Adı, Yorgos Varoufakis....
Kimbilir belki bizim Mihri Belli’nin silah arkadaşıydı! İkisi de komünistti; ve ikisi de Yunan iç savaşında faşistlere karşı savaştı. Yenildiler.
Yorgos Varoufakis komünizmi reddeden bir belgeye imza atsa hapse atılmayacaktı. Reddetti. Dört yıl hapis yattı. Sonra sürgüne gönderildi. Ve...
Peşine, paramiliter faşist bir kadın gönderildi; ne yapsa merkeze rapor ediyordu.
Bir komünist ile bir faşistin aşkı böyle doğdu; ve 24 Mart 1961’de Yanis doğdu!..
Adı, Yanis Varoufakis...
Atina’nın kuzey banliyösünde doğdu ve burada okula gitti.
Üniversiteyi İngiltere’de Essex’te okudu. Mastırını Birmingham Üniversitesi’nde ve doktorasını yine Essex’te yaptı.
Marksist idi. Bir beyaz olarak, tarihinde ilk kez Essex üniversitesinde siyah öğrenciler birliğinin başkanı oldu! “Siyah olmak bir düşünce biçimidir” diyordu.
İngiltere/Britanya komünist partisine üye oldu.
Doktora tezi; işçi grevlerinin dinamikleri üzerineydi.
Cambridge Üniversitesi ve Avustralya Sydney Üniversitesi’nde öğretim üyesi olarak çalıştı.
Aşık oldu, evlendi. Eşi, Yunan asıllı Avustralyalı tarihçi idi.
2000’de Atina Üniversitesi’nde profesör oldu.
Hiç oy vermediği Yorgo Papandreu’nun ekonomi danışmanlığını yaptı. Papandreu’nun ekonomik algısının, 5 yaşındaki çocuk kadar olduğunu söyledi.
Sol’un ortak partisi Syriza 2004’te kurulduğunda kendini onlara yakın hissetmedi.
2005’te boşandı. Kızı ve eşi Avustralya’ya döndü.
İkinci eşi fotoğraf sanatçısı Danae Stratou idi. Karısının ailesi zengindi.
Eşiyle dünyayı gezdi. Eşi -Kıbrıs/Kaşmir gibi- sınırların fotoğraflarını çekiyordu. O da fotoğraf altı yazıyordu. Yazıları felsefeci Slavoj Zizek’e benzetiliyordu...

TV’de el işareti çekince...


Yanis Varoufakis iktisat teorisi profesörü idi.
Küresel ve Avrupa kriziyle ilgili tartışmalara katıldı.
Dünyanın tanınmış ekranlarına çıkmaya başladı.
Ekonomi dünyasındaki halini şuna benzetiyordu; ortaçağ manastırına yerleşmiş bir ateist din adamı! Neler demiyordu ki...
“Borsanın ne kadar düştüğüyle ilgili değilim; istedikleri kadar düşebilir. Benim için tek önemli olan bilançodur.”
“Benim pek çok ekonomist meslektaşım; krizlerin engellenebilir kazalar olduğunu düşünüyor. Bana göre, bunlar kaza değildir, bunlar kapitalizmin sonucudur.”
Yunan ekonomisinin zayıflıklarının farkında idi. Yunanistan’ın 2001’de Euro’ya katılmasına karşı çıktı.
Küresel ekonominin ABD’nin keyfi politikalarına göre belirlenmesinden çok rahatsızlık duyuyordu.
Büyük ekonomik krizden önce krizin geldiğini söyleyen ilk ekonomistti.
Genel olarak borç krizi değil banka krizi vardı; sorunu halka yüklemek için bu tür yalanlar söyleniyordu! Evet...
Yunanistan krizi yoktu, Avrupa krizi vardı...
Borçların ödenmemesinden yanaydı. “Biz batmış durumdayız ve batmış olduğumuzu kabul edelim” diyordu. Hedefinde Almanya vardı:
“Almanya’yı çökerten Versay Antlaşması’nın tam tersi bir durum var bugün; Almanya kurban değil, kesici! 2010’dan itibaren Yunan ekonomisinin kaderini Almanya belirliyor. Ve bizim Almanya’ya el işareti yapmamız gerekir” dedi ve tv’de bunu yapıp ekledi:
“Şimdi kendi problemini kendin çöz!”
Sonra ne oldu dersiniz?
2011 yılında ölüm tehditleri almaya başladı.
Eşini kıramadı, Teksas Üniversitesi’nde çalışmaya gitti.

Makam aracı motosiklet


Syriza lideri Aleksis Çipras ona hayrandı ve milletvekili adayı olmasını istedi.
Yanis Varoufakis üniversiteden izin alıp Yunanistan’a döndü.
10 günlük seçim kampanyasını motosiklet üzerinde yaptı. Tek bütçesi motorunun mazot gideriydi. Herkesten çok oy aldı.
Tarih: 27 Ocak 2015.
Syriza hükümeti kurdu.
Yanis Varoufakis Maliye Bakanı oldu.
Hemen ekibini belirledi. Parasız danışmanlık yapanlar arasında; Jeffrey Sachs gibi ünlü iktisatçılar vardı. Vahşi kapitalizme karşı bayrak açtılar.
Makam aracı Hyundai idi; motosikletini kullanmaya devam etti.
Bakanlık koltuğuna oturmadı; odasındaki toplantı masanın bir ucunda çalışmayı tercih etti.
Gerek bakanlar kuruluna, gerekse Avrupa’daki toplantılara motosiklet ceketiyle giren bir politikacıydı o.
Beyaz Saray’a punkçuların/ rockçıların moda ettiği, “Dr. Martens” ayakkabılarla gitti.
AB bakanlarıyla saatler süren yemekli toplantılardan sıkıldı; saatlerce bir sıfat üzerinde tartışıyorlardı; “büyük” diyelim mi, demeyelim mi? Ona göre bu siyasetçiler hayattan kopuktu; şekilciydi ve en acıklısı yalancıydı.
O, samimiyete inanıyordu.
Sonra...
Çipras’la yollar ayrıldı.
Çipras “kemer sıkayım siz de borcu indirin” diyordu.
Varoufakis “kemer sıkmam borcu indirin” diyordu. Keza...
Özelleştirme yapmaya karşıydı. Asgari ücret ve emekli maaşlarını artırmak istiyordu.
Obama devreye girdi; “Ben de enkaz devraldım; Wall Street bankalarını kurtarmayı hiç istemedim ama acı şeyleri yutmasını sen de öğren” dedi. Ekledi; “Yunanistan’a borç verenler senin başını yemek istiyor.”
Varoufakis geri adım atmadı; “Bize yardımcı olmazsanız ülkeyi faşistler ele geçirecek” dedi.
Atina’da dünyanın önde gelen ekonomistleriyle yeni bir “Yunanistan Planı” hazırladı.
Kabul görmedi. Başta Almanya olmak üzere AB daha da sertleşti.
AB’ye rağmen referanduma gittiler. Kazandılar. Ama...
O gece Çipras’la buluştu, “bana tam yetki ver” dedi.
Çipras, AB ile anlaşmak istiyordu. 50 milyar Euro’luk özelleştirmeye karar verdi. Varoufakis’e maliye bakanlığı yerine gemicilik-turizm bakanlıklarını önerdi; Varoufakis reddederek istifa etti. İlk yaptığı Almanya maliye bakanının telefonunu cepten silmek oldu!
Diyeceksiniz ki...
Bu portreyi niye yazdın?
Çin’in dolara karşı devrim niteliğinde bir manevra yapmasıyla aklıma Yannis Varoufakis geldi...
Biz de yapabiliriz...