Kör kuyudaki köpek yavrusu; tüm siyasi, sosyal, ekonomik olayların üzerindedir...
Bu milleti anlatır...

*

O gece çocuklar uyumadılar...
Babalar-anneler arada bir internet sitelerine girerek o küçük köpeğin kurtarılıp kurtarılmadığına baktılar...
Gazetelerin telefonları durmadan çaldı...
Beykoz’da açık unutulan bir sondaj kuyusuna küçük bir köpek yavrusu düşmüştü altı üstü... Ama milyonların duyguları o kuyunun dibindeydi...
Kuyunun başı kampa dönüştü; İtfaiye, TTK, İBB, AFAD, veteriner kuruluşları... Her düşünceden, her eğilimden, her yaştan, her sınıftan insanlar toplandı...
Zonguldak Taş Kömürü İşletmeleri’nden bir mühendis, iki madenci, yeraltı kamera ekipmanları ile geldiler, yedinci gün bebek köpeğin ilk görüntüleri alındı, sevimli yüzü, korkmuş gözleri, küçük bedeni ile kuyunun dibinde kendine bir kovuk açmış, aklınca orayı delerek çıkmak istiyordu...
Şişmanlamasın, çıkartılması zorlaşır diye, yaşayabileceği kadar ona yiyecek ve su sarkıttılar...
Hayvanların Yaşama Hakları Konfederasyonu Japonya’dan robot istiyordu, Japonlar ayaklanmışlardı... Hollanda’dan kurtarma yöntemleri istendi, Hollandalılar ayaklandı... Fransız, Alman medyası yayına geçmişti...
Sekizinci gün; bir ara umut kesildi, kurtarma çadırında...
Kamera ile bebek köpeğin bütün hareketleri izleniyordu, önüne mama konulunca o kovuktan çıktığı belirlenmişti, mama ile minik arasına özel bir kement aparatı yerleştirildi, tam iki gün kurtarma ekipleri sabırla beklediler...
Önceki gece, onuncu gün saat 05.00...
Minik yavaş yavaş yukarı geliyordu...
Ve çadırda, ekran başlarında, evlerde sevinç çığlıkları, dualar, teşekkür gözyaşları...
Çocuklar dün sabah uyanınca küçük köpeği sordular...

*

İşte biz buyuz...
Sen hırsının açtığı kör kuyularda insanlara acımazsın... Selvi boylu çocuklarımız kuyulara sığmaz... Kafası kesilmiş insanları ya da paramparça olmuş bebekleri umursamazsın...
Merhametin yok...
Vicdanın susmuş...
Oysa, o küçük köpeğin yaşama hakkında birleşen, telaşlanan, didinen, ağlayan bir milletiz biz...
Kendi kör kuyularımızın dibinden...
Çıkmamız lazım...