Günümüz yöneticilerinin bağıra çağıra yaptıkları içeriği boş konuşmalar bıkkınlık getiriyor. Topluma, yurttaşa saygıdan, güvenden, barışçı ve birleştirici öğelerden yoksun ateşli sözlerin kişilik özellikleri olduğu açık. Siyasal terbiyenin olumsuz belirtileri her gün yeni bir çıkışla ulusal yaşam üzerine sis gibi çökmektedir. Karşı görüş ve düşüncede olanları düşman yerine koyan sakıncalı bir tutum başarı ve beceri sayılmakta, yinelenmekten kaçınılmamaktadır.
Devlet Başkanı devlet kurumlarını, birimlerini suçlamakta direnmektedir. Yargıyı, TÜBİTAK’ı, muhalefet partilerini suçlamakta, yansızlığını unutmaktadır. Avrupa Birliği’ne, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne, Amerika Birleşik Devletleri’ne karşı çıkışlarını, PKK, KCK, İmralı ve Kandil için yapmamakta, Hamas yumuşaklığını yönetimin konukseverlik gösterisiyle sürdürmektedir. Suriye konusunda direniş de böyledir.
Bizim yöneticiler kadın hastalıkları ve doğum uzmanlıklarından başka çocuk hastalıkları, spor, şehircilik, sağlık, eğitim, ekonomi, yapı, yol, köprü, uçak alanı, denizcilik, havacılık, karayolu, demiryolu, para-pul uzmanı. Bunlar da yetmiyor, maşallah diplomat, mimar, mühendis, pilot, çiftçi, madenci, asker ve hukukçu. Olmadıkları, bilmedikleri, yapamadıkları bir şey yok. Yemen ve İran politikaları da dış siyaset uzmanlıklarında (!) seçkinliklerini ortaya koyuyor.
Ama
Yukarıda belirtilen konularda ve dallarda yetenek üstünlüğü taslayarak koyuldukları girişimlerde olumlu bir sonuç yok. Bozulmayan ve oynanmayan bir şey kalmadığı kanısındayız. En büyük yıkım eğitimde ve yargıda olmakta, ülkenin dirlik ve güvenliği ile geleceğine ilişkin korkular büyümektedir. Erinç (huzur), gönenç (refah), esenlik, mutluluk duygularına özlem, ilâç gibi değerlendirilmektedir. Üzüntü, acı, çözümsüzlük, yoksunluk, yokluk, hastalık, kavga-dövüş, saldırı, öldürme, kapkaç, değişik suçlar toplumu kemirmekte, insanlık konusundaki çelişki ve tutarsızlıklar yıkıma uzanmaktadır.
Daha sayılabilecek nice kötülük ve olumsuzluklara karşı yöneticilerden uyarıcı, birleştirici, barışçı, güç verici, yapıcı, umutlandırıcı açıklama duyulmamakta, örnek alınacak bir anlayış, yaklaşım ve büyüklüğe tanık olunmamaktadır. Tersine kışkırtıcılık, ayrımcılık, bölücülük, karşıtlık, sertlik özendiren konuşmaları, tutumları izlenmektedir.
Beklenen
Yöneticiler, halkın duygu ve düşünceleriyle eğilimlerine önem vermelidir.
Yolsuzluk ve rüşvet olaylarıyla hukuksuzlukları ne kadar kapatmaya, örtmeye, unutturmaya çalışsalar, bu amaçlarını sağlayacak yasalar çıkarsalar da halkın belleğinden asla çıkaramazlar. Yöneticilerin duyarlığı, anlayışı, yaklaşımı, özeni başarılarının olmazsa olmaz gerekleridir. Karışıklıklar, silâhlı kavgalar, ölüm olayları ülkenin her yerinde. Yöneticilerden bu konularda yararlı, etkin ve gerekli bir çaba görmek olanaksızlaştı. Üniversitelerde karşıt görüşlü öğrenci kavgaları yönetimlerin zayıflığı nedeniyle olacak önlenemiyor.
Kürtçü-bölücü terör olayları “Provakasyon” olarak nitelenip yetersizlik ve beceriksizlik unutturulmak isteniyor. PKK’lılar yakalanmıyor. Sokaklar çevrilip kapatılmıyor. Maskeli, Kaleşnikoflular yakalanıp kim oldukları saptanırsa gerçek anlaşılır. Düzenleyici ve kışkırtıcıların yalan söyleyip söylemedikleri açığa çıkar. Saldırganlar provokatörse PKK’lılar KCK’lılar ve Hüda- Par’ lılar niye engellemiyor ve yakalamıyorlar?
Üniversitelerde de değişik durumlar söz konusudur. Rektörlerden YÖK’e üye yapılanlar oluyor. Hem denetliyor, hem denetleniyor. İki karşı iş bir kişide birleşiyor. Sonra dışarıda kimi rektörlere ve dekanlara yüklü ödemelerle ek işler veriliyor. İktidar yandaşlığı, açılım ve süreç destekçiliği çok yarar sağlıyor. Bilim, öğreticilik görevi, asıl iş geride ya da çoğunlukla hiç kalıyor.
Yargı yönetiminin kimlerin eline geçtiğini bilmeyen kalmadı sanıyoruz. İç yakınmalar, dışı yansıtılmayan durumlar ve tutumlar genelde yönetim ve denetim işlevinin nasıl kötüleştiğini anlatmaktadır. Sorumluluk, görev bilincinin göstergesidir.