Nasıl bir döneme denk geldik anlayamıyorum. Dijitale film yapacağız desek böyle bir senaryonun yazılması neredeyse imkânsız. Gün geçmiyor ki sevdiğimiz biri vefat etmesin, gün geçmiyor ki bugünün gündemini yarın daha derinden sarsan başka bir gündemle uyanmayalım. Yetişemediğimiz bir umutsuzluk ve mutsuzluk döngüsüne girmişiz sanki.
Yasaklar, cezalar, kararlar…
Mutsuz insan mutsuz toplum araştırması hazırlayacağız desek evlenme ve boşanma istatistikleri kadar net bir tablo ortaya koyamayabilirdik. Neden mi? Çünkü açıklanan son verilere göre geçtiğimiz 23 yılın boşanma sayısı 187.343 ile en yüksek seviyeye çıktı.
Aile içi mutsuzluklar aile içi şiddete dönüştü hem de hiç olmadığı kadar…
Geçtiğimiz yıl her gün neredeyse bir kadından daha fazla kadın şiddet görerek öldürüldü…
Çocuklar bayramda el öperek harçlık istemeye utanır hale geldi…
İftira atmak neredeyse modern bir ihtiyaç halinde geldi. Kanundu nizamdı, kul hakkıydı haramdı kimsenin umurunda değil. Hayata ilişkin tüm değerleri sadece ya bendensin ya değil algısıyla takip eder olduk. Çok ama çok yazık!
Çocukken gelsin diye büyük bir heyecan ile beklediğimiz o bayram sabahları koca bir hüzne dönüştü… Başta Gazze olmak üzere Ramazan Bayramı adeta bir hüzün mevsimine dönüştü. Yine çocuklar katledildi. Ve biz sadece seyrettik.
Üniversite öğrencilerimiz… Ülkenin en başarılı çocukları… Bayramlarını ailelerinden, arkadaşlarından ve kitaplarından ayrı geçirmek zorunda kaldılar…
Fırsat olur mu bilmiyorum ama keşke yitirdiğimiz, elimizden kayıp giden her şeyin geri geldiği bir yıl olsa. 2025 yılında yaşanan her şeyin bir şaka olduğu, herkesin birbirine saygı duyduğu, yalanların, iftiraların hiç olmadığı, içi boş dünya telaşının sonunda bu dünyadan güzel bir insan geçti denecek iyi şeyler yapılsa…