“Atatürk’ün kurduğu laik Cumhuriyet sayesinde devletin yatılı okullarında okuyarak bu makamlara gelen bir kişi olarak devletimize ve milletimize karşı minnet ve şükran borcumun bir gereği olarak mücadelemi hayatım pahasına da olsa sonuna kadar sürdüreceğim. Beni, tehditler, küfürler, kaba kuvvet yıldıramaz. Eğer, yılmış olsam bu kadar kendimi yormam. Ülkeme hizmet aşkıyla doluyum ve bağlıyım.”
Yukarıdaki sözleri Kamer Genç’ten sıkça duydum. Ankara’ya yatılı okula gidebilmek için tren bileti alacak parayı günlerce aramış, yoksulluk içinde büyümüş ama önemli görevlere gelmiş bir yurttaş, her şeyi Cumhuriyet’e ve Atatürk’e borçlu olduğunu biliyordu.

SOYGUNU HEP GÜNDEME GETİRDİ


Yolsuzlukların üzerine kararlı bir biçimde gitti. Kimseye eyvallah etmedi. Özellikle TBMM kürsüsünden yaptığı açıklamalar AKP’lilerin işine gelmediği için onu aşağılamak için her şeyi yaptılar. Üzerlerine yürüdüler, vurdular, kürsüden indirdiler.
Tunceli’nin bazı ilçelerine TOKİ tarafından tam 16 milyon liraya konut yapım ihalesi gerçekleştirilmişti. Kamer Genç, bunun çok pahalı olduğunu anlattığında kendisine, “Kamer Bey siz müteahhit misiniz, mühendis misiniz de pahalı olduğunu iddia ediyorsunuz?” diye sorduğumda, bu işleri bilen kişilerle konuştuğunu söylüyordu. Soru önergeleri verdi, soygunu her fırsatta gündeme getirdi ve sonuçta, kendisine gelen bir yazıyı gösterirken alabildiğine mutluydu. TOKİ, küçük bir proje değişikliğiyle 16 milyon liraya ihale ettiği konutların yapımını yarı yarıya indirmiş ve 8 milyon liraya yaptırılacağını açıklamıştı. “Kamer Bey ne yaptı?” derseniz, bir çırpıda devletin 8 milyon lirasını kurtardı.

YAPILMADIK ZULÜM KALMADI


Çanakkale Zaferi’yle ilgili olarak Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından yayımlanan kitapta, Atatürk’ün adının geçmemesine isyan etti. O gün TBMM kürsüsünden kadın bakana dönüp şunları söyledi:
“Atatürk kelimesini ağzınıza almıyorsunuz ama acaba, bu Cumhuriyeti kurmasaydı, siz hangi devletin vatandaşıydınız? O makamda oturacak mıydınız? Otursaydınız hangi tarikat mensubu kitlenin, bilmem kaçıncı hanımı durumuna düşerdiniz. Atatürk’ün getirdiği nimetleri inkar etmeyin.”
Bu sözler ortalığı karıştırmaya yetti. Kadın bakan, “Sizinle bu çatı altında bulunmaktan büyük utanç duyuyorum. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı olan birine ‘kaç eşli’ olabileceğini soracak kadar hadsiz ve terbiyesizsiniz. Herkes haddini bilecek” dedi. Genç’e o gün edilmedik hakaret bırakılmadı. Kadın bakan, Genç hakkında 100 bin liralık tazminat davası açtı. Davası, ABD’de tedavi gördüğü dönemde sonuçlandığında telefonla beni aradı, “Memlekette daha hukuk bitmemiş” dedi. Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin kararında şöyle deniliyordu:
“18 Mart Çanakkale Zaferi nedeniyle davacının hazırlatmış olduğu derginin önsözünde Atatürk kelimesinin hiç geçmemesinden hareketle davalı Milletvekili Kamer Genç, TBMM Genel Kurulu’nda konuşmuş. Davaya konu edilen sözleri sarf etmiştir. Bu sözlerin Atatürk’ün olmaması halinde tarihin gelişim seyrinin değişeceği, davacının bir kadın olarak konumunun daha kötü olabileceğine dair kanaat açıklamasından ibaret olması, tarafların siyasi kişilik olmalarının yanında, konuşmanın TBMM Genel Kurul konuşmaları sırasında yapılmış olması da göz önüne alındığında, sarf edilen sözlerin düşünce açıklaması ve siyasi eleştiri olarak kabul edilmesi gerekir.”

“ARKAMDA ÖRGÜT OLMADIĞI İÇİN”


Kamer Bey’in kürsüye çıkıp konuşması olay oluyordu. “Deniz Feneri” deyince AKP’liler hop oturup hop kalkıyordu. Yaşadıklarını şöyle anlatıyordu:
“Türkiye’de her şey iflas etmiş. TBMM’de milletvekili kürsüye çıkıp konuşamaz, konuşanın da hiçbir suçu yokken zorla indirilir hale geldiğine tanık oluyoruz. Benim arkamda silahlı bir örgüt yok. Acaba o yüzden mi bana bu kaba muameleyi yapıyorlar diye düşündüğüm oluyor. Benim de söz hakkımı engelliyorlar. Kürsüden itile-kakıla uzaklaştırmaya çalışıyorlar. Kürsüden indirilmeme sebep olan bir konuşmamı tutanaklardan okuduğumda, konuşmamın kesilmesini gerektirecek bir şey de bulamadım. Konuşmam sırasında ‘Tayyip’ dedimse konuşma süremi doldurmam hiç mümkün olmadı. Hele bir de ‘Deniz Feneri’ deyince tansiyonları fırlıyor, sanki babalarını öldürüyormuşum gibi üzerime geliyorlar.”
O, yolsuzlukları, devletin nasıl soyulduğunu anlattıkça bazıları ya önemsemediklerini göstermek için gülüyor ya da Kamer Bey’e hakaretler yağdırıyordu. İyi ki Kamer Genç gibi ülkesini, milletini seven, yolsuzluğun, hırsızlığın üzerine kararlılıkla giden, maaşını yoksul öğrencilerle paylaşan milletvekilini tanıdım. Angora Evleri’ndeki yürüyüş arkadaşların da seni çok özleyecek. Nur içinde yat Kamer abi...