O da gül gibi idare ediyordu...
Bu da gül gibi idare ediyor...
İkisi de gül gibi idare ettikleri için memleket gül’lük gülistanlık oldu...
*
Sıra geldi Abdullah Gül‘ü parlatmaya...
Cumhurbaşkanı olduğunda bu kadar manşetlerde değildi...
Hukuk yıkılırken, memleket satılırken, ülke soyulurken, devletin başındaki kişi olarak sesi soluğu çıkmadı...
Şimdi her gün birinci haber...
*
AKP yıkılma sürecine girip de Erdoğan tüm dünyanın gözünden düşünce, ABD ve yerli yandaşları yedek oyuncuyu sahaya sürüyorlar...
AKP‘nin başına bunu getirecekler...
Hepsi bu...
*
Mesela; hırsızlıklar ortaya dökülünce, o zamanki Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, dört bakanın Yüce Divan’a gönderilmelerini istemişmiş...
Elini dilini tutan mı vardı?...
Niye çıkıp söylememiş?...
Emrinde Devlet Denetleme Kurulu gibi bir ciddi organ orada, niye “Gidip bir bakın nereyi çalmışlar” dememiş?...
*
Yine mesela; Gezi olaylarına da canı sıkılmış!..
Polis Gezi’yi ateşe verirken, kadınları saçlarından sürüklerken, çocukları sokak aralarında öldürürken Abdullah Gül neredeymiş?...
Yazdıklarına göre; Cumhurbaşkanının görevleri arasında “Canı sıkıldı” gibi bir görev mi var?..
*
Hukuk yıkılırken...
Devlete kumpas kurulurken sustu oturdu...
Gazeteciler, aydınlar, hocalar, askerler, öğrenciler hücrelere doldurulup, resmen Atatürkçülere ve cumhuriyetçilere zülüm edilirken...
*
Seçimlerle birlikte Türkiye’de oyun yeniden kuruluyor...
Yarısı kör ve sağır bir toplumda, başka kimse yokmuş gibi seni yönetecekleri her zaman başkaları belirler...
Seyredersin...
İşte; sanki bu ülkede başka adam yok, 13 yılda ülkeyi birlikte bu hale getirdikleri Abdullah Gül yeniden parlatılıyor...
*
Hırsızlıklara “üzülmüş” diyorlar...
O zaman çocukların sokaklarda öldürülmelerine de, yetkisini kullanarak “kırılmış”tır...
Yargı yerle bir edilirken ise “alınmış” demek ki...
*
Gül’dürü size işte...