Seçimler, çağdaş demokrasilerde hukuk devletinin göstergesidir. Ancak seçim her şey değildir. Demokrasinin nitelikleri seçimle tamamlanmaz, özetlenmez. Asıl temel, gerçek öz, halkın istenci (iradesi)ni özgürce belirlemesidir. Kimi oyunlar, baskılar, gözdağları, terör dayatmalarıyla yapılan seçimler göstermelik olmaktan, sözde kalmaktan öteye geçemez. Sandık işlemlerinde, oyların ve tutanakların seçim kurullarına tesliminde, seçim kurullarının dökümünde kimi yanlışlıklar, sahtecilikler yapılırsa, bunlar az bile olsa, o seçim geçerliğini yitirir. Bu nedenle seçim güvenliği sandıkların kurulmasından sonuçların ilânına değin tüm süreci kapsar. Arapça kökenli “Şaibe” sözcüğü gerçeği gölgelemeyi, kirletmeyi, lekeli ve güvenilmez durumu anlatır. Yönetimlerin sorumluluğunu ağırlaştıran seçim güvenliği, tutum ve davranışlardan başlayan bir ahlâkı, siyasal düzeyi, soylu kişiliği içerir. Hukuk güvenliği olmayan yerde seçim güvenliği de olmaz.
DURUM
Siyasal yaşamda devlet görevini geçici olarak üstlenmenin ulusun genel istemi doğrultusunda gerçekleşmesi için yapılan seçimlerin önemi nedeniyle yönetim ve denetimi bağımsız yargıya verilmiştir. (Anayasa mad. 79). Seçimlerin düzen içinde ve dürüstlükle yapılması Anayasa buyruğudur. Seçmen listelerinin düzenlenmesinden seçilme belgelerinin verildiği zamana kadar yetkili olan, Yüksek Seçim Kurulu’dur.
Ancak günümüz cumhurbaşkanı yansızlığını bırakıp seçim alanlarına çıkıp kendisine uydurulmasını istediği “yeni Anayasa” kurallarını oldu bittilerle eylemli biçimde yürürlüğe koymaktadır. Önceki genel seçimde Yüksek Seçim Kurulu bu yanlışlığı önleyemediği gibi yenilenen seçimde de onun verdiği tarihi uygulamaya koymuştur. Cumhurbaşkanının yansızlığını unutup başından geldiği parti için propaganda yapması her şeyden önce büyük bir Anayasa aykırılığı ve hukuk ayıbıdır. Sürdürdüğü saray toplantıları ve yersiz, gereksiz konuşmaları bu durumun kanıtıdır. Kendisi “Ben seçilmeyeceğim” diyor ama seçilecekmiş gibi seçtirmeye çalışıyor. Genelde diktatörler seçimle gelir ama seçimle gitmez. Diktatör getirtmeyelim.
OLANLAR
Kuralların tanıdığı yetkileri ortamın koşullarına göre kullanmak siyasal nezaket gereğidir. Örneğin yetkisi yenilenen ve yinelenen başbakan, atayacağı bakanları üye verecek partilerden isteyebilirdi. Bunu gözardı ettikleri gibi geçici yönetim olduklarını da bırakarak atamalar, görevlendirmeler, yer değiştirmeler, görevden uzaklaştırmalar, yandaşlara ayrılacaklar, oy getirmesi için kimi ertelemeler, olanaklar ve yasaklar kararlarıyla seçim yatırımı yapmaktadırlar. Neler yaşanacak izleyeceğiz.
Akçalı (parasal) destekler, yardımlar, bağışlar, ödenekler, aylıklar, yolluklar, eşya ve gıda dağıtımı, temel atmalar, açılışlar, bayram düzenlemeleri, dinlenceler (tatiller), eğitim-öğretim takvimi bile seçimlere göre yapılmaktadır. Bayramlarda dinlemekten kaçındığımız içtenliksiz konuşmalarla neler söyleneceği, aldatma ve kandırma için başka neler yapılacağı da ayrı. Adaylar belli oldu, kurnazlıklar, çarpıklıklar sergilendi.
OLASILIKLAR-OLACAKLAR
Kestirme (tahmin) bir tür önsezidir. 30 Ağustos kutlamalarını yapmayan-yaptırmayan iktidar, tersine etkinlikler yapabilir sanıyoruz. Yine kömür çuvalları, zeytinyağı kutuları, gıda paketleri, yine paralar gündeme gelebilir. Kesimleri tamamlamak için değnekçiler, ayakkabı boyacıları, kağıt toplayıcılar, dilenciler, Suriyeli göçmenler, pazarcılar, değişik çalışanlardan ve köylerden konuklarla aksaray toplantıları, başsağlığı ziyaretleri, türlü toplantı, yürüyüş ve konuşmalar olabilir. Yeter ki acı veren yıkıcı olaylar geçmesin. Baskılar, baskınlar, tutuklamalar terörle atbaşı gidiyor. Uyarılacak partizanlar üst katlara taşınıyor. Yargıç hapse atılıyor. Tam bir dikta düzeni işliyor. ODTÜ ormanlarına sabotaj yapılıyor. AKP kongresinde “Bu ışık sönmeyecek!” deniyor, nice ocaklar sönerken. Yaptıklarını yeterli bulmadıkları anlaşılıyor. 1 Kasım Bay RTE’ın başkanlık için direnme, 400 AKP’li milletvekilini alıp Anayasayı
“RTE Anayasası” yapma tarihidir.
Alışılmış dille bitirelim: Haydi, hayırlısı!
Her şey oy için
Yekta Güngör Özden
Yayınlanma: