Elektrik Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi tarafından (EMO) tarafından düzenlenen EEMKON 2015, sanayi, üniversite, kamu kurum ve kuruluş temsilcileri ile bu alanda çalışan binlerce mühendisi bir araya getirdi. 3 gün boyunca 7 sempozyum, 9 panelin düzenlendiği 36 üniversitenin desteklediği kongrede mühendislik eğitimi, enerji politikaları, elektronik sanayi uygulamaları, iletişim teknolojileri, elektrik ve kontrol mühendisliği, biyomedikal mühendisliği, kent ve elektrik konuları tartışıldı.

Kongrenin bu yılki amacı; dünyada ve ülkemizde hızla gelişen elektrik ve elektronik mühendisliği alanlarında ülkemizin geldiği noktayı ele alarak mevcut durumu değerlendirmek, gelecek hedeflerini belirlemek ve bu hedeflere erişebilmek için izlenmesi gerekli politikaları saptamak oldu.



KONGRE SANATLA BAŞLADI, BİLİMLE SON BULDU

EEMKON 2015, sanatla başladı, bilimle son buldu. Kongre, İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı Orkestrası’nın müzik dinletisiyle başladı. Prof. Dr. Sıddık Yarman’ın önderliğinde düzenlenen konserin ardından sanattan bilime geçiş yapıldı.

EEMKON 2015’de özellikle ”Elektroniğin Dâhisi” olarak tanınan dünyaca ünlü mühendis Prof. Dr. Sıddık Yarman'ın panel yöneticiliğini yaptığı, Aselsan, Vestel, Arçelik ve Netaş gibi sektörün öncü firmalarının katılımıyla düzenlenen "Elektronik Sektöründe 2035 Vizyonu" başlıklı panel; sektör ve katılımcıların gelecek vizyonuna ışık tuttu.

ELEKTRİK-ELEKTRONİK KAVRAMI SEKTÖRDE NASIL HAYAT BULDU?


İstanbul üniversitesi Elektrik-Elektronik Bölüm Başkanı, FMV Işık Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı ve EEMKON 2015 Düzenleme Kurulu Üyesi Prof. Dr. Sıddık Yarman konuşmasına şöyle başladı:

“Çekirdekten yetişen biri, bir radyocu, bir sanayici, bir hoca, bir araştırmacı yani elektrik ve elektroniği kitaplardan pratiğe döken birisi olarak ve en önemlisi Elektriğin Duayeni, Prof. Dr. Duran Leblebici'nin bir öğrencisi olarak sizlere bu işlerin yani temelde elektrik-elektronik kavramının günümüz pazarlarında nasıl hayat bulduğunu kısaca anlatmak istiyorum. Sektör ya da pazarın dinamikleri adım-adım değil; yani önce birinciye başla-bitir, sonra ikinciye geç şeklinde değil; eşlenik yapıda gelişiyor. Birbirine paralel yapıda ilerleyen fazları var ve tüm süreçler aynı anda gelişiyor. Öncelikle bir araştırma fazı var; orada çok temel bulgularınız olmalı ki teknolojik gelişmelere ışık tutabilin. Bu fazın detaylarını EEMKON açılımlarında detaylarıyla dinledik. İkinci fazda ise; ortaya çıkan araştırmaların teknolojik çalışmalara dönüşümünden bahsediyoruz. Bu noktada transistor ya da diyot kavramlarının LED teknolojilerine dönüşümü ile fiziki tecrübelerin elde edilmesi incelenebilir. Bu noktaya kadar paralel işleyen yapılarda araştırmalar yaptık, bu araştırmaları teknolojik, fiziki çalışmalara dönüştürdük. Üçüncü fazda da bu teknolojiler ve gelişimler sonucu elimizdeki komponentleri bir araya getirerek son kullanıcıya uygun hale dönüştürüyoruz. İşte ‘display’ler yani Değerli Duran hocamızın adını vermiş olduğu görüntü birimleri, ekran teknolojileri bu üçüncü faz için en önemli örneklerdir. Sonuç olarak tüm bu fazların birleşimi ile bütün çalışmaların sürekliliği söz konusudur” dedi.

“ÜLKEMİZDE AR-GE ÇALIŞMALARI YOK DENECEK KADAR AZ”


Prof. Dr. Sıddık YARMAN, “Ülkemizde AR-GE çalışmaları yok denecek kadar az, birkaç sayılı üniversitenin haricinde gelişmeler görmek, takip etmek zor; dolayısı ile ‘tüm fazlar birbirini tetikliyor olsa da’ özellikle üçüncü faza yönelik sonuç elde etmek mevcut imkanlarda çok sıkıntılı. Bu zorlu süreçler aslında hiç de fena olmadığımız bir 4’üncü fazı; yani yaratıcılığı besler. Konu olan bu üç aşamayı düzgün çalıştırmazsak, yaratıcılığımızı yani ülke olarak daha gelişmiş olduğumuz seviyeleri destekleyemeyiz. Sektör sürekliliği için (dolaylı etken olarak algılansa da) insan kaynaklarımızı ve direkt etken olan finansmanlarımızı iyileştirmeliyiz. Süreklilik için milyarlarca dolarlık yatırımlar ve düzgün bir finans gerekli” diyerek ekosistemin ihtiyaçlarına değindi.

“2035’DE 500 BİN NİTELİKLİ, YETİŞMİŞ İNSANA İHTİYACIMIZ VAR!”


Prof. Dr. Sıddık YARMAN, Elektronik Sektöründe 2035 Vizyonu ile ilgili olarak; “2035 yılında üretim hacminin 143 milyar dolara çıkması gerekiyor. Önemli olan nokta ise 2035 hedefi için belirlenen bu rakamın daha nasıl arttırılabileceği üzerine olmalı. Başka bir değer olan dış satışlarımızın 71 milyar olması gerekiyor. Eğer bu gibi rakamları benimseyebilirsek; hedeflerimizi somutlaştırabilir ve geliştirebiliriz. Gelecek planlamamıza baktığımızda üretim sektörüne yönelik gerçek anlamda 200 bin mühendis ihtiyacı var. Bunun yanı sıra elektronik ve yazılım ağırlıklı alanlarda 300 bin kadar; özellikle yapay zeka alanında yazılım ağırlıklı servis sektörü elemanına ve pazarlamacılara ihtiyacımız var. Sonuç olarak 500 bin gibi bir rakamda nitelikli, yetişmiş insan gücüne ihtiyacımız olduğundan bahsediyoruz” dedi.