Sevgili okuyucularım, bu ülkede bir sürü yeni yatırım yapılır ama yapanların bazıları şu veya bu nedenle iflas eder.
Çoğu bankalara borçludur.
Yatırımı tamamlamak için bankalardan kredi çekmişlerdir.
Avlarının üzerine atılmak için panter gibi bekleyen bankalar, borçlu işadamlarının ödeme yapamaması durumunda hemen icraya başvurup mala mülke haciz koyar.
Borç yine de ödenemezse bu mülkler icra yoluyla satılır.
Çoğu satış ölmüş eşek fiyatınadır, kapanın ya da alacaklı bankaların elinde kalır.

* * *

Antalya sahillerinde Azeri kökenli Rus işadamı Telman İsmailov tarafından bir milyar dolar harcanarak yaptırılan Mardan Palas otelinde de aynı durum gerçekleşti.
Patron dünyanın en lüks otellerinden biri olan Mardan’ı yaptırırken bizim bankalardan borç aldı.
Otel acayip bir şeydi, dünyada bir örneği daha yoktu.
Dünya jet sosyetesi paracıkları bastırıp tatillerini orada geçirecekti! Nitekim 2009 yılındaki açılış törenine devlet başkanları dahil dünyanın ünlüleri katıldı...
Tom Jones, Monica Belluci, Richard Gare, Sharon Stone vesaire...
Mardan 2010 yılında dünyanın en lüks oteli seçildi...
Ama hesaplar tutmadı... Otel çuvalladı.
Geleni gideni pek kalmadı.

* * *

Rus patron artık banka borçlarını da ödeyemez duruma düşmüştü. Bu durumda bankalar tarafından icraya verildi ve satış birkaç gün önce gerçekleşti.
İhaleye bir tek kurum katıldı:
Devlete ait olan Halkbank!..
Ve bu acayip süper lüks otelin yeni sahibi oldu.
Bu gereksiz işin devlete maliyeti 360 milyon lira!

* * *

Bir iktidar düşünün ki devlete ve millete ait ne varsa, altın yumurtlayanlar hangi tesis, kurum, fabrika ve arazi varsa tamamını özel sektöre peşkeş çekmiştir ve çekmeyi sürdürmektedir.
Mardan Palas olayında ise tam tersini yapıp şimdi devletleştirmiştir!
Az buz değil, şehir gibi bir tesis...
546 saray odası, ayrıca süper lüks villaları var.
Özel plajı için Mısır’dan dokuz bin ton kum getirildi.
Bu kum sıcakta müşterilerin ayağını yakmıyor ve ıslak ayağa yapışmıyormuş!
Otelin mahzenlerinde yüzlerce şişe eski ve değerli marka şarap varmış.
Bir gecelik en düşük fiyat (eğer gelen olursa) 9 bin Euro’dan başlıyormuş.

* * *

Önümüzdeki günlerde Antalya’da G-20 Zirvesi toplanacak ve dünyanın önemli liderleri bu toplantıya katılacak.
Suudi Arabistan’ın hırsız kralı dahil!
Erdal İpekeşen’in dünkü haberine göre hırsızın kendisi ve toplantıya katılacak 700 kişilik heyeti için oteli şimdiden tümüyle kapattı.
Hep birlikte iki hafta boyunca otelde kalacaklar... Başka müşteri alınmayacak.
Karşılığında 18 milyon dolar trink para ödenecek!

* * *

Bu kral gibiler ve Türkiye’deki benzerleri, kendi halklarını ve bütün dünyayı sanki “Müslümanmış (!)” gibi görünüp kandırmayı ve din ticaretini iyi bilirler.
Oysa her türlü hırsızlık, edepsizlik, sömürü, yalancılık, sahtekarlık, dümencilik, ahlaksızlık, oğlancılık, ne ararsanız bu para ve petrol şımarıklarındadır.
Çoğu içki içer.
Kadınlar bunların gözünde seks kölesi, hamamböceğinden farkı olmayan ve ezilmesi gereken yaratıklardır.
Erkekleri özgür, kadınları esirdir.
Ramazan ayı geldi mi bunların çoğu başka ülkelere tüyer... Örneğin İstanbul ramazan gelince bunlarla dolar... Suudi Arabistan, Katar vesaire, al birini vur öbürüne...
Çünkü ülkelerindeki din yasakları ramazan ayında daha da sıkılaşır ve kafa çekmek zorlaşır!
Bunlar işin Suudi Arabistan başta olmak üzere İslam ülkeleri boyutudur.

* * *

Bu olayda bir de bizim boyutumuz var ki, o da ilginçtir!..
Devlet şimdi 360 milyon lira bastırıp batık ama lüks bir oteli satın aldı. Kelepir!..
Bundan sonra ne olacak? Böylesine görkemli bir oteli hangi devlet kurumu, nasıl çalıştıracak?
Hiç kuşkum yok, olacaklar şöyle:
İktidar yetkilileri, beleşçiler ve torpilliler bir süre sonra Mardan Palas’ta birkaç gece kalabilmek için sıraya girecek.
Otelde bunlara torpil ve önemleri derecesine göre çok özel (!) indirimler yapılacak.
Örneğin geceliği dokuz bin Euro olan en ucuz odalarda bizimkiler 300 liraya falan kalmaya başlayacak.
Otel zaten batık... Bundan sonra oluşacak büyük zararları ise yine biz Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları vergilerimizle karşılamak zorunda kalacağız.

* * *

Bu batık oteli devlete hangi zihniyet kakalamıştır, işin içinde hangi dümen vardır, şu anda bilinmiyor.
Halkbank bu işlemiyle mutlaka birilerini kurtardı da kimi, kimleri?..
Devletin bankası böyle riskli bir satın alma işlemini kendi özgür iradesiyle yapamaz. Bu oteli alması için Halkbank’a yukarıdan kim, kimler emir verdi?
İcra’nın göstermelik ihalesine başka özel sektör niçin girmedi de Halkbank tek tabanca
olarak katıldı? Başkaları korkutuldu mu?
Hiçbirinin yanıtını şu anda bilemiyoruz.
Kokusu yakında çıkar!