Trump’ın seçilmesi sürpriz değildi. Beklenen bir gelişmeydi. Seçimin ilk sonucu anket firmalarının güvenirliğinin yeniden sorgulanması oldu.
Ortaya dökülen söylemlere bakılırsa “demokrasi” kaybetti sanki Biden ve ekibi çok demokratmış gibi… Sanki Ukrayna savaşının arkasındaki ABD değilmiş, sanki Gazze’de soykırım yapan İsrail’in arkasında ABD yokmuş gibi… Elbette Cumhuriyetçiler ile Demokratlar arasında bazı farklar var ama bunlar renk farkından ziyade ton farkıdır ve daha ziyade içe dönüktür.
Bu farkları geçelim zira ortada emperyal bir devlet var ve onu yöneten, onun doğasına uygun davranmak durumundadır.
Bu nedenle Trump’ın başkan olmasının dünyayı ve ülkemizi köklü değişikliklere sürükleyecek bir dönüşüme yol açması beklenmemelidir.
Biden’ın “kurallara dayalı dünya düzeni” olarak ifade edilen yol haritasını açık alandaki düz bir patikaya benzetirsek Trump’ın seyrini geniş ve engebeli bir yol ile betimlemek yanlış olmaz.
İÇERDE OLASI GELİŞMELER
Genel olarak değişikliklerin tonunu belirleyen iç ilişkilerde olacaktır. Vergiler, kaynak tahsisi, istihdam yaratma, sınırları sığınmacılara kapatma vb. En tehlikeli gelişme devlet kurumlarının değerler erozyonuna uğramasında yaşanacaktır. Bütün gücün tek kişide toplanması, özellikle yargı bağımsızlığının daralmasına yol açabilir. Türkiye’de 2010 ve 2017 referandumlarından sonra yaşananların benzerini ABD devlet yönetiminde de görmek mümkündür ancak aynı şiddette olması olası değildir.
ABD’nin bir demokrasi olduğu ileri sürülse de iç dinamiklerin yapısı açısından tam bir demokrasiden bahsedilemez. Halen kurucu atalarının, Lincoln’lerin mirasını yemekle meşguller. Trump deneyimi esnasında verilecek mücadele ABD demokrasisinin gelişmesine yol açabilir.
DIŞARDA OLASI GELİŞMELER
Trump, Çin’in daha fazla güçlenmesini engelleyici adımlar atmaktan çekinmeyecektir. Bunun sınırı savaştır ancak o raddeye ulaşmasını bekleyenlerden değilim. Bu yüzden Atlantik bağını zayıflatmaktan uzak duracaktır.
Rusya ile ilişkilerini farklı tarzda kurgulaması mümkündür. Çin-Rusya ortaklaşmasından kaynaklı ABD çıkarlarının zedelenmesine karşı mevcuttan farklı ve özgün bir strateji geliştirebilir.
Trump’ın Ukrayna-Rusya savaşını sönümlendirmesi hemen ve kolay olmasa da, bunu başarabilir. Bunun Avrupa’ya ve Türkiye’ye yansıması rahatlatıcı olur. Türkiye’nin ABD, Avrupa ve Rusya ile ilişkilerini olumlu etkiler. Çeşitli yaptırım olasılıklarını ortadan kaldırır. Rusya’nın önceliklerindeki değişime yol açabilir ve Suriye’deki güç mücadelesine de yansır…
Dış politikasında Türkiye’yi ilgilendiren esas konu Ortadoğu’ya bakışıyla ilgili olacaktır.
ABD’nin 2025’te Irak’tan çekilmesi stratejisi devam eder. Bunun Suriye’ye yansıması kaçınılmazdır ama erken mi, geç mi olacağı şüphelidir zira ABD’nin Suriye’deki varlığı önemli ölçüde İsrail’in güvenliğiyle ilgilidir.
ABD’nin Suriye politikasını etkileyecek faktörlerden biri de hem Rusya’nın hem de Türkiye‘nin bölge tasarımına ilişkin olacaktır. Umalım ve talep edelim ki siyasi iktidar Suriye’nin toprak bütünlüğünden yana daha net tavırlar koysun.
Trump’ın İsrail’in güvenliğini ön planda tutacağı açıktır ve bu nedenledir ki bu alan ABD-Türkiye ilişkilerinin en çok zorlanması olası sahayı oluşturmaktadır.
Trump’ın oturduğu koltuk, “delidir ne yapsa yeridir,” dedirtmez adama… Bu yüzden çok büyük dönüşümler beklemek gerçekçi değildir. ABD-Türkiye ilişkileri de yürürlüktekinden çok farklı olmayacaktır…
Olası gelişmeler hakkında karar vermek erkendir. Geçmişte nasıl sarhoş yürüdüğü bilinse de en sağlıklısı biraz bekleyip görmektir.