Yerel seçimlerin sonuçları bizi hiç şaşırtmadı. Sonuca ilişkin kestirimimizi eleştirmekle kalmayıp karamsarlıkla suçlayan kimi dostlarımız yanılmadığımızı bildirmek inceliğini gösterdiler. Gerçekçi olmak her zaman yararlıdır. Düş kurmakla, başkalarına özenmekle, beklentilerle bir yere varılamaz. Siyasal çalışmalar halkın katkısı, seçmenin desteği olmadan bir sonuç vermez. Sürekli başka baharlar özlenir.
Ortamın ve koşulların olumsuzluğunda, kimi söylem ve eylem yanlışlıklarına karşın, muhalefet elinden geldiğince, gücü yettiğince çalıştı. Kimi yöntem eksiklikleri, bozuklukları, yetersizlikleri olsa da suçlanmayı gerektirecek önemli bir boşlukları izlenmedi. Oy vermeyenlerin yakıştırmaları yanlıştı.
Durumu iyi belirlemek gerekir. İktidar, bir yaşam savaşı verircesine her yolu, her şeyi kullandı. Sorumlu, kusurlu, suçlu olduğu durumları bile saldırılarla karşılayarak geçiştirip “iftira, yakıştırma”ya dönüştürdü. “Montaj, şantaj, komplo, dış güçlerin etkisi, dublaj” sözleriyle savunma yaparak şaşılacak bir hoşgörü sağladı. Dindarlıkla övünen kimselerin ve kesimlerin siyasal ahlak bir yana inançla asla bağdaşmayacak olaylara tepkisiz kalması başka türlü değerlendirilemez.
Elbette iktidar kazanır...
Hukuk tanımazlıkla hukuksuzluklar aldı yürüdü. Yargı bağımsızlığı kalmadı. Haklar ve özgürlükler kısıtlandı, yasaklandı. Adaletsizlik yakınmaları yurt dışına taştı. Yargıçlar ve savcılar istenildiği gibi atandı, dosyalar sürüncemede kaldı, kapatıldı. Fezlekeler milletvekillerinin bilgisinden saklandı. Polis devleti uygulamaları dünyanın eleştirisini aldı. Demokratik hakkı kullanmak, tepkileri açıklamak suç sayıldı. Düzmece ve yapay kanıtlarla, gizli tanıklarla asker ve sivil nice yurttaş karanlıklara atıldı. Demokrasi bir oyun durumuna düşürüldü. Dışarıya karşı utandırıcı oldu.
Üniversite özerkliği sözde bırakıldı. Sınav yolsuzluklarının, polis şiddetinin sorumluları bulunamadı. Toplantı ve gösteri yürüyüşleri orantısız güçlerle karşılanıp katılanlar sakat bırakıldı, öldürüldü, hasta edildi. Eğitim 4+4+4’le bozuldu. İmam hatip okullarına öncelik ve üstünlük tanındı. Bilim yerine inanç sömürüsü seçildi. Küçük çocuklar umreye götürüldü. Hak arama ve savunma özgürlükleri kısıtlandı, yasaklandı. Baroların vesayeti sürdürüldü.
Anayasa Mahkemesi üyelerini ve rektörleri Cumhurbaşkanı belirlerse, MİT bir tür dokunulmazlıkla donatılıp iç yapı için yetkilendirilir, siyasal görevli kılınırsa, internet yasağı yürürlüğe konulursa, reklamlar, medya militanları, bağışlar, yardımlar, devlet ve belediye olanakları seçimlerde seferber edilirse, kadrolaşma ve partizanlıkla yandaşlar kollanırsa elbet seçimler iktidar lehine sonuçlanır.
Bugün olmazsa yarın...
Yolsuzluk, rüşvet, para havuzları, çocukların açılımları, dinlemeler, ortaya çıkan sakıncalı konuşmalar hiç dikkate alınmamış gibi... Günümüz Başbakanı suçlanan oğluyla birlikte balkona çıkıp hanedan görüntüsü vererek hukuka, yargıya meydan okuyuşunu güçlendiriyor. Yalanlar toplumu uyarmıyor. Bölücülerin özerklik dayatmaları ve tehditleri karşılıksız kalmakla birlikte iktidar sorumluluğu unutuluyor.
Anlaşılıyor ki kimileri bağımsızlığa, özgürlüğe, kişiliğe, namusa, onura, ahlaka, adalete, akla, bilime, hukuka, eşitliğe, dürüstlüğe, doğruluğa, yurttaşlığa, insanlığa gereken değeri vermiyor. Onlar için partizanlık, lidere bağlılık, çıkar önemli... Mezhepçilik, tarikatçılık, cemaatçilik, aşiretçilik geçerli. Aklın yerine inancı, bilimin yerine dini, gerçeğin yerine varsayımı alıyorlar. Okuduklarını anlamıyorlar. Buluşun yerine dua, çalışmanın yerine yakınma, eğitimin yerine alıştırma geçiyor. Yargı kararlarının uygulanmayışını, Diyanet İşleri Başkanlığı’ nın fetvalarını, ihalelere el atmaları, kuşku duyuran elektrik kesintilerini, açıklanan konuşmalarla öğrenilen kutuları, kasaları, sıfırlamaları, tüm rezalet ve çirkinlikleri içine sindirdiklerini oylarıyla gösterenlerin hiçbir şeyden yakınmaya hakkı yoktur. Başka şey söylemeye de gerek yoktur.
Siyasette şımarıklık çöküşün belirtisidir. Gerçek ve doğrunun egemenliği mutlaktır. Bugün olmazsa yarın... Bir sözümüzü yineleyerek bozulan devlet durumu için öneri olarak sunalım: Adalet devletin, savunma da adaletin temelidir. Her şey insan ve insanlık içindir. Vicdan, sağduyu, anlayış, hoşgörü, birliktelik, içtenlik olmazsa ulusal yapı zarar görür. Nefret söylemleri ve kışkırtmalarla ayrıştırmalar insanlık dışıdır. Sonuçlardan herkesin alacağı dersler vardır. Yalanlar ve büyükşehir uygulaması etkili oldu.
Kazananın, yitirenin de kendini haklı görmesine, hepsinin “Kazandık,
yitirmedik” demesine de alışıldı. Bakalım daha nelerle karşılaşacağız. Sonucu iyi değerlendirmek gerekir.