Bir Ricardo, Keynes veya Hayek olmasa da iktisadın önemli isimlerinden biri de Nobel ödüllü Sir John R. Hicks (1904-1989), “Bilançodan daha önemli bir şey yoktur” demiştir. İktisadi haberler bir bilanço mantığı içinde yazılmaz ve yorumlanmazsa, saçmalamak kaçınılmazdır. İktisadın da tâbi olduğu iktisat dışı doğa yasaları vardır.
Bunların başında fiziğin “nerede hareket varsa orada ısı, nerede ısı varsa orada hareket oluşur” diyen termodinamik yasalarıdır. Bu yasalardan birincisi (kapalı bir sistemde) “hiçbir şey/enerji, yoktan var olmaz, varken yok olmaz, ama şekil değiştirir” der. Yani yaşadığımız evrende “denklik” (equilibrium) esastır. Nitekim Hicks’in sözünü ettiği “bilanço”nun Türkçesi “Denklik Tablosu”dur. Bilanço, biri “varlıkları” diğeri “yükümlülükleri” içeren birbirine denk iki listedir. Bilanço, tek taraftan okunarak değerlenemez.

KUR FARKI MAĞDURU BÜYÜK ŞİRKETLER


İstanbul Sanayi Odası, Türkiye’nin 500 büyük şirketinin 2015 yılı mali sonuçlarını derleyip yayınladı. Bu derlemeyi sunan ve yorumlayanlar 2015 yılında artan döviz fiyatları yüzünden firmalarımızın çok zarar ettiğini iddia ediyorlar.
Bu son derece yanıltıcıdır. Verilen bilgilere göre 500 şirketin toplam 450 milyar liraya ulaşan satışları enflasyon düzeltmesi yapılınca yerinde saymış. 500 büyük firma bu satışlardan 44 milyar lira kâr (?) etmiş. Ama maalesef bunun 28 milyarını “finansman giderleri” alıp götürmüş. Bu 28 milyarın da 18 milyarı “kur farkı” imiş. Yani 450 milyarlık satışlardan aslında sadece (44-28) 16 milyar kâr etmişler. Bu da yüzde 3.5 edermiş. Gel de hallerine üzülme.

EN BÜYÜK YALANLAR BİLANÇO İLE SÖYLENİR


Niçin böyle olmuş? Çünkü 500 büyük sanayi şirketimiz 180 milyar TL karşılığı döviz kredisi kullanmış. Bu yüzden de 18 milyar lira kur fark tahakkuk etmiş, ödenmiş değil. Onlar da bunu bir güzel vergi matrahından indirmişler. Peki, bu 180 milyar TL’lik döviz borcu ile hangi varlıklar elde edilmiş. Kendi ifadelerine göre sabit yatırımlar yapmışlar, hammadde, yarı mamul ve mamul stoklamışlar. Pekiyi bu yatırımların (arsa, bina, makine) ve ithal malzeme stoklarının TL cinsinden değeri/fiyatı hiç artmamış mı?
Şüphesiz artmıştır. O zaman bu fiyat farkları da “kur farkı kazancı” olmuyor mu? Bu kazancı da “kur farkı giderinden” düşmek gerekmez mi? Devlet, şirketleri korumak ve yatırımı teşvik için böyle bir mahsubu zorunlu kılmıyor. Bu değer artışları tahakkuk ettirilip, finansman giderlerinden düşülse, ödenecek vergi artacaktır. Ben bunu önermiyorum. Uygulama, iktisaden doğrudur. Ama sanayicilerimiz, kur külfetini anlatırken nimetlerini de anlatmalılar. Halkı bu kadar üzmemek gerek.
Son söz: Yarım doğru, tam yalandır.