Sevgili okuyucularım, 77 milyonluk bir ülke düşünün... Dünya devi!.. Başında muhteşem bir dünya lideri (!) var...
Ve günlerden bir gün bu ülkenin tümünde elektrikler kesiliyor.
Her yer karanlık...
Kesinti sekiz saat kadar sürüyor.
Peki niye oldu bu kesinti, nedeni nedir?
Bakınız, aradan üç tam gün geçti ve bizi yönetenlerden tık yok. Ağızlarını açamadılar, hiçbir şey söyleyemediler.
Bunlar ki, önemli veya önemsiz her olaya maydanoz olup kürsülere çıkan ve  bol bol nutuk atanlardır, şimdi ağızlarını bıçak açmıyor.
Demek ki Türkiye’de böylesine önemli konuların bile sorumlusu yok.
Soyut konularda palavra atmak, düzmece toplu açılış törenleri düzenlemek kolay...
Ama ülkenin tamamı karanlıkta kalmış, ortalık birbirine girmiş, somut bir olay olduğunda hepsi sütre gerisine kaçıp gider.

* * *

Benzer bir olayı şehit savcı Mehmet Selim Kiraz olayında yaşadık. Savcı makamında öldürüldü, olayın sorumlusu olan iki terörist de aynı odada öldürüldü.
Ortada yanıt verilemeyen çok sayıda soru var.
Sıkıştıkları için yanıt gelmiyor!
Ben polis şefi değilim... Aşağıda söyleyeceklerimi ve soruları, kafalarda yerleşen kuşkuları sadece ve sadece vatandaş mantığımla aktarmaya çalışacağım.
- Savcının odası çok küçük. Belki 30 metrekare bir yer. Teröristler içeri girip savcıyı bağlıyor ve rehin alıyor.
- Yanlarında yiyecek ve su yok.
- Varsayalım içeride savcıyı öldürdüler. (Kimin öldürdüğü tartışılıyor.)
- Oradan kaçmaları mümkün değil çünkü her yer kuşatılmış durumda. O takdirde belki birkaç saat daha beklense polis onları yorup teslim olmalarını sağlayacak, ya da iki terörist açlıktan ve susuzluktan baygın duruma düşüp teslim olacak.
- Ama polis beklemiyor, odanın duvarlarını patlatıp iki teröristi öldürüyor.
- Peki bunların sağ ele geçirilmesi daha önemli değil mi? İlle de öldürülmeleri mi gerekiyor?
- Sağ ele geçirilseler belki çözülüp adliye binasına nasıl girdiklerini, silahları içeriye nasıl ve kimlerin yardımıyla soktuklarını anlatacaklar.
- Operasyonun 27 dakika sürdüğü anlaşılıyor. Küçük bir odada iki kişiyle çatışma bu kadar uzun mu sürdü?

* * *

Şimdi dikkat ediniz, bizde polisin teröristi sağ yakalama olayı neredeyse hiç yok.
Mutlaka ölü ele geçirilmesi gerekiyor çünkü verilen emirler öyle!
Bir çatışma falan olursa, polisin veya başkalarının can güvenliği tehlike altındaysa  tamam da, anladığımız kadarıyla polis tarafından o odaya gereksiz yere ateş edildi.
Teröristle -gerekiyorsa- pazarlık edilir. Bu yapılmadı.
Gereksiz yere Apo ile pazarlık edenler, adliye basan iki teröristi öldürdü. Apo onlardan daha mı önemsizdi? Bunun mantığını birileri bize anlatmalıdır.
Dahası var!
Rahmetli savcıya otopsi yapılıp yapılmadığı, yapıldıysa hangi silahlardan çıkan kurşunlarla öldürüldüğü bilinmiyor.
Anladığımız kadarıyla olay bitiyor, polis odaya gece saatlerinde giriyor ve cenaze ertesi gün öğle namazına yetiştiriliyor.
Peki bu kısa süre içerisinde adam gibi bir otopsi yapıldı mı? Yapıldıysa raporu nerede?

* * *

Hükümet, Türk Milleti’ni adam yerine koymuyor. Kamuoyunu hiç dikkate almıyor.
Bir demokraside millete bilgi verilmesi, gerçeklerin söylenmesi gerekirmiş!
Kim takar demokrasiyi, kim takar milleti...
“Millet dediğiniz bir koyun sürüsüdür” gibi yanlış bir algıya kapılmışlar, işi öyle götürmeye çalışıyorlar.
Onlar bildikleri gibi yapar, istedikleri her şeyi gizli tutar, kamuoyunu avutur, millet ne derse desin önemli değildir!
Elektrik sistemi çöker, her şey gizlidir...
Terör eylemi olur, yine gizlidir, hatta yayın yasağı getirilir.
Diktatörlük rejimi işte budur ve biz yıllardır bunu yaşıyoruz.
Hükümet ne derse doğrudur, ne isterse biz köleler onu yapmak zorundayız!
Bu anlayış 7 Haziran seçimlerinde çökecek gibi görünüyor.

18 yaşında bakan olacak çocuk!

Sevgili okuyucularım, hükümet şimdi yeni bir atraksiyon peşinde. Yine tribünlere oynuyor, oy avcılığına soyunuyor.
Bu tuzağa hiç kimse düşmesin.
Sadrazam Ahmet imzasıyla verilen bir “Anayasa değişikliği (!)” önerisi şimdi Meclis komisyonlarından geçti, önümüzdeki dönem genel kurulda görüşülmesi bekleniyor.
Nedir bu öneri?
18 yaşındaki çocuklara milletvekili seçilme hakkı veriliyor.
Milletvekili seçilen herkes bakan olma hakkına sahiptir...
Artık insaf yani.

* * *

18 yaşındaki erkek çocuk evlenmeye karar verip ailesini kız istemeye gönderse, kızın ailesi sorar:
“Oğlunuz askerliğini yaptı mı?.. Hangi işte çalışıyor?”
Bu durumda yanıt herhalde şöyle olacaktır:
“Efendim askerlik yapmadı, işi de yok ama önümüzdeki seçimde siyasete soyunup milletvekili olmayı düşünüyor! Bizim oğlan işini bilir, sonra da inşallah bakan olacak...”
Milletvekili olma hakkı verilen 18 yaşındaki kız çocuğunu istemeye birileri gelse, kızın ailesi itiraz edebilir:
“Kızımız şimdi okuyor. İnşallah biraz daha büyüsün de, o zaman düşünelim!..”
Gerçi bu anayasa değişikliği bu seçime yetişmez ama şimdiden dikkat etmekte fayda var.
Bütün amaç iktidarın yeni bir şov sergilemesi:
“Çocuklar, sizi 18 yaşında milletvekili seçtirip bakan yapmayı düşünüyoruz, oylarınızı bize verin.”
Hükümet iyice cıvıttı, işin dozunu kaçırdı.
18 yaş kesmezse seçilme yaşını belki 15’e kadar indirebilir.
Atraksiyon yapmak, tribünlere oynayıp milleti kandırmak kolay.
Bakalım işin sonu nasıl gelir.