Hawaii’de bir asker dizüstü bilgisayarına eğiliyor.

Ekranda, ormanın içinden yürüyen üç siluet beliriyor. Üstlerinde 600 metre yüksekte bir dron sessizce dönüyor.

Asker sakin bir sesle mırıldanıyor; “Üç kişi.”

Ne silah sesi var ne de patlama...

Savaş, bir ekranda başlıyor.

★★★

Aynı gün Karadeniz’de, Ukrayna’nın Chornomorsk Limanı’nda başka bir ekran yanıp sönüyor.

Türk şirketi Cenk Ro-Ro’ya ait, Panama bayraklı CENK T adlı yük gemisi, limana yanaştıktan sonra balistik füze saldırısına uğruyor. 

Rus balistik füzesi geminin pruvasında patlıyor. Yangın çıkıyor. Can kaybı yok.  

Ama bir gerçek daha açığa çıkıyor.

Savaş artık sadece cephede değil, ticaretin tam ortasında.

Dron operatörünün yerini tespit eden taşınabilir spektrum analizcisi. 

★★★

Bu iki sahne, modern savaşın yeni dilini anlatıyor. Bugün savaş tankla değil, drone’la, topçu ateşiyle değil sinyalle yapılıyor.

Hedef sadece asker değil; elektrik, yakıt, liman, jeneratör... Yani hayatın kendisi.

Amerikan ordusu bu gerçeği Ukrayna’dan izleyerek öğrendi. O yüzden Hawaii’de, 8 bin asker, Pasifik’te Çin ile savaşa hazırlanırken artık devasa ve pahalı silah sistemlerine angaje olmak yerine daha ucuz, hızlı, harcanabilir araçlara yöneliyor. 

Bunu okuyucunun anlayacağı dille söyleyeyim...

ABD ordusu artık “bir tane çok pahalı silah” yerine, “çok sayıda ucuz ama etkili silah” peşinde...

- Küçük keşif dronları: Havalanıyor, kamerayla bakıyor, hedefi gösteriyor.

- Kamikaze dronlar: Geri dönmüyor. Hedefe dalıp patlıyor.

- Sürü dronlar: Tek tek değil, birlikte hareket ediyor. Biri vurulsa diğeri devam ediyor.

- Dron avcıları: Tüfeğe takılan (cep telefonu kadar) aparatlar, havadaki dron’a kilitlenip doğru anda ateş ediyor.

- Elektronik karıştırıcılar: Düşman dron’unun kumandayla bağlantısını kesiyor.

- Taşınabilir sinyal avcıları: Asker, cep telefonuna benzeyen bu cihazla havadaki radio dalgalarını dinliyor. Dron’u değil, dron’u kullanan kişiyi hedefliyor. Kumandadan çıkan sinyal bulunduğu anda topçuya da füze ateşi geliyor.

Bu sistemler kusursuz değil. Sıcaklık, nem, bulut, sinyal karmaşası, hepsi etkiliyor. O yüzden savaş, artık “en iyi silah kimde” değil; kim daha hızlı öğrenip uyum sağlıyor meselesi.

Tüfeklerin nişangahına takılan dronlara kilitlenen aparatlar. 

★★★

İşte Karadeniz’de yaşananlar da bu yeni çağın sonucu.

Son haftalarda Karadeniz’deki Türk ticari gemilere yönelik saldırılar zincirleme şekilde arttı.

- 28 Kasım’da Mısır’dan Rusya’ya giden, Gambiya bayraklı VIRAT adlı ham petrol tankeri Karadeniz’de saldırıya uğradı. Türk ekipleri, 20 personeli kurtardı. 

- 29 Kasım’da aynı gemiye ikinci bir saldırı düzenlendi. 

- Ondan önce, Kocaeli Kefken açıklarında Rusya’nın Novorossiysk Limanı’na giden KAIROS adlı tanker yangın yaşadı. Mürettebattan 25 kişi tahliye edildi. Geminin isabet alıp almadığı resmen doğrulanmadı.

- 2 Aralık’ta, Türkiye kıyılarından 80 mil açıkta bu kez ayçiçek yağı taşıyan Rusya bayraklı MIDVOLGA-2 tankerine saldırı düzenlendi. 

- Ve 12 Aralık’ta, Odessa’da limanda demirli CENK T balistik füze saldırısıyla vuruldu.

Ortaya çıkan tablo çok net...

Karadeniz artık yalnızca bir deniz değil... 

Drone savaşlarının, deniz robotlarının, sinyal avcılığının ve enerji hedeflemesinin laboratuvarı...

Türkiye bu resmin tam ortasında duruyor.

Amerikalı generallerin Pasifik için korktuğu şey de bu. Çin’le olası bir savaşta gökyüzünü kontrol edememek, ikmal hatlarını koruyamamak, dağınık birlikleri besleyememek. 

Karadeniz’de olanlar, bu korkunun küçük ama çok gerçek bir provası.

Yeni savaşta taraf olmak için cephede asker olmak gerekmiyor.

Hawaii’deki asker ekrana bakarken bunu öğreniyor.

Karadeniz’de ticaret yapan gemiler bunu yaşıyor.

Biz hala eski savaşın haritalarına bakarken, savaş çoktan ekran değiştirdi.