Demokratik bir hukuk devleti olduğumuz söyleniyor ama ne kadar demokratik ülkeyiz, Allah bilir!

Prof. Dr. Ümit Özdağ gibi, kamuoyunda büyük karşılığı olan yurtsever bir siyasetçinin (Zafer Partisi Genel Başkanı’nın) 21 Ocak gününden beri Silivri Cezaevi’nde (bazılarına göre Silivri zulümhanesinde) tutulması gerçekten üzücü, toplum vicdanını yaralayıcı bir haksızlık olarak görülüyor!

Evet, hiç kimsenin ayrıcalığı yoktur, herkes yargılanabilir. Bu doğrudur ama tutuklamak niye?

Yasalarımıza göre “Tutuksuz yargılama” esas değil midir?

Tutuklamanın amacı korkutmak, gözdağı vermekse, tüm iktidar yetkililerine bunun ters teptiğini söyleyebiliriz.

Anketler meydanda... Yalnız Ümit Özdağ değil, tüm tutuklamalar iktidarın aleyhine oluyor, halkın gözünde puan kaybetmesine yol açıyor!

Türk halkı artık “Korku tünelinden” çıktı!

Bugüne kadar görülmemiş bir şekilde, lise öğrencileri bile demokratik protesto haklarını kullanmaya başladı. Bu önemli bir gelişmedir.

★★★

Ümit Özdağ 21 Ocak Salı günü tutuklanmıştı.

Hakkındaki iddianame 77 gün sonra hazırlandı.

“Zincirleme şekilde basın yoluyla halkı kin ve düşmanlığa tahrikle” suçlanan Özdağ’ın 1 yıl 10 aydan, 7 yıl 10 ay 15 güne kadar hapsi istendi.

İddianame hazırlandığına göre yargılanmanın hemen başlaması gerekir değil mi? Hayır! “Aceleye ne gerek var?” diye düşünmüş olacaklar...

İlk duruşma 11 Haziran 2025 Çarşamba gününe verildi. Yani Ümit Özdağ, o gün tahliye edilse ve dava sonunda beraat etse bile en az 152 gün cezaevi hücresinde çile çekmiş olacak!

Peşin ceza gibi bir şey bu ama ne yazık ki, gerçek!

Hukukta böyle bir ceza türü var mı? Yok!

Fakat ne yazık ki, bizde oluyor!

★★★

Durumundan şikâyetçi olan Ümit Özdağ şöyle diyor:

“16’ncı Asliye Ceza Mahkemesi ilk duruşma gününü 11 Haziran 2025 tarihine verdi.

Önümüzdeki iki ay tutukluluğum devam edecek.

Bir siyasi parti genel başkanını aylarca hapis tuttuktan sonra bomboş bir iddianame ile önümüzdeki, iki ay daha hücrede tutmak adalet değildir.

Şunu bir kez daha gördük:

Ben Ümit Özdağ, Abdullah Öcalan için rehin tutuluyorum. Büyük Türk milleti Ümit Özdağ senin evladındır ve ancak Allaha ve sana emanettir.”

Dileriz adalet yerini bulur.

“Mumsöndü” olayı!

Gazeteci, yazar, şair, halk bilimcisi, eski DSP milletvekili Süleyman Yağız son yazdığı kitapta, Alevi’lere yöneltilen “Mumsöndü iftirasını” anlatıyor. Kitabın adı:

“Dünyanın En Adi İftirası MUMSÖNDÜ

(Mumsöndünün mumunu söndüren destan)

Aleviler için ne yazık ki, yıllardır, hatta yüzyıllardır söylenen çok seviyesiz bazı iftiralar var. Bunlardan en yaygın olanı “MUMSÖNDÜ” iftirasıdır.

Süleyman Yağız kitabında bu konuyu işliyor ve:

“Türkçe sözlükte ‘Mumsöndü’ tanımı için hiç de hoş olmayan ifadeler vardı. Bu sözcüğün tanımında Alevi kardeşlerimize büyük bir haksızlık yapılmıştır. O nedenle konuyu herkese duyurmak istedim. Dünyanın en adi iftirası olan bu sözcüğün Türkçe sözlükte yer alan tanımının değiştirilmesini sağlamak çok şükür bana nasip oldu. Can dostlara muhabbetle” diyor. (Sarmal Kitabevi)

TEBESSÜM

Neden fren yapmamış?

Adam, otomobili kullanan karısına telâşla bağırıyor:

“Hanım, frene bas! Fren yap, freeen!”

Kadın hiç aldırmayıp gaza basıyor.  Sonuç malûm... Araç hızla bir ağaca çarpıyor, hurda haline gelen otomobilden güçlükle çıkıyorlar.

Çeşitli yerlerinden yaralanan adam şaşırmış bir halde karısına soruyor:

“Yahu kadın, az daha ölüyorduk. Sana ‘Fren yap’ dedim, neden fren yapmadın?”

Her yanı yara-bere içinde olan kadın suratını asarak cevap veriyor:

“Bana böyle emirler vermenden hoşlanmıyorum!”

GÜNÜN SÖZÜ

Kitabın, siyasetçinin ve kadının parlak cildine aldanma, içine bak!