Simsiyah bir koyuluk vardı. Sanki geleceğimize kara katran sürülüyordu. Koyu katran perdesi yırtılacak diye umudum vardı. Seçimle gelen ve bu çağda padişah kimliğine bürünen, bağıran, böbürlenip, kibirlenen, seçimle sarsılacak diye bekliyordum. Sandıklar açıldı. İçinden halkın yazdığı son mektup çıktı. Mektup “Yalpalayan AKP gemisi onarıldı. Kaptanına moral geldi” diye başlıyor.

Demokrasi bu.
Sandık öldürür.
Sandık diriltir.
Sandık ölüyü diriltti.

* * *

Şöyle oldu, böyle oldu, bu bunu dedi, oylar arasında geçirgenlik vardı, geçiş iktidar partisine oldu diye sayıp döken cümleler yazılabilir. Ankara’ya kadar gelip 102 insanı öldüren terör ve şehit cenazeleri, gazetelerin basılması, TV’lerin karartılması, ekonominin durma noktasına gelmesi iktidara tepki değil destek oyu olarak geri döndü denilebilir, sayıp sıralanabilir.
Kağıda yazık.
Kaleme ayıp.
Okura eziyet.
Geleceğe bakalım.
Adalet aramak için mahkemelere gitmek zorunda kalan insanlar; “Hakime-savcıya-polise güvenemez” oldular. Şimdi ne yapmalı ki; hakime, savcıya, polise, adalete yeniden güveneceğimiz; “Bu hakim adaletin hakimidir, Saray’ın ağzına bakmaz, bu savcı halkın savcısıdır uydu olmaz, bu polis milletin polisidir, hukukun dışına taşmaz” diyebileceğimiz günlere umutlanalım.
Biz yine yazacağız.
Yazmak, okumak umuttur.
Muhalefet demokrasidir.
“Çalanın yanına çaldığı da kâr” kalmamalı. Milletin a... koyacağız diye horozlananların ibiği kırılmalı. Dolar dolu ayakkabı kutularının, döviz dolu bakan oğlu kasalarının, devlet bankasının başına oturtulmuş fakat nereden nasıl geldiğini açıklayamadığı dolarları bankasında değil evinde saklayan genel müdüre, yandaş gazete genel yayın yönetmeninin “Yolla Süleyman oradan 2 milyon dolar” diyen dilinin kimlerden güç aldığının hesabı hukuk önünde mutlaka sorulmalı. Kapatılan o defterler yeniden açılmalı ki, gelecek için ibret olsun, ders çıksın. Halkın vicdanında aklanmayan dolar dolu kutucuları, eski Meclis aklamıştı.
Yeni Meclis hesabı sormalı.
Biz yine bunları yazacağız.
Yeni Meclis’ten isteyeceğiz.

* * *

Katılım yüksek oldu.
Halk sandığa sahip çıktı.
Sandığa ne girdiyse o çıktı.
Kavgasız, gürültüsüz, kansız, yüz ağartıcı bir seçim oldu. Demokratik olgunluk kazandı. Ben bu yazıyı yazdığım saatlerde belli olan sonuçlara göre Tayyip Erdoğan’ın ve Ahmet Davutoğlu’nun partisi AKP, Meclis’te tek başına çoğunluğu bıçak sırtına getirdi. Kesin sonuçlar açıklandığında tek başına iktidar olabilirler.
Milletvekili sayısı 276’yı bulabilir.
13 yıllık saltanat bitmedi.
4 yıl daha uzayabilir.
Başkanlık hayali de dirilebilir.
Başkanlığa yol verecek anayasayı Meclis’te yapıp, bunu halk oyuna sunabilmesi için gerekli 330 oy için yeni Meclis içi yeni taktikler, kurnazlıklar, oyunlar kurulabilir.
Bu ihtimal de dirildi.

* * *

13 yılın sonunda Tayyip Erdoğan ile Ahmet Davutoğlu’nun; “Hem muktedir hem bağıran ve azarlayan halinden” halkın büyük bölümünün rahatsızlık duymadığı gerçeği seçim sandığına yansıdı.
Ülke için bu sonuç ne getirir?
Göreceğiz.
Biz yazmaya devam edeceğiz.