Sevgili okuyucularım, televizyon seyreden bir insan değilim. Bütün gün zaten haberlerin içinde yaşadığımız için, televizyon haberlerini izlemem. Aynı şeyleri tekrar tekrar duymak benim açımdan zaman kaybıdır.
Tartışma programlarını da izlemem, bir takım kerameti kendinden menkul kişilerin abuk sabuk yorumlarından ve tartışmalarından öğrenecek bir şeyim yok!
Maçlara, spor haberlerine, konserlere, özellikle de belgesellere bakarım.
Yerli veya yabancı güzel bir film yakalarsam onu izlerim.
Ama bir de sık sık izlediklerim vardır:
“Evlendirme programları”
Yayınlanmasına nasıl göz yumulduğunu bir türlü anlamadığım yüz kızartıcı programlar.

* * *

Al birini vur öbürüne!.. Hepsinin formatı aynı.
Evlendirme numarasıyla insanları toplayacaksın bir araya, onlara gaz vereceksin, daha önceden ekibin tarafından hazırlanmış mizansenler ve senaryolar doğrultusunda
güya evlenme adaylarını canlı yayında kapıştırıp kavga ettireceksin.
Karşılıklı hakaretler birbirini kovalıyor...
İş yumruklaşma aşamasına gelince sunucu hanımlar yayını geçici olarak durduruyor!

* * *

Evlendirme programları yeni yayın dönemine eylül ayında başladı. Hepsini tıklayarak inadına izlediğim için geçen yayın döneminde oraya oturtulan tiplerin suratını çok iyi biliyorum...
Aaaa, bir de baktım ki katılan adaylar geçen yayın döneminde katılanlarla aynı!
Aynı tipler, aynı suratlar, aynı vıcık vıcık, bitmez tükenmez kavgalar ve aynı senaryolar... Kaldıkları yerden devam etme talimatı almışlar.

* * *

Geçen yıl medyada yer bulmuştu. Bu programları hazırlayıp sunan hanımlardan bazıları günde 60 bin ile 100 bin lira arasında kazanıyormuş... Çünkü reklam gelirleri çok iyi.
Sunucu hanımlar işin cambazı.
Kimde bir pırıltı görseler hemen tartışmayı ve kavgayı bilinçli olarak kızıştırıyorlar! İş uzadıkça uzuyor, kavga ve hakaretler başlıyor.
Sonra hakaretler ‘bip’lenip (suç olmasın diye ses sıfırlanıp) yayına verilmiyor.

* * *

Çok önemli bir ana unsur, yaratılan sahte aşklar! Senaryolar önceden yazıldığı için kavgalar gibi aşkların tamamı da sahte.
“Ahmet, şimdi sen Ayşe’ye aşık olmuş olacaksın. İşler önce iyi gidecek ama sonra kavga etmeye başlayacaksınız. Sizin aşkınız bizi bir hafta idare edecek!.. Sakın bozuntuya vermeyin.”
Bu arada neler oluyor neler! Bazı dokunaklı ve acıklı sahneler yaratılıyor, stüdyoda bulunanlara direktif veriliyor:
“Mümkünse ağlar gibi yapın!”
Bu kez ekrana ağlama sahneleri geliyor, birileri ağlama pozuna yatıyor.
Fakat gelin görün ki gerçek ağlayan yok. Herkes kendi rolünü oynamaya çalışıyor.

* * *

Evlendirme programlarına katılan ve yıllardan beri aynı tiplerden oluşan kadrolar genelde genç. Yaşlılar zaten arka planda kalıyor çünkü onlara rol yaptırmak daha zor.
Katılanların büyük çoğunluğu şöyle:
Kentlerin varoşlarından gelen unutulmuş, ezik, bir baltaya sap olamamış, umudunu yitirmiş insanlar. Ekonomik durumları iyi değil. Kendilerini kurtaracak bir eş arıyorlar.
Pek çoğu evlenmiş ayrılmış, çocukları var.
Hepsinin umutları yoğun... Ekranda göründükçe tanınıyorlar. Günün birinde bir yapımcı belki kendilerine dizide falan rol verir, kendilerini kurtarıp şöhret basamaklarını tırmanırlar!
Önemli bir bölümü işsiz güçsüz... Otel beleş, bazıları maaşa bağlanmış. Hayatlarının çoğu stüdyoda geçiyor. Bir bölümü kanallar arasında transfer yapıyor!
Bazıları ise programa soytarılık yapmak için çağrılıyor. Onların saflığını keşfeden yapımcılar ve sunucular soytarılık yapma görevini onlara özellikle veriyor.

* * *

Kendilerine figüranlık veya başrol oyunculuğu görevi verilen özellikle gençler için üzülüyorum.
Onlar bu kadar mı onursuz?
Dul kadın programda iki ayrı erkeği idare ediyor. Çocuğu var, ailesi var ve aylardan beri programda...
Hiç mi utanmıyor?
Kızla oğlan arasında günlerce sürüp giden vıcık vıcık, mide bulandırıcı tartışmalar...Rol icabı!
Sonra onların anne ve babalarının stüdyoya getirilip kavgaya karıştırılması...

* * *

Bu evlendirme programlarını düzenleyenler aslında hem katılanlara, hem de izleyenlere resmen saygısızlık ediyor, alay ediyor. İzleyiciye geri zekalı muamelesi yapıyor. Evlilik, saygı, sevgi, onur kavramları ayakları altında çiğneniyor.
Programlar insan sirki gösterisine dönüşmüş durumda.
Sunucu kadınlar ve yapımcılar malı götürürken kendilerinin nasıl sömürüldüğünün farkına varmak istemeyen, ucuz şöhret peşinde koşan sözde evlenmeye gelmiş figüranlar...
Bazıları iki yıldan beri orada oturup güya kısmetini bekliyor.

* * *

Programa çökenlerin bir bölümü dizilere figüran bulan ajanslardan sağlanıyor. Programda iki ana kesim var.
İlki başrol oyuncuları. Ağzı iyi laf yapan cazgır güzellerden ve yakışıklılardan seçiliyor. Görevleri bıktırıcı ve sahte aşklarda oynayıp kavga etmek! Ekranda hep onlar ve aşkları (!) var. Biri bitiyor öbürü başlıyor.
İkincisi ise figüranlar! Onlar her gün stüdyoda arka planda oturuyor, lafa fazla karışmalarına izin verilmiyor. Yövmiyeleri çok düşük.
Her yayının temelinde kavga, hakaret, iftira, suçlama ve yalanlar var. Sunucu kadınlar bu olanları zevkle izliyor çünkü senaryo ona göre kurgulanmış, programlar bu sayede sürüp gidiyor.
Televizyon izleyicilerinin çoğu ise dönen bu dümenlerin farkında bile değil. Olanları gerçek zannediyor!

* * *

Başımızda güya “Muhafazakâr (!)” bir iktidar var. RTÜK’e bu evlendirme programları için binlerce şikayet yağıyor, hiçbir şey yapılmıyor...
İktidar ise evlilik kavramını ayaklar altına alan, töre ve geleneklerimize, insanlık onuruna, ahlak kurallarına böylesine ters düşen bu büyük rezalet için kılını bile kıpırdatmıyor...
Çünkü bu yutturmaca evlendirme programları yandaş kanallarda yayınlanıyor!