12 fotoğraf, 12 isim, 12 şehir, 12 yoksul ev, 12 aile...

Ramazan, İsmail, Cebrail, Abdulkadir, Mehmet, Emre, Çağatay, Yasin, Ahmet, Kemal, Semih ve Enes...

Malatya, Tokat, Yozgat, Elazığ, Manisa, Kırıkkale, Sinop, İzmir, Denizli, Gaziantep, Gümüşhane ve Mardin...

Soğuk bir kış günü, biz sıcak evlerimizde güven içinde yaşayalım diye, uzaklarda bir dağ başında can veren, şehit düşen çocuklarımız.

Bu soğuk kış gününde yürekleri yakacak, insanın nefesini kesecek kadar BÜYÜK BİR ACI.

★★★

Bu ülke 1984’ten bu yana bu acıyı tekrar tekrar yaşıyor.

Dağcılık ve doğa yürüyüşü faaliyetleri nedeniyle Anadolu’yu dolaşıyor, yüzlerce köyden geçiyorum. Hepsinde gördüğüm ortak şeylerden biri ne biliyor musunuz?

Bu ülkede Alevi, Sünni, Kürt, Türk, Laz ayrımı olmaksızın bütün köylerin mezarlıklarında üzerinde bayrak dalgalanan bir ya da birkaç şehit mezarı var.

Bu ülke binlerce çocuğunu PKK’yla mücadele ederken toprağa verdi.

Buna rağmen bu millet bu acıya alışmadı, kanıksamadı.

Her seferinde ilk defa olmuş gibi yaşadı.

Cuma günü gelen kara haber de hepimizde aynı duyguya neden oldu.

İlk defa bir şehit haberi alıyormuş gibi yüreğimiz kanadı.

İlk defa bir şehit haberi alıyormuş gibi milletçe kenetlendik.

İlk defa bir şehit haberi alıyormuş gibi kınadık, lanetledik.

★★★

Millet kenetlendi ama siyaset her zamanki gibi bunu başaramadı.

Ortak bir bildiri yayınlamayı dahi başaramadılar.

CHP, bildiriden önce TBMM’nin saldırı konusunda bilgilendirilmesini istedi.

İktidar her zamanki gibi bu talebi kale dahi almadı.

Bunun üzerine CHP ortak bildiriye imza atmadı. Kendi bildirisini yayınlamayı tercih etti.

Ortak bildiri ise AK Parti, MHP, İYİ Parti ve Saadet Partisi’nin imzalarıyla yayınlandı.

İktidar, her zamanki gibi, bir terör saldırısında kaybettiğimiz 12 şehit üzerinden CHP’yi PKK’yla ilişkilendirme, şehitlerimiz üzerinden siyasi çıkar elde etme yolunu seçti.

CHP’nin bildirisi, hamaset dolu sade suya tirit bir kınama metni olmanın ötesine geçemeyen ortak bildiriden daha sert olduğu halde, hemen harekete geçen AK troller, “CHP=PKK” teranesine sarıldılar.

★★★

Hatırlayın, biri bir zamanlar teröristler için şöyle demişti:

“Mağarada yaşıyorlar, ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz. Kıpırdayamıyorlar, kıpırdayamayacaklar da!”

Biz de umutlanmıştık.

Artık şehit haberleri almayacağız diye ummuştuk.

Zira söyleyen sıradan biri değildi.

Bir bakandı.

Hem de terörle mücadeleyle ilgili bir bakan.

Şimdi bildiri tartışması üzerinden “CHP=PKK” teranesine sarılan iktidar, TBMM’de milletin temsilcilerini bilgilendirmeliydi.

Savunma Bakanı ya da biraz önce aktardığım sözlerin sahibinin halefi olan İçişleri Bakanı çıkıp ne olduğunu anlatmalıydı.

“Ne oldu da ayakkabı numaralarını dahi bildiğimiz, mağaralardan çıkamayan, kıpırdayamayan teröristler 12 canımızı şehit edebildi?” sorusuna yanıt vermeliydi.

★★★

Terör örgütü, Suriye’de 70 bin kişilik silahlı gücü olan bir garnizon devlet kurmaya çalışıyor.

ABD, bu örgüte en üstün askeri teknolojilerini aktarmaya, o teknolojileri kullanmaları için eğitim vermeye devam ediyor.

Türkiye, NATO’nun ikinci büyük ordusuna sahip bir ülke olarak ağırlığını koyup bu süreci sona erdirmeliydi.

Ancak siyasi iktidar ilkesiz dış politikasıyla bunu başaramadı.

İktidar artık kendi başarısızlığını “CHP=PKK” teranesinin arkasına saklama çabasına son vermelidir.

Zira “Siyasi çıkarcılıktan” başka bir anlamı olmayan bu tavır, seçimlerde iktidarın işine yarayabilir ama aynı zamanda terörle mücadelede en çok ihtiyacımız olan birlik ve beraberlik duygusunu öldürür.

Terörle mücadele ve şehitlerimiz artık siyasetçilerin -özellikle de iktidarın- rakiplerine karşı kullandığı bir “siyasi propaganda” malzemesi olmaktan çıkarılmalıdır.