Ankara Güven ‘dir. Düzendir. Nizam, intizamdır. Dostluktur Ankara. Sokaklarının denize çıkmadığını bildiğin halde yine de sevmektir bu kenti. Ankaralı sadece ‘Ankara’ olduğu için sever Ankara’yı. Kumu, güneşi, cafesi, gece hayatı için değil... Ankaralı sadıktır, sevdi mi sever çünkü! Cumhuriyetin başkentidir, kalesidir. Ankaralı her yerde birbirini kollar. Gurbette onları Ankaralılık birleştirir. Çankaya’sı, Hoşdere’si, Ayrancı’sı, Yeni Mahalle’si, Bilkent’i, Ulus’u, Sıhhıye’si gri değil, görmesini bilene capcanlıdır. Ankara Kuğulu Park’tır, Tunalı’dır, Mülkiye’dir. Bilkent, ODTÜ, Hacettepe, Gazi ‘dir. Gelip geçicilik yoktur Ankaralılık’ta. O yüzdendir ki sırdaştır herkes birbirine. Sıcağı kavurur, ayazı dondurur.

Bu Ankaralı’nın ağıtıdır

Ankaralı alışkındır bakanın, başbakanın, yabancı devlet adamlarının geçişlerinde kırmızı ışıkta beklemeye. 19 Mayıs’larda, 23 Nisan’larda, 29 Ekim’lerde yol kapamalarına aşinadır. Bunlara sabır gösterir Ankaralı. Fakat güvenlik nedeniyle, terör nedeniyle yolların kapatılmasına alışkın değildir. Saldırılar sonrası havada dört dönen polis helikopterlerine değil, Türk Yıldızları’nın zafer günlerinde semayı aydınlatan gurur gösterilerine alışkındır. Patlamaları sadece Cumhuriyet kutlamalarındaki havai fişeklerde bilir, öyle görmüştür çünkü. Kalleş saldırılara pabuç bırakmaz. Uğur Mumcu’dur, Kışlalı’dır, Hablemitoğlu’dur çünkü Ankara. Aydınlıktır! Ankaralı işinden 5 buçukta çıkar 6 da evdedir. Biraz gecikse ‘nerde kaldın?’ diye sorulur evden.
Bilinmezi, kumpası yoktur Ankara’nın. Evet sanatı, kültür aktivitesi sayısız seçenek sunmaz, sergisi, gösterisi azdır belki ama yine de Ankaralı sanatın kıymetini ve eğlenmenin hakkını vermesini bilir. Kalitelidir, iyiden anlar, entelektüeldir. O yüzdendir ki İstanbul’a yön verenler, gurbetçi Ankaralılar ‘dır aslında.

Ankara Cumhuriyet’tir

Kökler buradadır. Cumhuriyet’in harcı karılmıştır. Gelenekseldir ve bu yüzden çok güzeldir. Ankaralı şehriyle içiçedir. İstanbul’a gitse de aspavasını arar. Çay ikram edilmeden kalkamazsınız mekandan. Herkes birbirine ‘hocam’ der mesela. Alışkanlıktır Ankara. Damaktaki sokak simidi, seslenişlerdeki ‘La bebe’ dir. Meclistir, hem de anıyla şanıyla İlk Meclis’tir. Gördüğüne ‘Hayır mı?’ diye sorar mesela. Hal hatır merak edilir çünkü. Gençlik Parkı hala Gençlik Parkı’dır. Külttür. Atatürk Orman Çiftliği’dir. DNA ‘sı sağlamdır Ankara’nın, değişmez. Denizi yoktur ama balığın en iyisini yersin mesela. Aslanlı Yol’dur o kent, Çıkrıkçılar Yokuşu’dur. Habercidir Ankara. Memleketin en sıkı gazetecilerini yetiştirmiştir.

Hepimiz için umuttur Ankara

İstanbul için de, İzmir için de, Diyarbakır için de, Türkiye için de umuttur Ankara. Ankaralı umudunu kaybederse Türkiye kaybeder. Omuz verelim, Ankaramız ‘la bir olalım. Çünkü hem geçmiş, hem gelecektir o. Eskinin en şahanesidir. Şunu iyi bilelim ki, Ankara sadece Ankara değildir. Ankara eve dönüş, yuvaya varıştır. Hitit güneşidir, uygarlıktır, ışıktır Ankara. İstiklal Marşı’nın yazıldığı yerdir; Tacettin Dergahı’dır, Hacı Bayram Veli’dir, Anıtkabir ‘dir. Ankara Anadolu’dur. Ankara Cumhuriyet’tir. Ankara demokrasidir.
Peki sen kimsin ey bombacı? Kimsin ? Nesin? (Değerli Ankaralı dostlarım Lale ve Merve Şıvgın’a sevgilerimle...)



5 ayda 3 büyük patlama

5 ay içinde tam 3 kez kalbinden vurdular Ankara’yı. Sivili, askeri hedef oldu hain saldırılara. Cumhuriyet’imizin başkentine, huzura, güvene, güvenliğe, düzene sapladılar hançeri. Bu bombalar sadece Ankara’ya değil, Türkiye’nin umudunaydı aslında. Kalkmayı bilecektir elbette, doğrulacaktır dimdik. Ankara’nın gücü, geçmişi, tarihi elbette bu enkazı kaldıracaktır. Ama bu kaosla, korkuyla yaşamaz Ankara, yaşayamaz. Buna mecbur bırakılamaz.

Dubai’de bir Türk: Rixos The Palm Dubai



Memleket yatırımcılarının yurtdışında adını duyurmaları çok gurur verici bir hadise. İngiliz’inden Fransız’ına, Alman’ından Amerikalı’sına, Rus’una kadar insanların sizi biliyor olması ve tatil yapacağı ülkede otelinizi tercih etmesi eşsiz bir meslek doyumu bence. İşte bunu başaran Rixos Otel zinciri bana kalırsa alkışı fazlasıyla hak ediyor. Özellikle yurtdışına çıkışlarımda şayet Rixos varsa o kentte, tercihim hemen burası oluyor. Davos’ta da böyleydi, Sharm’da da ve son olarak Dubai’de de. Rixos The Palm Dubai denizin doldurularak inşa edildiği Palm Jumeirahen ‘in en prestijli bölgesinde yer alıyor. Konforu, güleryüzü, hizmeti  bambaşka. Yemeklerde alışık olduğumuz Türk tatlarını da tercih edebilirsiniz, dünya mutfaklarından en nadide örnekleri de seçebilirsiniz. Denize girdiğiniz, güneşlendiğiniz ya da plajında yemek yediğiniz zaman  karşınızda Manhattan’ı andıran görüntüsüyle Dubai’nin uzun mu uzun gökdelenleri salınıveriyor. Bu manzara gerçekten ilham verici. Çöl ortasında Arap dünyasından ayrışıp kozmopolitan bir tavırla kenti geliştirip güzelleştirmelerine insan gerçekten hayret ediyor. Paraları çok evet ama bunu harcamak için de kültür gerekiyor.


Turisti çekebilmek için elinden geleni yapıyor Dubaililer. Hümanistler mesela, misafirperverler. Çok kültürlü, çok inançlı, farklı etnikten gelmiş çalışanların herbiri. Kimseyi rahatsız etmiyorlar, yardımseverler. Öyle giyime kuşama karışan da yok. Kapkara çarşaflısıyla, mini mini eteklisi yan yana gezip dolaşabiliyor. O kadar kapalılık içinde yöre erkekleri gözlerinin ucuyla bile kadınları süzüp de rahatsızlık vermiyorlar - ki bu son derece hassas bir durumdur-. Art Dubai ile sanatla içiçe olan ‘bir şey beğenmez’ Batılı güruhu  buraya çekebilmeleri de büyük başarı bana kalırsa. Özellikle bu mevsimde hem deniz hem de hava sıcaklığı tatil kaçışları için gayet ideal. Atla bir uçağa Rixos The Palm Dubai sahilinde kulaç atarken, Evinin Oğlu’na da bir selam gönderirsin.