Son yıllarda, “tutukluluk cezaya dönüştü”, “uzun tutukluluk” sözcüklerini sıkça duyuyoruz. Tutukluluk sürelerinin uzunluğu ve tutuklamanın yaygınlığı rahatsızlık yaratıyor. AKP Hükümeti döneminde Ceza Kanunu’nda, Ceza Muhakemeleri Kanunu’nda köklü değişiklikler yapıldı. Benzer yasalar batı ülkelerinde de var. Onlardan bir şikayet gelmezken, biz de yasalardan değil, uygulamadan şikayet edilmesi gerekiyor. Tutuklama son yöntem olmasına karşın, ülkemizde bu, başvurulan ilk yöntem oluyor. Gerekçe hep aynı, “yurtdışına kaçar”, “delil karartır” oluyor. Şüpheli yurtdışına kaçarsa, bunun yakalanması için de uluslararası kuruluşlar var. Nitekim son bir yılda aranan 360 kişi Türkiye’ye getirildi.

Tutukluluk konularında, saygın hukukçulardan birisi, “Ne yazık ki, ülkemizde tutuklamalara çok yaygın bir biçimde başvuruluyor. Tutuklama kararları önlem olmaktan çıktı, kurala ve hatta cezaya dönüştü. Yargı kararlarında keyfilik ve çifte standart yaşandığı da sıkça konuşuluyor” diyor. Aslında bu yöndeki eleştirileri Adalet Bakanlığı, Hakimler ve Savcılar Kurulu (HSK) yetkilileri de yargıç ve savcılar da çok iyi biliyor. Biliyorlar ama değişen bir şey olmuyor.

 100 KİŞİDEN 70’İNE MAHKUMİYET

Hakim, kişiyi tutukladı. C.Savcısı, iddianamesi hazırladı. Sanık içeride aylarca bekliyor. Sonunda davası başlıyor. Algı şu: Eğer kişi tutuklanmışsa, “Bir halt yemiştir” deniliyor. Tutuklanan kişinin, büyük bir olasılıkla mahkum olması beklenir. Çünkü, bunun batı ülkelerinde uygulaması böyle. O zaman Türkiye’nin diğer ülkelere göre yerini görebilmek için bu konuda bazı oranlar verelim:  

 Japonya, Çin, Kore, Fransa, Almanya, İsveç, İngiltere gibi ülkelerde tutuklanan kişinin mahkumiyet oranı yüzde 90’ın üzerinde olmasına rağmen, ülkemizde itham edilen 100 kişiden ancak 70’i mahkum oluyor, yüzde 30’u beraat ediyor. Beraatle sonuçlanan davaların çokluğu da haksız tutuklamaların büyüklüğünü gösteriyor.

 Son dönemin en çok tartışılan konuları arasında belediye başkanlarının, meclis üyelerinin, onlarla bağlantılı olduğu öne sürülen bürokratların belli yaygın organlarında “suçlu” gibi gösterilip linç edilmesidir. Yalnız bununla kalınmıyor, teşhir edilerek götürülüş biçimleri de önemli eleştiri konusu oluyor.

 ANKARA BAROSU’NDAN UYARI

 Ankara Barosu Başkanlığı, önemli bir konuya dikkat çekiyor. Yakalanma, gözaltına alma ve ifade alma yönetmeliğine göre “Şüphelilerin teşhiri, yargısız infazdır. Şüpheliler suçlu oldukları izlenimi oluşturulacak şekilde kamuya teşhir edilemez. Suçluluğu hükmen sabit olana kadar kimse suçlu sayılamaz” deniliyor.

 Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin de bu yönde aldığı kararı Baro yetkilileri şöyle açıklıyor:

“Suçsuzluk karinesi, bir kimsenin suçluluğu hükmen sabit oluncaya kadar kamu yetkilileri tarafından suçlu ilan edilmesine karşı koruma sağlamaktadır. Başta Cumhuriyet savcılığı olmak üzere kamu görevlileri bireyleri peşinen suçlu kabul eden bir dille yazılmış açıklamalar yapamaz, bu yönde eylemlerde bulunamaz.

 Kamuoyunu yönlendirmeye yönelik olarak yapılan teşhir eylemleri ve açıklamalar suçsuzluk karinesini ve lekelenmeme hakkını ihlal eder. Kamuoyunu yönlendirmeye yönelik olarak yapılan bu tür teşhir eylemleri ve açıklamalar açıkça hukuksuzdur.”

 Bunlar önemli uyarılardır.    

Ümit Özdağ, 142 gün sonra ilk duruşmaya çıkıyor  

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, 19 Ocak 2025’te partisinin Antalya’da düzenlediği toplantıda yaptığı konuşmada, “Cumhurbaşkanına hakaret suçu” işlediği gerekçesiyle 20 Ocak’ta gözaltına alındı. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın açtığı soruşturma dosyası içinde yeni bir soruşturma numarası verilmeden, gözaltına alındığı fiilin dışında “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama” iddiasıyla 21 Ocak’ta tutuklandı.

 Tutuklanmasına ilişkin davanın iddianamesi hazırlandı, mahkeme iddianameyi kabul etti. Marmara Cezaevi yerleşkesindeki salonda, Ümit Özdağ’ın İstanbul 18. Asliye  Ceza Mahkemesi’ndeki ilk duruşması bugün yapılacak. Özdağ, 60 sayfalık savunma hazırladı ve bunu özetleyerek duruşmada okuyacak. Duruşma öncesi avukatları Savaş Özdağ (Kardeşi), Kahraman Berk, Murat Yıldız ve İlknur Güngördü ile savunmaya son şekli verildi.

 SORGUSU YAPILACAK

Zafer Partisi yöneticileri, değişik illerden gelecek olan partililer, Özdağ’ı yalnız bırakmayacak. Duruşmada kimlik tespitinin ardından Özdağ’ın sorgusu yapılacak, Özdağ da savunmasını ortaya koyacak. Suçlamaya karşı avukatların görüşü alınacak.

 Sözlü savunmada dile getirilen hususlara göre mahkeme, savcının getirtilecek başka bir delili yoksa, esas hakkındaki görüşünü vermeye hazır olup olmadığını soracak. Savcı, hazır olduğunu söylerse, mütalaasını okuyacak. Ardından avukatlara esas hakkında savunmaları için söz verilecek. Özdağ’ın avukatları, savcının  mütalaasının içeriğine göre savunmalarını hemen yapacak ya da mehil isteyecek.

 20 YERLİ, 5 YABANCI GAZETECİ

 Duruşmada, suçlamayla ilgili savunma yapılırken bir yandan da mevcut tutuklama koruma tedbirinin devam edip  etmeyeceğine karar verilecek. Duruşma, bugün karara bağlanmadan bir başka güne de ertelenebilir. Ama tutuklamanın devam edip etmeyeceği bundan bağımsız olarak mahkeme tarafından karara bağlanacak. Duruşma salonunda 20 yerli, beş yabancı gazeteci ancak alınabilecek.

 Avukatlar, mahkemeden tahliye bekliyor. Çünkü, hapis cezası verilse bile İnfaz Yasasına göre cezaevinde “yatarı” olmayan bir suç. “Yatarı olmadığı” belirtilen bu suçtan dolayı Özdağ’ın tam 142 gündür cezaevinde olduğunu da hatırlatalım. Bu durum, ister istemez “Tutukluluğun tedbirden çok cezaya dönüştüğü” yorumuna yol açıyor.