Rusya'nın Suriye'de hava operasyonları olmak üzere giderek artan askeri varlığı, başta sınır komşusu Türkiye, bölge ülkeleri ve ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyon güçlerini endişelendiriyor.

Rusya'nın Suriye'deki askeri varlığı ve gönderdiği askeri teçhizatlar, Suriye'deki dengeleri değiştirecek boyutta olmadığı düşünülüyordu. Bu durum da Rusya'nın  Suriye'deki amacının aslında temsili olduğu görüşünü güçlendiriyordu. Ancak Rusya'nın Suriye'de hava operasyonlarına başlaması bu ihtimali zayıflattı. Rusya'nın bölgede sadece IŞİD'i değil Esad yönetimini zayıflatan tüm muhalifleri hedef alması, Moskova'nın bölgedeki 'temsili' varlığından öteye geçtiğini gösteriyor.



Moskova'ya göre Suriye içindeki muhalefetin gücü Batı basınında abartıldığı  seviyede olmadığı ve dünyanın Suriye'ye yönelik müdahalede bölündüğü yönünde. Bu yüzden yalnızlık hissi içinde olan Esad şu anda tamamen Moskova ve Çin'e yaslanmış durumda.

Rusya bölge ülkesi olmamasına rağmen büyük güçlerin dış siyaseti gereği Sovyetlerden kalan mirası üzerinden dünyada uluslararası aktörler arasında birinci ligden geri kalmamaya ve bölgesel ve küresel meselelerde kendi ağırlığını hissettirmeye çalışıyor. Rusya’nın bunu yapabilmesinin en önemli nedeni hiç kuşkusuz Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'ndeki (BMGK) veto hakkına sahip olmasından kaynaklanıyor.



Rusya'nın 'IŞİD ile mücadele' başlığı altında yaptığı söz konusu hava operasyonları ve Suriye’ye yığdığı askeri destek, Moskova’nın ulusal ve bölgesel güvenlik çıkarlarının korunmasına yardımcı olurken, Esad rejiminin iktidarını güçlendirip Suriye’ye yönelik dışarıdan askeri müdahaleyi hemen hemen imkansız hale getiriyor. Rusya'nın bu duruşu ise uluslararası ve küresel arenada ‘oyun değiştirici’ bir hamle olarak değerlendiriliyor.



Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, El-Cezire Arapça kanalına verdiği röportajda, Rusya'nın Suriye kararını eleştirerek Putin ile tekrar görüşeceğini belirtmiş ve “Rusya’nın Suriye’ye bir sınırı yok. Rusya Suriye’yle niye bu kadar ilgileniyor” şeklinde bir değerlendirmede bulunmuştu. Bilindiği üzere ABD'nin de Suriye'ye sınırı bulunmuyor ancak ABD öncülüğündeki IŞİD karşıtı koalisyonun Suriye'de düzenlediği operasyonlara Türkiye destek veriyor. Bu açıklama ise, Rusya'nın
Suriye hükümetini neden desteklediği ve Suriye konusunda neden direndiği sorusunu akıllara getiriyor.

Rusya Suriye'deki askeri varlığını artırıyor ama neden? Moskova'nın amacı ne? İşte Rusya'nın Suriye için neden önemli olduğunu gösteren ana başlıklar...


1-RUSYA, SURİYE'DEKİ SİLAH İTHALATINDA YÜZDE 71 PAYA SAHİP


Rusya ile Suriye arasındaki en güçlü ilişki, hiç kuşkusuz Rusya’nın Şam’a gerçekleştirmekte olduğu silah ihracatı. Rusya ile Suriye arasına 2005’den bu yana yapılan silah sözleşmelerinin değeri 5,5 milyar dolar düzeyinde. Rusya’nın dünya silah ihracatında Suriye’nin payı yüzde 3­7 düzeyinde olsa da, Suriye’nin gerçekleştirdiği silah ithalatındaki Rusya’nın payı ise yüzde 71.

Rusya Suriye’nin silah ihracatını kontrol etmekle birlikte, askeri araçların yedek parçalarını da karşılıyor. Dolayısıyla Suriye’nin bu konudaki Rusya’ya bağımlılığı devam ediyor. Rejimin düşmesi durumunda Rusya, Suriye üzerindeki stratejik üstünlüğünü, bölgedeki varlığını ve silah pazarıyla birlikte Suriye ordusu üzerindeki kontrolünü de kaybetmiş olacak.

Şam, Sovyetler Birliği döneminden beri Rusya'nın en büyük silah alıcısı ülke olurken, Suriye ordusunun envanterinde Rus yapımı 5 bin tank, 500'den fazla uçak, 41 gemi ve çok sayıda askeri malzeme bulunmakta.


2-RUSYA'NIN ORTADOĞUDAKİ TEK ASKERİ ÜSSÜ SURİYE'DE


Moskova’nın Suriye politikasını belirleyen en önemli konulardan biri, Rusya'nın Suriye'de yer alan Tartus deniz üssü. Rusya'nın Akdeniz kıyısında Sovyetler döneminden bu yana bulunan Tartus deniz üssü, stratejik öneme sahip. Şam rejiminin
yıkılması, Rusya’nın bölgede var olan tek üssünü kaybetmesi anlamına geliyor.

Esad rejiminin yerine diğer grupların gelmesi Rusya’yı eski haklarından da yoksun kılacak. Bunu önlemek için Rusya, hem Esad rejimine limanını kullanarak destek çıkıyor hem de Tartus deniz üssündeki filosunu daha da güçlendirmeye gidiyor.



Moskova Suriye'nin ve çevre coğrafyasının geleceğinde söz sahibi olmak istiyor. Soğuk Savaş'ın ardından Rus donanmasının uzun yıllar Akdeniz'e inmediği bir dönem yaşanmıştı. Suriye sahilindeki Tartus, Rusya'nın Akdeniz'de donanmasına ev sahipliği yapan tek üs. Bugün Putin'in daha genişlemeci bir dış politika izlediği ve Suriye'deki Tartus kentini Akdeniz'e açılan bir kapı olarak gördüğü düşünülüyor.

Nitekim Lazkiye yakınlarında yeni hava üssünün devreye girmesi için Rus askerlerinin yaptığı hummalı çalışmalar sürüyor. Suriye’de sayısı artırılan Rus uzman personelin yanı sıra Su-24, Su-25, Mig-31 saldırı uçakları, Mi-17 model savaş helikopterleri ve T-90 tankları gibi stratejik silahların bölgeye sevkiyatı IŞİD’le mücadelede olduğu gibi muhalif gruplara karşı da Esad rejiminin elini güçlendiren unsurlardan. Moskova, Şam’ın muhaliflere karşı söz konusu askeri üstünlüğünün nihayetinde Batı’yı Suriye’de Esad ile çalışmaya mecbur edeceği üzerinden stratejisini geliştiriyor.


3-DOĞALGAZ REKABETİ


Rusya’nın Suriye mücadelesinin arkasında yatan en önemli nedenlerden biri de, Suriye üzerinden Basra Körfezin’den Avrupa’ya döşenmesi planlanan doğalgaz boru hattı. Bu planın baş oyuncusu ise Katar. Katar’ın amacı alternatif enerji kaynakları arayışında olan Avrupa’nın doğalgaz piyasalarını elde etmek.

Katar’ın ekonomisinin geleceği doğalgaz stratejisine dayanıyor ve bunun için de büyük miktarlarda krediler alınmış bulunuyor. Katar’ın Avrupa’ya yönelmesinin sebebi ise, projelerin tamamlanması halinde Katar’ın asıl doğalgaz tüketicisi olacak olan ABD’nin doğalgaz ithalatından vazgeçerek kaya gazına yönelmiş olması. ABD’nin enerji politikasındaki bu değişim, diğer ülkeleri olduğu gibi Katar’ı da etkiledi.

Bu durumda Katar’ın önünde iki büyük pazar açıldı. Biri trilyon metreküp tüketimiyle ABD’nin müttefiki Avrupa, diğeri ise, ekonomik olarak kalkınan ve gelecekte de ABD’ye rakip olacak olan Çin. Katar, seçimini Avrupa’dan yana kullandı. Bu tercih ise Rusya’nın Avrupa üzerindeki doğalgaz tekelini kırma ve Avrupa’dan Rusya’yı dışlamayı amaçlayan ABD politikasına oldukça uygun. Katar, Avrupa'ya ihraç etmeyi düşündüğü doğalgazı Suriye üzerinden gerçekleştirmeyi planlıyor. Rusya ise bunu engellemeye çalışıyor.


4-RADİKAL İSLAM TEHDİDİ


Rusya'da bu konuda resmi bir araştırma bulunmasa da, Devlet Başkanı Vladimir Putin ülkedeki Müslüman nüfusunu 18-20 milyon arasında olduğunu açıkladı. Bu da toplam Rusya nüfusunun yüzde 14-15'ine denk geliyor. Bu ise, ciddi bir rakam.

Çoğunluğu radikal İslamcı çeçenlerden oluşan ayrılıkçıların IŞİD'e katılarak Suriye'de savaştığı biliniyor. Rusya, IŞİD terörünün kendi ulusal ve bölgesel güvenlik çıkarlarını artık doğrudan tehdit etmeye başladığı konusunda ikna olmuş durumda. IŞİD saflarında savaşmaya giden Rusya vatandaşı sayısının resmi rakamlarda 2,200’ü geçmesi ve bu sayının her geçen gün daha da artması özellikle Kuzey Kafkasya ve Ural-Volga bölgesinin istikrarsızlaşmasını netice verebilir.

Kafkasya Emirliği gibi Moskova’nın terör örgütü olarak kabul ettiği Kuzey Kafkasya’daki militan grupların son dönemde IŞİD’e bağlılıklarını ilan etmeleri bunun gerekçelerinden.



IŞİD tarafında savaşan teröristlerin Rusya’ya döndüklerinde ülkede istikrarsızlığa yol açacakları düşüncesi de bu anlamda Rus siyasi elitinde en üst düzeyde kabul görüyor. Yine, özellikle bir kısım Orta Asya ülkelerinden IŞİD saflarında toplamda 5 binden fazla kişinin savaşması da bu endişeyi Moskova açısından haklı çıkarıyor.

Moskova, Suriye’de iktidarın radikal İslami grupların eline geçmesi durumunda, kaçınılmaz olarak Rusya’nın Kuzey Kafkaslarda radikal hareketlerinin tekrar artacağını dolayısıyla da sonraki hedefin Rusya olacağını düşünülüyor.

Suriye kriziyle ilgili Rusya’nın ulusal güvenliğine tehdit olarak algıladığı diğer bir konu da Şam rejiminin düşmesi halinde yönetime gelebilecek radikal İslami hareketler. Esad sonrası iktidarı amaçlayan muhalif gruplar arasında iktidara en fazla talip olanlar ise bilindiği üzere çok parçalı İslami örgütler...


5-ULUSLARARASI PRESTİJ


Rusya’nın bölgede güvenilir iki müttefiki var: Biri İran, diğeri ise Suriye. Rusya’nın itirazına rağmen Suriye’ye yapılabilecek olası bir dış müdahale sonucu Esad’ın yıkılması Rusya’nın uluslararası saygınlığına önemli bir darbe vuracak.
Müttefikini koruyamayan bir Rusya, kendisine yakın gördüğü ülkelerin güvenini kaybedecek ve kendisinden uzaklaşılmasına neden olacaktır.

BMGK kararı olmaksızın yapılan bir müdahalenin sonucu, Suriye’den sonraki hedefin Rusya’nın bölgedeki diğer bir müttefiki olan İran olacağı kaygıları Rusya'yı endişelendiriyor. Rusya yakın gelecekte de kendi milli çıkar alanı olarak gördüğü Bağımsız Devletler Topluluğu ve Orta Asya ülkelerine de benzeri müdahalelerin önünün açılacağı endişesini taşımakta.

Esad rejiminin dış müdahale sonucu yıkılması, BM Güvenlik Konseyi daimi üyesi statüsüne sahip olan Rusya’nın dünyadaki prestijine de darbe vurmuş olacak. Rusya, uluslararası aktörlere kendi çıkarının söz konusu olduğu uluslararası sorunların çözümünde kendi rızası olmadan herhangi bir kararın alınmasının olanaksız olduğunu, kendi etki alanlarında da sözü dinlenen bir güç olduğunu göstermeye çalışıyor.


6-İRAN'IN P5+1 ÜLKELERİYLE İMZALADIĞI NÜKLEER ANLAŞMA ÜZERİNE KAYGILAR


İran’ın Temmuz ayında P5+1 ülkeleriyle vardığı nükleer anlaşmanın Ortadoğu’da Tahran-Batı diyaloğunu önceleyeceği ve bölgedeki siyasi dengeleri orta vadede Moskova aleyhine değiştirebileceği algısının Suriye’de hem Rusya hem de Batı için ortak tehdit IŞİD üzerinden Kremlin’in yeni bir inisiyatif geliştirme sürecini hızlandırdığı söylenebilir. Yine özellikle son iki aydır Moskova’nın IŞİD’e karşı mücadele bağlamında Suudi Arabistan, Ürdün, Mısır, BAE ve Katar gibi bölgesel aktörlerle de yürüttüğü müzakereler bu bağlamda değerlendirilebilir.



Bu noktada, geçtiğimiz günlerde Bağdat’ta Rusya, İran, Irak ve Suriye arasında IŞİD’le mücadelede istihbarat koordinasyonu ve paylaşımını öngören merkezin kurulmasının Moskova’yı Suriye konusunda Tahran ile Batı arasındaki muhtemel diyalogun önüne geçirdiği ve bölgesel istikrarın sağlanmasında başvurulması gereken adreslerden biri yaptığı görülüyor. ABD’yle yakın ilişkilere sahip Bağdat hükümetinin Rusya’nın IŞİD koalisyonuna katılımı bu çerçevede Moskova’nın bölgedeki aktörleri yanına çekme stratejisinin bir parçası olarak okunuyor.

Her ne kadar Washington’da tepkiyle karşılansa da 2014 yılında Rusya’nın silah ihracat pazarı ülkeler sıralamasında ikinciliğe yükselen Irak’ın söz konusu merkeze onay vermesi ise sürpriz olarak değerlendirilmemeli...


7-SURİYE'NİN PARÇALI MUHALEFETİ VE ESAD'IN GÜCÜ


Rusya’nın baştan beri Esad rejiminin yanında yer almasının en önemli nedenlerinden biri de, Suriye muhalif güçlerinin zayıf, parçalı, çok merkezli, ortak hedeften ve Libya’da olduğu gibi NATO desteğinden yoksun olmasına karşın, daha organize ve ağır silahlara sahip, zafere ulaşması daha olası olarak görülen Baas rejiminin olması.

Suriye iç savaşında bu şartlar altında zafere daha yakın olan Şam yönetimi, Rusya için doğru bir tercih olarak görülüyor.


8-IŞİD VE ULUSLARARASI GÖÇMEN KRİZİ


Esad rejimi yıkıldığı takdirde Suriye’de IŞİD’in iktidara geleceği ve göçmen sorununun daha da kitlesel bir görünüme bürüneceği yönündeki Kremlin söyleminin Avrupa’da son dönemde karşılığını bulmaya başladığı dikkate alındığında bu seçeneğin gerçekleşmesi çok da zor durmuyor.

Göçmenlerin Esad rejiminden ziyade IŞİD teröründen kaçtıkları tezini işleyen Rusya’nın söyleminin Avrupalı liderler ve kamuoyu düzeyinde hatırı sayılır alıcısı mevcut.



AB’nin son dönemde kendi içerisinde ciddi çelişkilere düştüğü ve ayrışmalar yaşadığı böylesi bir sorunda Rusya’nın inisiyatif almasının Avrupa’da olumlu karşılanacağı görülüyor.

Son dönemde Avrupa’nın karşılaştığı Suriyeli göçmenler sorununun da Rusya’ya, Ukrayna’da bozulan uluslararası imajını Suriye krizine daha etkin bir şekilde müdahil olarak düzeltme noktasında da yardımcı olduğu ifade edilebilir.


9-RUSYA, LİBYA SENARYOSUNUN TEKRARLANMASINI İSTEMİYOR


Rusya, Libya'daki senaryonun Suriye'de de tekrarlanmasına ve dışarıdan askeri güç
müdahalesine kesinlikle karşı duruyor. NATO'nun Libya'ya yönelik harekatını
Başbakan Vladimir Putin 'Haçlı Seferleri'ne benzetmiş ve Libya'daki totaliter
rejimi eleştirmişti.


10-RUSYA VE SURİYE ARASINDAKİ TARİHİ YAKINLIK


Rusya'nın Suriye ile ilişkileri,aslında Sovyetler Birliği döneminden gelen yakın ilişkilerin devamı. Ancak Rusya ile Suriye ilişkileri özellikle Vladimir Putin'in Devlet Başkanlığı sırasında 2005 yılındaki Esad'ın Moskova ziyaretine kadar donmuş durumdaydı. Bu dönemde İsrail-Rusya ilişkilerinin çok daha yakınlaştığı söylenebilir.

Ancak Esad'ın Ocak 2005 yılındaki Moskova ziyaretinin ardından iki ülke ilişkileri yeniden hızlı bir şekilde gelişirken, Rusya ABD ile İsrail'in itirazlarına karşın Suriye'ye gelişmiş hava savunma sistemlerinin satışını bile kabul etti.

Suriye'nin Lübnan Başbakanı Refik Hariri cinayetinde rolü bulunduğu iddialarına karşın, Şam'ın Sovyet döneminden kalma borcunu ödemeye hazır olduğunu ifade etmesi 1999-2005 yılları arasında rafa kalkan Moskova-Şam ilişkilerini giderek derinleştirdi.



Hafız Esad'ın kısa bir süre sonra hayatını kaybetmesi ve yerine oğul Esad'ın gelmesi iki ülke ilişkilerindeki donma sürecinin çözülmesini Esad'ın Ocak 2005'teki Moskova ziyaretine kadar erteledi.

Rusya, Suriye'nin Sovyetler Birliği döneminden kalma borcun 10 milyar dolarını silme karşılığında öncelikle bir türlü revize edemediği silah sanayisi için sıcak para sağlayacak önemli bir müşteri bulduğu gibi çok sayıda silah anlaşmasının yanı
sıra enerji anlaşmalarına imza atmış oldu.

Böylece Moskova, Şam'a yönelik tutum değişikliği sayesinde Rusya'nın Akdeniz'de donanma bulundurmasını isteyen, Ortadoğu'da gerçekten güvenilir bir müttefike sahip oldu.


RUSYA ESAD'DAN DESTEĞİNİ ÇEKEBİLİR


Sonuç olarak, Rusya'nın Suriye'deki çıkarlarına günümüzde en iyi yanıt veren Esad yönetimi. Moskova Batı ile ilişkileri sorunlu olan mevcut yönetim sayesinde, silahtan enerjiye kadar birçok alanda rakipsiz durumda. Suriye'deki Batı desteğini almış iktidar değişimi Rusya'nın yukarıda bahsedilen avantajlarını sona erdireceği gibi Ortadoğu sorunundaki tarafların tümüyle iyi ilişkilere sahip olma özelliğini elinden almış olacak.

Suriye'nin zaten çok taraflı olan iç savaşı daha da içinden çıkılmaz bir hal almak üzere. Tüm bu maddeler ışığında Putin'in son hamleleri Esad'ın devrilmesine izin vermek istemediğini gösteriyor. IŞİD ile mücadelede Rusya’nın özen gösterdiği hususların başında Esad'ın, en azından çok da kısa sürmemesi tasarlanan geçiş süreci boyunca, uluslararası arenada yeniden meşru bir aktör olarak Batı tarafından kabulü geliyor. Ancak bu Esad'ın sonsuza dek Suriye'nin başında kalacağı anlamına gelmiyor.



Esad'a yönelik uluslararası pozisyonun giderek katılaşması halinde, Moskova uluslararası arenada bazı taleplerine (örneğin füze kalkanı ve Dünya Ticaret Örgütü üyeliği) karşı alacağı tavizlere göre Esad'dan desteğini çekebilir.

Rus diplomasisi şimdilik askeri operasyonlarla koordinasyon içerisinde çalışarak Esad'ın göreve devam ettiği geçici bir çözüm geliştirmeye uğraşıyor.

Ancak Rusya'nın Suriye vizyonu Esad döneminin çok ötesine bakıyor. Rusya, Batının Orta Doğu'daki müdahalelerin fiyaskoyla sonuçlandığını ve radikal İslam'ın yükselişine yol açtığını düşünüyor.