Ne yazık ki depreme duyarlı kentler oluşturmamamız, kentsel dönüşümün başta İstanbul olmak üzere birçok şehirde istenilen seviyede ilerlememesi, alınabilecek tedbirler konusunda da uzmanların geç kalındığını konuştuğu bugünlerde en azından elimizdeki taşınmazlara nasıl sahip çıkabiliriz sorusunu aklımıza getiriyor.

Olası bir İstanbul depreminin gerçekleşmesi halinde her şeyi devletten beklemek kuşkusuz doğru değil. Her ne kadar kolektif manada geç kalınmış olsa da bireysel olarak kendi risklerimizi en asgari seviyeye indirmek zorundayız.

Ülkemiz gayrimenkullerinde son beş altı yıldır muazzam bir enflasyonist ortam var… Mal sahiplerinin aç gözlülüğü, bazı gayrimenkul işi ile uğraşanların fiyatları şişirme gayreti sonrasında elimizdeki taşınmazları mümkün olduğu kadarı ile koruyabilmek önemli. Zira şu an bahsedilen fiyatlarla yeni bir ev alabilmek imkânsız.

Bir sosyal medya kullanıcısı depremden sonra yaptığı paylaşımda “zemin Japonya, binalar Hindistan, fiyatlar New York” yazarak içinde bulunduğumuz durumu tam olarak özetlemiş. Hafazanallah bin bir güçlükle edindiğiniz ya da anadan babadan kalan bir taşınmaza sahip çıkabilmek adına oluşabilecek maddi kayıpların önüne geçebilmek için sigorta yaptırmak şart!

Bugün tüm Türkiye'de hemen hemen; 36 milyon bağımsız birim, 31 milyon konut var. Bunun da yaklaşık 6 milyon bağımsız birimi risk altında, 2 milyonunun acil dönüşüme girmesi gerekiyor.

DASK verilerine göre halen 11,3 milyon poliçe yürürlükte. 2024 yılında bir önceki yıla göre yüzde 3,5 daha az taşınmaza doğal afet sigortası yapılmış. Bu ciddi bir risk.

2025 yılı için DASK’ta ödenebilecek en yüksek tutar 1.7 milyon lira civarında. Bu kapsamda konutunuzun çok daha değerli olduğunu düşünüyorsanız ki İstanbul şartlarında ortalama bir konutun fiyatı neredeyse 10 milyon lira civarına yaklaşmakta… Bu durumda eksik kalan teminatı ayrıca konut sigortası yaptırarak tamamlatmak mümkün.

Umarım yaşanmaz ama öyle ya deprem kuşağındaki bir memlekette hayatımızı sürdürmeye çalışmaktayız… Olurda yaşanabilecek en kötü senaryoda sağ çıkarsak en azından kendimizi bir nebze güvence altına almak sanki bir zorunluluk.