Chicago’nun kenar mahallesinde metruk binada yaşıyorlardı. Annesinin karnı burnundaydı, bodrum kattaki çamaşırhanedeyken sancılandı, babası çığlığı duyup yardıma koştu ama, ne hastaneye yetişmek için otomobilleri vardı, ne de taksiye verecek paraları... Oracıkta, yere serilen kirli bi havlunun üstüne, merdiven altında doğdu.

*

Annesi uyuşturucu bağımlısıydı. Babası torbacı’ydı. Beş kardeşin en küçüğüydü, beşi de crack kullanıyordu. Henüz 10 yaşındayken, kendisinden üç yaş büyük ağabeyi sırtından vurularak öldürüldü. Cenaze töreni bugün bile gözünün önünden gitmiyor. Ağabeyi tabutun içinde Chicago Cubs takımının beyzbol formasıyla yatıyor, tabutun başındaki annesi ise, bileklerinden kelepçeli vaziyette, polislerin arasında ağlıyordu. Çünkü... Annesi o sırada hapisteydi. Oğlunun cenazesine katılması için, polis nezaretinde getirilmişti.

*

Çocukluk döneminde annesi-babası, hatta ağabeyleri habire içeri giriyor, ortada kalıyor, akrabalarının yanına sığınıyordu. Neticede kendisi de “aile mesleği”nden ıslahevine düştü, üç sene yattı.

*

Yaşamın kıyısındaydı... Ya uçurumdan atlayacak, ya da hayata tutunacaktı. “Pes etmeyeceğim” dedi. Her şeye yeniden başlamaya karar verdi. Tedavi gördü. Islahevindeyken liseyi bitirdi. Özgürlüğüne kavuşunca, kargo şirketinde işe girdi. Mesaiden sonra sabahlara kadar basketbol idmanı yapıyordu. Üniversitelere başvurdu. Alabama’daki Troy Üniversitesi’ne kabul edildi, sporcu bursu aldı.

*

Doğuştan yeteneği, oyun kurucu zekası vardı. Kolej ligindeki istatistikleri harikaydı ama, 1.77’lik boyuyla NBA’de hiç şansı olmadığını biliyordu. Ne yapmalı? Antrenörleri yönlendirdi. Avrupa’yı deneyecekti. Bindi uçağa, ver elini Polonya... Fransa’da İtalya’da forma giydi. Beş sene boğuştu, çalıştı didindi, aradığını bulamadı, mutlu olamadı. 2012’de İzmir’e geldi.

*

Ve, mucizevi hayat hikayesinin, mucizevi sonuçları oldu.

*

Basketbol ekolümüz Karşıyaka’ya 28 sene sonra şampiyonluk kazandıran isimlerden biri oldu.

*

Annesini tedavi ettirdi, uyuşturucu batağından kurtardı, ev aldı.

*

İlkokul sıralarından beri Tangela’ya aşıktı, iki kızları oldu, birine Heaven-Cennet, diğerine Angel-Melek ismini koydular. Basketboldan kazandığı parayla kızlarına huzurlu bir yuva, iyi bir eğitim sağladı.

*

Geldiği yeri asla unutmadı. Chicago’da umutsuz gençlere fırsat yaratmaya çalışan Lionheart vakfına maddi-manevi destek oluyor. Uyuşturucuyla mücadele için sosyal sorumluluk projelerine katılıyor. “Hangi dikenli yollardan geçtiğimi biliyorum, benim gibi sahipsiz çocukların o yollara sapmalarını engellemek istiyorum” diyor.

*

Fenerbahçe’ye transfer oldu. Bugüne kadar ortalama paralar kazanıyordu, seneliği altı sıfırlı dolara imza attı.

*

Adeta yeniden doğmasını sağlayan ülkenin bayrağı altına girdi.
Türk vatandaşı oldu!

*

Ve dün, milli takım kadromuz açıklandı.
Dünyanın en zengin ülkesinde, metruk binanın bodrum katında, merdiven altında, kirli bi havlunun üzerine doğan talihsiz çocuk... Zirveye çıkması için kendisine merdiven olan bu mübarek ülkenin, ay-yıldızlı formasını giymeye hak kazandı.

*

Ve, milli takım kadrosunun açıklandığı saatlerde, meclisteki tören başlamak üzereydi... Atatürk Türkiyesi’nin imkanlarıyla, fırsat eşitliği sayesinde milletvekili olmuş bazı tipler, hâlâ, “yemin ederken Türk milleti demek zorunda mıyız, demesek olmaz mı” tartışması yapıyordu.