Gazeteniz SÖZCÜ’nün bugün verdiği Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi, günümüz koşullarına çok uyuyor...
Atatürk, 100-150 yıl sonrasını görebilen dünyada tek lider, tek büyük kurtarıcıydı...
Günümüz koşullarını gördükçe, Atatürk’ün gençliğe hitabesindeki sözler daha da anlam kazanıyor...
* * *
Mustafa Kemal 19 Mayıs 1919’da Samsun’a ayak bastığında Kurtuluş Savaşı da, Cumhuriyet de, cumhuriyetin ilkeleri de kafasında şekillenmişti...
Büyük idealini gerçekleştirecekti, gerçekleştirdi!..
Şu günlerde “sağlam irade” masalları anlatıyorlar...
Hangi sağlam irade?..
Caydırıcılığı ve saygınlığı kalmamış, sözlerine gülünüp geçilen bir Türkiye...
Sağlam irade, 19 Mayıs 1919’da ayağı Anadolu topraklarına basan Sarı Paşa’nın mavi gözlerindeki kıvılcımlarda, korkusuz yüreğindeydi...
* * *
Din, iman, Peygamber, kitap sömürüsüyle meydanları coşturmaya çalışanlar “beyaz kefen” edebiyatı da yaparak mizah şaheseri yaratıyorlar...
Üniformasını çıkarıp, boynundaki padişahın idam fermanıyla yedi düvelin üzerine yürüyen, Anadolu topraklarında özgürlük meşalesini yakan Mustafa Kemal’in “Biz beyaz kefenimizle yola çıktık” dediğini hiç duydunuz mu?..
Bugün saraylarda, köşklerde oturan, altlarında uçaklar, zırhlı Mercedesler ve yüzlerce korumayla dolaşanların, meydan savaşına giden kahramanlar edasıyla “beyaz kefen” diye haykırmalarına bakıp kahkahalar atmamak mümkün mü?..
* * *
Atatürk’ün gençliğe hitabındaki şu bölüm günümüz gençlerini demokratik yollardan harekete geçirmelidir:
“Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir. (Buraya dikkat ediniz:) Bütün bu şartlardan daha elim ve daha vahim olmak üzere memleketin dahilinde iktidara sahip olanlar gaflet, dalalet ve hatta hıyanet (hainlik) içinde bulunabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri şahsi menfaatlerini, müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler. Millet fakru zaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
Ey Türk istikbalinin evladı, işte bu ahval ve şartlar içinde dahi vazifen Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
Muhtaç olduğun kudret damarlarındaki asil kanda mevcuttur.”
* * *
Hitabedeki son bölüm, Atatürk’ün bugünler için de Türk Gençliğine vasiyetidir!..
Tiyatro bitti...
Bu vasiyeti yerine getirmeye 18 gün kaldı!..
Sorumlular belli!..
Bu kadar hakaret, bu kadar tahrik ve kışkırtma yapılırsa, böyle bir sonucun, hatta daha beterinin olması normaldir!..
Güya demokratik seçimlere gidiyoruz...
Devletin bütün imkanlarını kullanan Cumhurbaşkanı ile Başbakan; ikisi birden muhalefete yükleniyor...
Muhalefet liderlerine “şaklaban, köksüz, ipsiz, yalancı” diye hakaret ediliyor, meydanlara yuhalatılıyor...
İktidar sözcüleri halkı muhalefet partilerine karşı sürekli kışkırtıyor...
Sonra HDP’nin Adana ve Mersin il merkezlerinde bombalar patlıyor, 6 partili yaralanıyor!..
HDP yaptığı açıklamada, “Bu saldırıların siyasal sorumluluğu başta Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere AKP hükümeti mensuplarına aittir” diyor...
* * *
HDP binalarına yapılan saldırı profesyonel işi...
Adana’da gönderilen bir kargo paketi, Mersin’de gönderilen bir çiçek sepeti patlıyor...
İktidar bu olayın altında kalır...
Dolmabahçe’de HDP ile birlikte terör karşısında çözülme deklarasyonunu açıklayanlar, oylarındaki dramatik erimeyi gördükçe çıldırıyorlar ve aynı HDP’yi bu defa “tehlikeli” buluyorlar, sonra da bombalar patlıyor...
Bu nasıl bir iştir, bu nasıl bir ülke yönetimidir?!.
Binmişiz bir alamete gidiyoruz kıyamete...
Gaflet, dalalet ve hıyanet!..
Mehmet Türker