Kendini gizleyen, liberal etiketi altına saklanan FETÖ yanlılarının, Amerikancı kalem artıklarının ve tabii bizzat ABD cenahının, darbe girişiminin yaşandığı 15 Temmuz gecesinden bu yana kamuoyunu etkilemek, algı yaratmak için ileri sürdüğü bir komik gerekçe var:
-Bu darbe girişimini Fethullah Gülen’e bağlamak doğru değil... Hani kanıt nerede?..
Böylesine ahlak dışı, böylesine el alemi salak yerine koyan bir cingözlüğe karşı, “adamın kendisi baştan aşağı kanıt birader” demek var aslında ama madem öyle istiyorlar, istedikleri kanıtı da sunalım muhteremlere!.. Aydınlık Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Deniz Yıldırım dün yer, tarih ve rerek Fethullah Efendinin açık talimatını iktidarın, medyanın ve yargının bilgisine sundu...
Tarih 5 Şubat 2016... Yer Fethullahçı olduğu herkes tarafından bilinen herkül.org internet sitesi... Fethullah’ın her zamanki vaazlarından biri yayınlanıyor. Ama Hoca’nın söyledikleri pek her zamanki vaazlarına benzemiyor!.. Mesajı aynen şöyle:
-Cennet kılıçların gölgesindedir... Kılıçların hakkını verin; gerekirse şehit, gerekirse gazi olun, düşmanı vesayet altına alın!..
Fethullah Efendi, bu sözleriyle müritlerine herhalde “balığa çıkmalarını” öğütlemiyordu!.. Pensilvanya’daki muhterem “nihai darbe vurulsun” emrini vermişti... Bundan sonrası, ordunun, devletin içine yuvalanmış müritlerin zamanlamayı yapması ve harekete geçmesi süreciydi. Şu andaki bilgilere göre önce Mayıs başı düşünülmüş, ancak ordu içindeki en önemli müritlerden birinin bulunduğu makamdan alınması üzerine 15 Temmuz’da karar kılınmıştı... Denediler ve kaybettiler!..
-Kanıt diye yırtınanlara armağanımız olsun!..

Kumpasçı soysuzların hazin sonu!..


Ergenekon ve Balyoz kumpası sürecinde Silivri mahkemelerine kaç kez gittiğimi inanın bilemiyorum...
Fakat, her gidişin dönüşünde gözlerime yaş, yüreğime kan oturduğunu biliyorum!.. Beni, bizleri bu duruma sokma şerefi tabii ki bu davaların hakimleri ve savcılarına aitti... Gazeteciler, avukatlar, tutuklu yakınları sürekli birbirimizi teselli ediyor, “bu günler geçecek, bir gün o sanık sandalyelerine bu soysuzlar oturacak” diyorduk!.. Yıllar birbirini izledi... Fethullah’ın müridi soysuz hakim ve savcılar bu süreçte mahkemeleri bir “sirk yönetir” gibi yönettiler...
Örneğin, Balyoz Davası’nın ünlü hakimi, 10. Ağır Ceza Mahkemesi yargıcı Ömer Diken!.. Keşke o dava tutanaklarının dili olsa da konuşsa; bu kadar yargıç cübbesine layık olmayan, bu denli terbiyesiz ve küstah bir hakim o güne dek görmemiştim. Diğer hakim ve savcıların da aşağı kalır yanı yoktu tabii!. Balyoz avukatlarından biri, 163 subayın aynı anda tutuklandığı celsede hakim ve savcıların içeriye çekilerek sevinç içinde “çak” yaptıklarını kapı aralığından gördüğünü anlattığında inanamamış, böyle bir alçaklığı kabullenememiştik...
Süreç, doğru olduğunu kanırtarak gösterdi bizlere... Ne delillere, ne tanıklara ne avukatların isteklerine zerre kadar değer vermedi Ömer Diken... Karşı çıkanlar, savunma yapmak isteyenler hakkında suç duyuruları yaptı. Sonunda da hukuk tarihine yüz karası olarak geçen ağırlaştırılmış müebbet hapis kararlarını büyük bir zevkle okuyarak görevini tamamladı!..
Ergenekon hakimleri; 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hasan Hüseyin Özese, üye Sedat Sami Haşıloğlu ve diğerleri... Balyoz hakiminden en ufak farkları yoktu; aynı tornadan çıkmışçasına benzeşiyorlardı. Yaptıkları “hukuk katliamı” tarihe geçti. Kumpas ortaya çıktıktan sonra düz hakim ve savcı olarak dağıtıldılar...
-Sonrası tam bir “hesap döner sap döner, bir gün gelir hesap döner” hikayesiydi!

Firardaki müritler nerede acaba?!.


Bakın neler oldu:
Uşak’a tayin edilen Ömer Diken dün görev yaptığı kentte “Silahlı terör örgütü üyesi olmak, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’ni cebir ve şiddet yoluyla yıkmak ve görevini yapamaz hale getirmeye teşebbüs etmek” suçlamasıyla tutuklandı!..
Sakarya’ya gönderilen Ergenekon Hakimi Hasan Hüseyin Özese de aynı gerekçeyle tutuklandı. Aynı kumpas davalarının şöhretli isimleri Cihan Kansız, Mehmet Berk, Sedat Sami Haşıloğlu ve yaklaşık 50 isim hakkında da “tutuklama amaçlı yakalama kararı” çıkarıldı. Bu kadronun emniyet ayağından bir çok FETÖ’cü polis de darbeye destek suçlamasıyla gözaltında ..
Bunlar, ismini duyunca koşarak yurda dönen şerefli Türk subaylarını “kaçma şüphesi” gerekçesiyle tutuklayan Fethullah’ın müridi soysuz hakim ve savcılar...
-Şimdi firardalar!..
Biliyorsunuz, bunların savcı, gazeteci, akademisyen kılıklı yol arkadaşlarından bir bölümü daha 2014 yılından itibaren yurtdışına tüymeye başlamışlardı... Silivri’de yatan piyonlar ve darbe girişimi sonrası tutuklanan müritler kaçan soysuz takımı kadar şanslı değillerdi ya da değerleri, kalibreleri anca bu kadardı; feda edilebilir kategorisinin elemanlarıydı!..
Bu haberler önüme geldiğinde ne hissettiğime gelince; aklıma bu soysuzlar tarafından verilen kararlar neticesinde intihar eden, onulmaz hastalıklara yakalanıp yaşamını yitiren, yıllarını zindanlarda geçiren bu ülkenin şerefli, haysiyetli kahramanları geldi. Onlar hiç bir zaman eğilmediler, aman dilemediler... Her fırsatta haklı olduklarını haykırdılar. Birer şeref abidesi olan savunmaları ve mahkeme tutanakları arşivlerde duruyor, okuyun devasa farkı göreceksiniz!..
Darbeye yeltenen asker kılığındaki soysuz FETÖ müritleri ne yaptı peki?.. Elebaşlarından bir bölümü, hem de darbe gecesi Yunanistan’a sığındı!.. Şu anda firarda olan hakim ve savcı artıkları nerede acaba diye soracak olursanız;
-Ermenistan’da ortaya çıkabilirler!..