...Bir tweet attım: “Başarılı olması mümkün olmayan bir kalkışma. Yarın bir şey kalmaz sakin olun” Telefonum hiç susmuyordu. Sokağın köşesindeki meydanda yoğun bir kalabalık ve askerler gördüm. ‘Eyvah’ dedim içimden. Çatışmayı önlemem ve askeri kışlaya geri göndermem gerektiği hissiyle kendimi sokağa bıraktım. Meydandaki kalabalık 300-400 kişi, dar sokaktaki askerler 40 kadardı. Sivil ve asker karşı karşıyaydı. Kendimi emekli general olarak tanıttım. Darbeye karşı bir kişilik olduğumu vurguladım. Askerlere döndüm. Komutanlarını sordum. Arkadaydı. Geldi. Yasadışı bir iş yaptıklarını, derhal kışlalarına dönmeleri gerektiğini söyledim. Bir yandan sivillerle, diğer yandan binbaşıyla konuşuyordum. Kalabalık içinden iki kişiyi zapt etmek sorunu yaşadık. Sonradan, bunlardan birinin sivillere “Asker ateş açacak!”, askere yaklaşıp “Ateş açın!” dediğini öğrendim. Muhtemelen FETÖ’nün adamlarındandı. Bunlarla mücadele etmek oldukça güç oldu ve zaman kaybına yol açtı. Sonuçta kalabalığı askerlerden uzaklaştırmayı başardık...

Bu satırlar Kara Harp Akademisi eski Komutanı olan E. Tümgeneral Ahmet Yavuz’un Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan “Vesayet Savaşları İleri Demokrasi Hayalinden Darbe Gerçeğine” kitabından bir bölüm. Yavuz, 15 Temmuz felaketini yaşamak zorunda kalan Türkiye tablosunu ortaya koyduğu kitabını anılarıyla da zenginleştirerek okuyucuya demokrasi
gelecek diye çıkılan yolda ülkeyi darbeye getiren süreci işliyor.

NEDEN KİTAP YAZDI?

■ Okuyanlar neden yazdığınızı öğrenecekler ama nasıl ortaya çıktı ‘Vesayet Savaşları’?
Kitabı yazmaya 2015’te henüz sonlandırılmamış olan Beşiktaş’taki Sessiz Çığlık eylemleri esnasında karar verdim. Bir Cumhuriyet öğretmeni olan Sayın Mevci Özkan, bu dönemin doğurduklarını yazmam gerektiğini söylediğinde görev olarak aldım. Ülkesini seven insanlar olup bitenin geri planını görmek ve mümkünse çıkardığı dersleri halka aktarmak ister. Benim yapmaya çalıştığım da budur.

12ahmetdik20cm

■ Kitapla ilgili ‘Suya yazdık’ diyorsunuz. Oysa anlattıklarınız yaşanmış gerçekler...
Orada kastım, askeri vesayeti kaldırmak için yola çıkanlar demokrasimizi geliştirmek maksadıyla bu işe giriştiklerini öne sürdüler. Bunu yaparken de kirli yollara başvurdular. Bir çok acının yaşanmasına yol açtılar. Sonuç olarak demokrasiden uzaklaşmamıza ve başka bir vesayetin inşasına giriştiler. Dolayısıyla suya yazmış olduk. Askeri vesayetin demokrasinin önünde engel olduğu varsayımı genel bir kabul görüyordu. Oysa askeri vesayet birtakım engellere yol açsa da, görüldü ki, esas sorun başka taraftaymış... Askeri vesayet denilen yapı yıkıldı ama demokrasi değil darbe geldi. Sonuçta suya yazılmış oldu... Bu gerçekle yüzleşebilelim ve sorunlarımızın kaynağına doğru teşhis koyabilelim diye yazdım. Umarım okunur, tartışılır ve bağımsız, müreffeh, çağdaş ülke idealine katkı sağlar.

15 GÜN ÖNCE GELEN BİLGİ

■ Bir Amerikan subayının 15 Temmuz gecesi Türk subayını aradığı konuşuluyor.  İşin aslı nedir? Anlatabilir misiniz?
15 gün oluyor bu olayı öğreneli. Anlatan subay arkadaşımız TSK’da görevli iken FETÖ’nün hedefi olmuş ve erken emekliye ayrılmış bir kişi. Bana bu olayı anlatan arkadaşım isim vermememi söyledi. Sizinle 15 Temmuz sonrası bir röportaj yapmıştık. Orada da darbe girişiminin BOP’la ilgisini anlatmıştım.
Darbe girişiminin BOP bağlantılı olduğunu düşünüyordum ve bu olay da onun kanıtı. Darbe gecesi bir Amerikan subayı emekli bir Türk subayını arıyor ve ‘bizim çocuklar harekete geçti inşallah fazla kan dökülmeden gerçekleşir’ diyor. Aradığı arkadaş emekli bir subay geçmişte birlikte çalışmışlar. Türk subay darbenin başarılı olamayacağını söylüyor. O da hayret ediyor ‘nasıl olmaz’ diye. Türk subay ‘olamaz çünkü bu girişimi bir grup yapıyor ve buna TSK içinden ve dışından tepki var başarılı olması mümkün değil diyor. Amerikan subayı bu kez hayal kırıklığına uğruyor. ABD’nin tabii ki önceden haberi vardı. Fethullah Gülen’i o kullanıyor.

Atatürkçü askerlero gecenin kahramanı


Ahmet Yavuz, “Türkiye çok ağır bir bedel ödedi sizce tüm bu yaşanılandan çıkarılması gereken en önemli ders nedir?” sorusuna şu çarpıcı yanıtı verdi: “Cumhuriyet ve onun kurucusuyla kavga etmeyi bir kenara koymalıyız. Darbeciler Atatürkçüdür tezi çöktü. Dinci ve ipi emperyalizmin elinde olan bir grup darbeye kalkıştı. Ve bu darbe girişimi kimilerinin yazmaya çalıştığı hikayede öne çıktığı gibi sadece halkın gayretiyle önlenmedi.”

YENİ BİR DEVLET Mİ KURULUYOR?

Yavuz’a “Kim önledi?” sorusunu yönelttik ve şu yanıtı aldık: “Esas olarak TSK içinde her zaman devletten, meşruiyetten yana olan vatansever, milli unsurlar yani darbeci diye yaftalanan Atatürkçüler tarafından önlendi. Tek başına bu durum bile, bizi, sonu belirsiz dar ideolojik hesaplaşmalar yerine, kamplara ayrılmak yerine bir araya gelmeye zorluyor. Hukukun üstünlüğüne, liyakate, laikliğe, bilimin rehberliğine, ahlakın yüceliğine dayalı devlet yapısı... Dayatmalardan uzak, içeride barışık bir toplumsal yapı.”

AKP’li Ayhan Oğan’ın ‘Yeni devlet kuruluyor’ cümlesini de şöyle değerlendirdi emekli tümgeneral: “İçindekini dışa vurmuş. Kendi partisi gereken cevabı verdi ama ben verilen cevapları dikkate almakla birlikte atılan adımlara bakarım. Niyetleri bu bile olsa, hayat onlara bunun bir hayal olduğunu öğretecektir. Halkın onlardan isteği, devleti hukuk içinde doğru işletmeleri ve sorunların çözümüne katkı vermeleridir. Devleti yıkmanın bile kolay olmadığı bir ortamda yeni devlet kurmak... Masallarda olur! Ancak devleti önemli ölçüde dönüştürdükleri ve sorunlarımızı çözmek yerine büyüttükleri kesindir. Açılım dediler hüsran yaşadık, Suriye’de demokrasi dediler felaket geldi, Gülen’e ne istediyse verdiler ve FETÖ geldi, darbe geldi... Umarım yaşananlardan ders almışlardır. Bu kitabı da bir anlamda bu ders alınsın diye yazdım...”

“YEDİĞİ EKMEĞE BIÇAK SOKANA ‘HAİN’ DENİR” 

Sakin bir mizacı olan, güler yüzlü emekli Tümgeneral Ahmet Yavuz, konu Atatürk olunca kaşlarını çattı ve şöye konuştu: “Atatürk'e dil uzatanlara hatırlatırım: Kendisinin ve arkadaşlarının uykusuz geceleri ve döktükleri kan olmasaydı, en azından bugünkü vatanımıza sahip olamazdık. Yedikleri ekmeğe bıçak sokana halk arasında ‘hain’ denir. Bu ifadeyi düşmanla doğrudan işbirliği yapan bir avuç azınlık dışında kimse için kullanmayı tercih etmem ama bilsinler ki, ihanet içindeler.”