Fox TV’nin hafta içinde her akşam 19.00 ana haber bültenini sunan Fatih Portakal, ilgiyle izlenen bir “anchorman”.
Bize yabancı televizyonlardan geçen “anchorman” İngilizce “Ana haber sunucusu” anlamına geliyor. Her haber sunucusu “anchorman” değil yani...
Fatih Portakal iyi bir televizyon habercisi... Haberlere izleyicilerden gelen tepkileri ve kendi yorumlarını da ekliyor.
Önceki akşam, ülkedeki son durumları özetledikten sonra:
“Ben korkuyorum!” dedi.
Neden korkuyor? Onu da TV’de anlattı...

* * *

Türkiye’de yargıya güvenin önemli ölçüde sarsıldığını belirten Fatih Portakal, TV ekranında duygularını şöyle dile getirdi:
“Evet... Bir mahkemenin karşısına çıkmaktan korkuyorum. Haklıyken haksız duruma düşmekten korkuyorum! Ülkemizde adalete güvenemezsek, kime güveneceğiz? İktidarda kim olursa olsun memlekette önce bağımsız yargıyı ve adaleti sağlamalıyız.”

* * *

Bunlar, benim de aynen katıldığım sözlerdir.
Adaletin olmadığı bir ülke çöker!
Yaşadığımız olaylara bakınca, Fatih Portakal’a haksız diyebilir miyiz?
Türkiye’de adalet kavramı çok büyük yara aldı ve yargıya güven ne yazık ki, büyük ölçüde sarsıldı!
Yaşanan olaylara bakınca, korkmamak mümkün mü?
Adalet olmayan bir yerde, insan düşer her derde!

Ülkenin tablosu!

“Uygulanan gayrı milli politikalarla egemenlik ve bağımsızlığımızı âdeta kaybediyoruz.
Türkiye, uluslararası alanda dışlanmaya, önemsizleşmeye, saygınlığını yitirmeye başlıyor.
Uygulanan yanlış dış politikalarla, bütün komşularımızla kavgalı ve güvenilmez, emperyalist ülkelerin taşeronluğunu yapan, vahşi terör örgütlerini de destekleyen bir ülke konumuna düşürüldük.
İktidar destekli yeni yetme şirketler ülke kaynaklarını talan ediyor.
Çözüm süreci adı altında terör örgütüne teslim olunmuş bir görüntü içinde ülkenin bağımsızlığı ile toprak bütünlüğü tehklikeye sokuldu.
İstihbarat ve kolluk kuvvetlerine yönelik siyasi kontrol ve baskılar yoğunlaşarak tasfiyelere kadar gidildi.
Kadınlarımızın, gençlerimizin, çocuklarımızın, yaşlılarımızın, engellilerimizin, annelerimiz ve babalarımızın, gelecekten ümidi kalmadı!”

* * *

Bunları biz söylemiyoruz.
Yurt Partisi Genel Başkanı Sadettin Tantan söylüyor ve diyor ki:
“Yurt Partisi’nin hiçbir ülkeye, hiçbir uluslararası kuruluşa, hiçbir rant çevrelerine, hiçbir küresel güce bağımlılığı yoktur. Ülkesine ihanet eden, yabancı güçlerin işbirlikçisi olan, emperyalistlerin taşeronluğunu yapan hiçbir kişi ve kurum, Yurt Partisi içinde barınamaz. Yurt Partisi bağımsızdır, cesurdur ve ülkemizin sorunlarını çözebilecek tek güçtür.”
Sadettin Tantan böyle diyerek vatandaşları oy vermeye çağırıyor.
Karar yurttaşın tabii ki...

Deve üstünde sevişmek!

Dün Malezya’dan dünyaya ilginç bir haber yayıldı.
Halkının büyük çoğunluğunun Müslüman olduğu ülkenin müftüsü Zakaria, karı-koca ilişkileri konusunda fetva vererek:
“Bir kadın, kocası isterse, deve üstünde bile onunla ilişkiye girmeli” dedi.
Evlilikte tecavüzün olmayacağını vurgulayan Malezya Müftüsü Zakaria (Zekeriya) bunun Avrupalılar tarafından uydurulmuş bir yalan olduğunu belirterek şunları söyledi:
“Biz bu yalanı neden takip edelim ki? Evlilikte tecavüz diye bir şey olamaz. Erkek istediği takdirde eşiyle her yerde, deve üstünde bile seks yapabilir.”
Müftüye göre dünyada kadın hakları ve erkek-kadın eşitliği diye bir şey yokmuş!
Bizim dinciler de Malezya Müftüsü Zakaria’yı örnek alırlarsa kadınlarımız yandı!

Te­bes­süm

Milletvekili adayı ve Temel...
Bir milletvekili adayı, Karadeniz köylerinden birinde seçim propagandası yapıyor.
Dinleyiciler arasında olan Temel soruyor:
“Uşağım, siz sigara içer miniz?”
“Sigara zararlıdır. İçmeyiz!”
“Ya alkol? Alkol alır mısınız?”
“Alkol mu? Çok günahtır, asla içmeyiz!”
“Peki, karı âlemi yapar mısınız?”
“Haşa... O, büyük günahtır.”
Bu cevaplar karşısında Temel patlar:
“Anlaşıldı, sizin hiçbir masrafınız yok! O halde neden bu kadar çalaysınız yavu?”

Gü­nün Sö­zü

Arkalarından söylediğimiz lâfları, insanların yüzüne karşı söyleseydik, toplum
diye bir şey olmazdı!