir okudu diye hapse atılan mağdur Tayyip Erdoğan daha seçildiği ilk gün “mağduriyet narkozunu” kendi üstünden atmıştı. İktidarı sırasında “mağdur olma kozunu” kendine oy verenleri etki altında tutmak için çok başarılı kullandı fakat kendisi hiçbir zaman, hiçbir konuda mağdur olmadı. Kendini herkesin, her şeyin üstüne yerleştirdi. Ekonomiyi derin krizlere soktuğu yıllarda bile gösteriş harcamalarını tavana çıkardı, yoksulluğun derinleştiği yılda bile en son dış geziye 5 uçakla gitme büyüklenmesi ve kibrinden geri durmadı.

★★★

Erdoğan, iki dudağının arasından dökülecek her sözün kanun sayılacağı bir modeli, Türkiye’ye dayattı; “Ben çıraklıktan çıktım usta oldum...” diyerek ülkeyi bugün yaşanan derin ekonomik krizin içine soktu. Ve halk da ona olan güvenini yitirdi, desteğini çekti ve partisini seçim sandığında ikinciliğe indirdi. Bazı anketler doğruysa şu anda halk desteği yüzde 20’nin altına indi.

★★★

Partimiz hastalandı dediler. O hastalık neydi? Parti kurucusu Erdoğan, hastalığı teşhis ettiğini açıkladı fakat tedavi yolunu henüz söylemedi. Belli ki arıyor, bulacak. Ne bulacak! Tek bulunan tedavi yolu; başka partilerden seçilmiş  milletvekili ve belediye başkanını transfer etmek.

Rozetler atıldı.

Rozetler takıldı.

Rozet mahkumu!

★★★

Rozet takma yoluyla particiliğe halkın taktığı isim: “siyasi dolandırıcılık” oldu. Zaten 23 yıl önce parti kurulduğu günlerde Tayyip Erdoğan’ın kendisi de; “parti değiştirmek, milletvekili transferi siyasette çürümedir” demişti.

Büyük soygun!

Dikkatli gözler, iyi izleyenler, tarafsız bakanlar, görüyorlar. AKP iktidarında Türkiye en büyük soygunu ve yoksuldan zengine en yüksek gelir transferini yaşadı. Tayyip Erdoğan’ın “NAS var, sana bana ne oluyor” diyerek başlattığı ekonomik model denemesinde; 2021 Ekim ayı ile 2023 Mayıs ayı arasında yıllık enflasyon yüzde 75 oldu. Ancak bu dönemin başında yüzde 8.5 faiz oranıyla ve 2 yılı ödemesiz 10 yıl vadeli krediler verilmişti. Devlet bankalarından bu krediler kimler aldı? Kur Korumalı Mevduat uygulaması getirilmek zorunda kalınca da nüfusumuzun en zengin yüzde 1’i ülkemiz servetinin yüzde 40’nı alır oldu. Cumhuriyet tarihinin en büyük soygunu doğdu ve Cumhuriyet tarihinin en büyük servet dağılımı adaletsizliği oluştu.