Zamanın en iyi değeri Sağlık ve mutluluktur.
Dünyamız Tanrı’nın kucağıdır. Doğa baş yastığımız, yorganımızdır. Annemizden sonra bizi sarıp sarmalayan doğaya ne yazık ki bizler gereken önemi vermiyor, duyarlık göstermiyoruz. Toprağından sularına, bitkilerinden canlılarına uzanan kaynaklara ve değerlere yaraşır oldukları özeni gösterdiğimizi içtenlikle savunamayız. En kötü kullandığımız değerin de zaman olduğunu söylememiz kusur sayılmasın. Kendi varlığımıza, sağlığımıza gereken dikkatte yeterli olduğumuzu savunabilmek güçtür. Doğal olarak zamanın ve çevrenin koşulları zaten yeterli, doyurucu değil. Ama özen göstermekte kusurlu olduğumuz da bir gerçektir. Çıkarcılık denilen kişisel zayıflık ve küçüklük, kendini herkesten başka ve önce düşünenlerin sakatlığı ve karasıdır.
Çıkarcılık ve bencillik, kişisel bozukluğun belirtisidir. Doğanın durumunu, kuraklığı, sulama ve bakım yetersizliğini, yaklaşım ve kullanım bozukluklarını, yetersizliklerini, yararlanma yanlışlıklarını yeterli biçimde ele almak zorunlu bir görevdir. Gıda kıtlığı toplumsal tehlikelerin en önde gelenlerinden biridir. Bunu hiç unutmamak gerekir. Yalnız kendimiz için değil, hayvanlar için de. Gelecek kuşaklara bugünlerden daha iyi bir ortam bırakmak insanların görev ve sorumluluklarının önde gelenlerindendir. Kişisel seçkinlik kendinden çok başkalarını düşünmekle kanıtlanır. Zaman, yaşam geçişidir. Zamanı değerli kılmak bencillikle değil, toplumsal katkıyla gerçek olur.
Dünyada geçiciliğin doğal bir akış olduğunu unutmamak gerekir. Anılar en yararlı, en seçkin değerdir. Hem anımsayanı güçlendirip donatır, hem de yaşama ilişkin gücü artırarak zamanı renklendirir. Üstelik en yararlı örnek olarak gelecek kuşaklara katkıdır, derstir.
İlişki sıcaklığı ve özeni yaşam aydınlığıdır. Ne yazık ki toplumsal etkinliklerde bu konuda gerekli ve yeterli özen gösterilmiyor. Canlılar evrenin en değerli, en seçkin yaratıkları, insanlar da bunların güneşi, ayı, yıldızıdır. Birbirimizin ve kendimizin değerini bilmeliyiz.