Sevgili okurlarım, iktidar medyası günlerden beri boşuna feryat etmiyordu “Büyük zafer” diye!..

Ve çok şükürler olsun zaferimizin ilk aşamasına dün ulaştık. Bu mutlu günleri kaç zamandır bekliyorduk. O kadar ki, İmralı’da konuk ettiğimiz şahsa bile bir sürü yasal olmayan haklar vermeyi göze almıştık.

Türkiye’de yüzlerce hapishanede yatmakta olan on binlerce tutuklu ve hükümlüye sağlanması akla hayale gelmeyen özgürlükler bu şahıs için yürürlüğe sokulmuştu.

O kadar ki, yanındaki ekibiyle birlikte İmralı’da düzenlediği toplantının bant çekimleri bile devletin izniyle dışarıya servis edilmişti.

Bu, Türkiye hapishanelerinde bugüne kadar duyulmuş görülmüş bir hadise değildi.

★★★

Terörsüz Türkiye’yi hepimiz isteriz ama böyle bir komediyi, ya da rezaleti kabul etmek mümkün değildir.

Bunu niçin söylüyorum...

Çünkü tiyatronun ikinci aşamasının perdeleri dün Irak topraklarında, Süleymaniye’de açıldı.

Örgütün 30 elemanı silahlarını yaktı!

Peki, bu silahların kriminal incelemesi önceden yapılmış mıydı? Hayır...

Belki yakılan o silahlarla nice Mehmetçiklerimiz öldürülmüştü, bilemiyoruz.

Silah yakan kadın ve erkek teröristler acaba gerek Türkiye ve gerekse Irak’ta önceden suç işlemiş, birtakım terör olaylarında isimleri geçmiş miydi!

İçlerinde devlet tarafından aranmakta olanlar, hüküm giymiş olanlar var mı?

Memlekette binlerce terör mağduru var, daha da önemlisi şehit aileleri var.

Rastgele alınan bu sözde teslim olma kararı konusunda acaba onlar ne düşünüyor!

★★★

Bu olayın siyasi içyüzünü, siyasi nedenlerini hepimiz biliyoruz...

Karşımızda artık seçim sandığı yoluyla gideceği kesinleşen bir iktidar var. İki ortaktan biri milyonlarca insanımızı her yönden, özellikle ekonomik açıdan perişan eden, hak, hukuk ve adalet kavramlarını bile ayaklarının altına alıp paspas gibi çiğneyen AKP...

Küçüğü ise onun vazgeçilmez stepnesi, koruyucu ve kurtarıcı meleği MHP...

Bu iki ahbap çavuş artık gidici olduklarını anladılar ve kendilerini kurtaracak yeni bir çare aramaya koyuldular.

PKK’ya silah bıraktırma yutturmacası!..

Ve ellerindeki bu kozu piyasaya sürmeye karar verdiler. Şimdi o süreci yaşıyoruz.

Irak dağlarındaki dünkü şov, teröristler kendilerini kurtarsın diye düzenlendi.

★★★

Devlet Bahçeli dün yine bir daha hepsine teşekkür etti.

Kolay değil yani, iktidar ortaklığını bundan sonra DEM ve “PKK’nın kurucu önderliğinin” şemsiyeleri altında sürdürmeye çalışacak.

Ne günlere kaldı Bay Devlet Bahçeli...

Şimdi bakalım bugün Ankara’da neler olacak...

Günlerden beri bir konunun sürekli tantanası yapılıyor...

“Sayın cumhurbaşkanımızın cumartesi günü (bugün) Ankara’da yapacağı konuşma çok önemlidir. Bu konuşmayı mutlaka dinleyiniz...”

O klasik ve bıktırıcı sözlerini bir kez daha dinleyelim bakalım!

Milletimizin önünde sergilenen şovun ikinci perdesi de yakında açılacak.

Sevgili okurlarım, Recep Tayyip’in en yakın adamı olan “Prof. Dr.” Fahrettin Altun iki gün önce görevden alındı.

Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı olmuştu.

Görevini yedi yıl boyunca krallar gibi sürdüren “gazeteci” Fahrettin’in temel görevi muhalif medyayı evirip çevirmek, uyarılarda bulunmak, korkutmak ve sindirmekti.

Diyanet İşleri Başkanı nasıl devlet içinde devlet olduysa, İletişim Başkanı Fahrettin Altun da öyle olmayı başardı.  

Bir miktar da şımardı çünkü arkasında olanca gücüyle Recep Tayyip vardı.

Hoşuna gitmeyen her konuda devreye girip ahkâm keser, bürokrat kimliğine karşın örneğin Özgür Özel gibi siyasetçilerle bile tartışmalara girmekten çekinmezdi.

★★★

Şimdi dünkü yazıma yeniden geleyim... Bu “gazeteci” arkadaş isminin başında Prof. Dr. unvanı kullanır, TRT gibi kullananlara da ses çıkarmaz.

İletişim Başkanlığı da resmi internet sitesinde bu unvanı kullanıyordu.

Dün kendisine sormuştum:

Bu Prof. Dr. unvanı nereden geliyor? Herhalde Diyanet’ten değil. 

Bu unvan kendisine ne zaman, nerede, nasıl ve hangi üniversite tarafından verilmiştir?

Profesör olmadan önce bilimsel konularda hangi sınavlara girmiş hangi bilimsel tezleri yayınlamıştır?

Bu elemanla ilgili başka merak konuları da var.

İktidarın propaganda bakanı olarak görev yaparken, Recep Tayyip kendisini niçin görevden aldı ve niçin hiç ilgisiz bir kuruluşa atadı!   

“Prof. Dr. (!)” Fahrettin Bey bu sorulara yanıt verir mi?

Mutlaka verir canım!