“Yanlışlar artarsa, doğrular azalır.”
Dilimizde “davranış biçimi, yöntem“ olarak da kullanılan “tutum” sözcüğünün bir anlamı da gereksiz giderlerden kaçınmak, para ve mal kullanımında özenli olmaktır. Ancak başta günümüz devlet yöneticilerinin gider tutarlarının büyüklüğü, kimi varlıklı yurttaşların, kimi varlıksız yurttaşların şaşırtıcı harcamaları tutum konusunda duyarlı olmadığımızı ortaya koymaktadır. “Ayağını çizmeye göre uzatmak” sözü gibi başka güzel sözler, deyimler, atasözleri de tutumlu olmayı önemiyle ortaya koymakla birlikte gereken özeni gösterdiğimizi savunamayız.
Saray yaşamının gazetelere yansıyan kabarık giderleri gibi devlet yaşamında görkemli toplantıların, dış gezi giderlerinin ve gereksiz nice giderlerin yapılması, zorunlu sayılan giderlere ( ilâç, araç-gereç ) para bulmakta güçlük çekilmesi yanlışlık ve yanılgıları ortaya koymaktadır. Eğitime, sağlığa, yaşam alanlarına ve gereklerine ayrılmayan paralar, gezilerden konutlara, kimi etkinlik ve boş işlere verilmektedir. Dış borç tutarı gözetildiğinde ekonomide öncelikle yapılması gerekenlerin başında özveri, ciddiyet ve dürüstlük gelmektedir.
Nedense gereksiz giderler kısılmıyor, gösteri ve şatafattan vazgeçilmiyor. Kişisel ve toplumsal yaşamda tutuma ilişkin örnek olacak çok az durum bulunuyor.
İnsan yaşamını ışıklandıran ve gölgeleyen olaylar ortamın yapısını oluşturur. Bizi üzen ya da sevindiren durumların sahnesi olan yaşadığımız ortam, değişik görüntüleriyle, varlığımızın anlamını ve amacını yansıtan olayların alanıdır. Çoğu elimizde olan yaşam olgularından ders almayı bırakarak, toplumsal barışı savsaklayarak, insanlık değerleriyle ilkelerini unutarak geçici yolculuğumuzu sürdürüyoruz. Bu bağlamda özellikle siyasal alanda yaşanan olumsuzluklar, ayrılıklar ve kötülüklerin her biri yaşamı karartan ağırlıklar olarak omuzlarımıza çöküyor.
Karşılaştığımız ayrılıklar, çelişkiler, haksızlıklar, hukuksuzluklar yıllardır gülmeyi unutturdu. Güven duygusu, karşılıklı sevgi ve saygı yoksunluğu, toplumsal yaşamın kimi bozuklukları içimizi kararttı. Umudumuzu yitirmemeye çalışsak da yarınlara ilişkin endişelerimizin sürdüğü bir gerçektir.