Savarona’ya kaçak kat, Sünger Bob Kalesi’ni de açıklıyor



Oda TV gerçekten müthiş bir detay yakalamış.
Yaptığı habere göre, Atatürk’ten yadigar Savarona’ya resmen kaçak kat çıkılmış.
Teknenin açık güvertesinin üstü resmen demir doğramalarla kapatılmış.
Savarona yıllar önce çürümeye bırakıldığı tersanede soyulmuş ve bugünlere gelebilmek için radikal bir restorasyon yapılmışsa da klasik silüetini hep korudu.
Ancak görünüşe göre kaçak kat çıkılarak artık ülkenin başına gelenlerden o da payını aldı.
İstanbul’da kural, kanun tanımayan gökdelenlerin inşa edilmesi gibi, tarihi eserlerimizin korkunç restorasyon operasyonlarıyla tüm orijinalliğini yitirmesi gibi Savarona da güncel iklimden payını alacaktı.
Ama her şeye rağmen bu kadar zevksizliği beklemezdim doğrusu.
Bu her şeyin içinde tabii ki Şile’deki ‘Sünger Bop Kalesi’ var.
Bu her şeyin içinde Beşiktaş’ta hunharca üzerine kat çıkılıp ev yapılan Sinan Paşa Camii var.
Bu her şeyin içinde Erzurum’daki Çifte Minareli Medrese’nin akıldışı ‘borulu’ restorasyonu var.
Var oğlu var.
Acıttı tabii ki Savarona’nın böyle hoyratça bir işleme uğramış olması.
Sanırım artık tüm bu sakillikler giderek normalleşiyor.
Kaynar suya atılınca zıplayan ama içinde bulunduğu su yavaşça kaynatılınca haşlanan kurbağa hikayesinde sanırım artık sona geliyoruz.
Acı olan da bu...

İstanbul’u ‘Cehape’ mi katletti peki?



“Şehrin bütün işlevselliğini yansıtan kent konseyleri kurmak, onlarla istişarelerde bulunmak ve böylece şehrin işlevsel bütünlüğünü sağlamak hepimizin görevidir. Şehirlerimizde mimariyi her yönüyle göz önünde bulundurmak, mekana yansıyan bir estetik oluşturmak bizim görevimizdir. Biz AK Parti iktidarları olarak şehirlerin tarihi kimliğinin bozulmasına asla izin vermeyiz.”
Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun TOKİ konutlarına yönelik yaptığı konuşmanın birkaç cümlesi böyle.
İnsan canlı olarak yayınlanan bu konuşmayı dinlerken bir an gaza geliyor. Maşallah, öyle bir inanıyor ki sayın büyüğümüzün sözlerine. Ama bir saniye sonra İstanbul geliyor insanın aklına. “Şehirlerimizde mimariyi her yönüyle göz önünde bulundurmak...” diyor ya, hah tam da o anda işte.
Zeytinburnu’ndan nasıl da yükseliyor Tarihi Yarımada’nın silüetini delen geçen gökdelenler.
Ya da Tarihi Yarımada’ya yapılan deniz dolgusu bir anda gözümün önüne geliveriyor.
İstanbul’da tüm yasaları delerek, aklının estiği gibi kat çıkan ve muhtemelen ruhsatı alacak olan Çiftçi Kuleleri beliriyor ardından gözümde.
Kentin tepesine konulan ve Mimar Sinan’ın yüzyıllar önce yaptığı camilerin tatsız bir kopyası olan cami geliyor.
Başbakan’ın sanki tüm bunların müsebbibi başka partilermiş, bu ülkeyi on yıldan fazla süredir başkaları yönetiyormuş da, dün seçim olmuş ve iktidara henüz gelmişler gibi konuşması gerçekten de çok tuhaf.
İstanbul’un mimari açıdan zengin haline geri döndürülmesini bırakın, talanın, kent mimarisine verilen zararın sona erdirilmesi yönünde bile bir adım atılmıyorken, bu tür konuşmalar bana sadece komik geliyor.
Güldürürken ağlatan bir komediden bahsediyorum.
Bu kenti biraz olsun sevenlerin gözyaşlarını tutamayacağı bir kara komedi...