Stephen King’in en bilinen romanlarından biri olan “O”nın ilk yarısı dehşetengiz bir korku draması!  Ünlü gerilim/korku romanları yazarı Stephen King’in 80’lerin ortasında yayımlanmış ve tutkunlarını ziyadesiyle memnun etmiş bir romanıdır “O”. Usta yazar, romanını kimi insanlarda had safhada bulunan ‘palyaço fobisi’ni (koulrofobi) bir grup çocuğun büyüme korkularıyla birleştirdiği bir hikayeyle inşa etmişti. Palyaçolar, özellikle de çocukları güldürmek için yüzünü, daha doğrusu mimiklerini ve ifadelerini cafcaflı boyalarla, sürekli gülermiş gibi yapan bir maskeyle kapatan insanlardır. Bu yüzden bu fobiye sahip olanlar, palyaçoların amaçları dışında niyetleri olan insanlar olmalarından şüphe duyar ve tedirgin olurlar.

“O”da 1989 yılının yazında küçük bir Amerikan kasabasında sadece çocuklar tarafından farkedilen ve onların peşine düşüp, korkularından faydalanan canavar bir palyaço var. Pennywise adlı bu palyaço görünümlü canavar, kurban olarak seçtiği çocukların hayattaki en büyük korkularından faydalanarak tuzaklar kurmakta ve onları ağına düşürerek katletmektedir. Kendilerine “Ezikler Kulübü” adında bir çete kurmuş olan dört çocuk aralarına katılan 3 yeni arkadaşla bu korkunç tehditten kurtulmaya çalışacaklardır.

o_1

Video kaset kiralama döneminde elden ele dolaşan kasetlerden biriydi “O”nun ilk uyarlaması. King’in büyük hacimli romanı iki bölümlü bir mini dizi olarak 1990’da televizyona uyarlanmıştı. İlk bölümde kasabanın çocuklarının Pennywise ile giriştikleri korku dolu mücadeleyi, ikinci bölümde de onların yıllar sonra, olgun halleriyle bu belayla tekrar karşı karşıya gelişleri anlatılmaktaydı. Palyaço Pennywise’ı canlandıran yetenekli aktör Tim Curry’nin performansı dışında, romanın üzerine çıkan bir etki bırakmıyordu. Yıllar sonra romanın hakkını verebilen bir sinema uyarlamasını hakediyordu bu hikaye.
Çünkü King çocukların ön ergenlik döneminde yaşadığı büyüme sancıları, korkularla başetme, hayatın zorluğuyla yüzleşme gibi meselelerini eserlerinde bir dönem ustaca işleyebilmişti. “O”nun yanısıra “Yanımda Kal” (Stand By Me) ve takma isimle yazdığı “Uzun Yürüyüş” (The Long Walk) gibi güçlü romanları en çok da bu temalardan besleniyordu. “O”nun kahramanlarının hepsinin ailelerinden gelme kimi korkuları var. Baskıcı baba, tacizci baba, sevgisiz anne, ilgisiz baba gibi bir dizi olumsuz ebeveynden bahsediyoruz. Bunun yanında elbette çevrelerinde maruz kaldıkları zorbalıklarla, geçirdikleri fiziksel/manevi değişimlerle de cebelleşmekteler.

King’in romanı sinema ve dizilerde zaman zaman ilham kaynağı olarak kullanılmıştı. Bu yeni sinema uyarlamasında da mesela bunlardan biri olan “Elm Sokağında Kabus”a açık bir gönderme var. Pennywise’ın her çocuğun korkusuna göre tuzaklar kuruyor olması “Testere”deki Jigsaw’dan önce Freddy Kruger’in yöntemiydi elbette!
80’lerin çocuklarının içlerindeki korkuyla esrarengiz bir olay sayesinde yüzleşmeleri tüm dünyada ilgiyle karşılanan “Stranger Things” adlı dizide de kullanıldı. Nitekim o dizinin başrol oyuncularından birisi, bu filmde de ana karakterlerden biri olarak karşımıza çıkmakta.

o_5

Çocuklardan biri olan Bill’in filmin nefis açılış sahnesinde kaybolan kardeşini arkadaşlarıyla aramaya çıkması bize “Yanımda Kal”daki arkadaşlarının cesedini bulmak için yola çıkan çocukları da hatırlatıyor. Ama King’in kitabında da olduğu gibi bu hikayenin çocukları daha geniş bir yelpaze oluşturuyorlar. Kardeşini kaybettikten sonra ailesinin ilgisini de yitirmiş olan Bill, mikrop fobisi olan anne kuzusu Eddie, kafayı cinsellikle bozmuş geveze Ritchie, kasabaya yeni taşınmış şişman çocuk Ben, babasının giderek ilerleyen tacizinden dolayı korku içinde yaşayan Beverly, babası tarafından sert olmaya zorlanan siyahi Mike, bazı dinsel korkularını dışavuran yahudi Stanley’den oluşan ekip korkunç olayların içinde buluyorlar kendilerini.
İlk filmi “Mama”da da şık bir yönetmenlik sergileyen Andy Muschietti yine ustalıkla tasarlanmış sahnelerle dolu bir performans göstermiş. Filmin soluk atmosferinde pırıl pırıl parlayan kanın rengi öne çıkarken, Muschietti’nin gerilimli sahnelerde eğik kadrajlı açıları da göz dolduruyor. Çocuk oyuncuların hepsi de çok iyiler ve filmin samimiyetini arttıran performanslar gösteriyorlar. Palyaço Pennywise’ı canlandıran genç aktör Bill Skarsgård, elbette bir Tim Curry değil, ama ondan çok daha fazla efekt desteği aldığı için oldukça ürkünç olabilmiş. Ama yine de bu numaralar biraz daha ekonomik kullanılsa daha etkili olacakmış...
“O” son derece parlak çekilmiş, iyi kurgulanmış, korku atmosferinin içine dengeli bir mizah duygusunun da ustalıkla yerleştirildiği etkili bir Stephen King uyarlaması olmuş. Bakalım seneye çekilmesi plaanlanan ikinci bölümde, bu çocukların 27 yıl sonraki hallerinde kimler oynayacak ve aynı etkiyi yaratabilecek güçte bir film çıkarabilecekler mi?

4 yıldız
O
It
Yönetmen: Andy Muschietti
Oyuncular: Bill Skarsgård, Jaeden Lieberher, Finn Wolfhard
135 dakika

Sıradan bir ajan gerilimi

“Suikastçı”nın iyi bir ajan gerilimi umudunu veren etkili bir açılış sahnesi var. İspanya’nın İbiza sahillerinde genç bir Amerikalı çifti tanırız en başta. Mitch sevgilisine plajda evlilik teklif eder. Her şey çok parlak ve güzel görünüyordur. Ancak birden ellerinde makinalı tüfeklerle IŞİD teröristleri kumsalı basar. Bu baskında Mitch ağır yaralanır, nişanlısını da gözlerinin önünde öldürürler. Bundan sonrası ise inanılmaz olaylarla ilerliyor!

Mitch iyileşince tümüyle kendi imkanlarını kullanarak 18 ay içerisinde arapça öğrenmiş, sakal bırakmış, askeri eğitim almış (!), artık hangi istihbarat becerilerini kullanmışsa baskından sorumlu teröristlerin komutanlarının izini bulmuştur. Tam hepsini birden tek başına indirecekken CIA tarafından yakalanır. Elbette bu becerileri bir CIA yetkilisinin dikkatini çekmiştir. Onu özel görevlerde kullanmak için bir ustanın yanına eğitime gönderir.

suikastci_2

Eğitimi de enteresan; kalabalıklar içerisinde sağa sola ateş edip masum insanları değil de gerçek hedefi bulup öldürmesini, bir de düşmanın boğazına bıçak sokmayı öğretir ona usta ajan Stan. Tam da o günlerde bir nükleer bombada kullanılmaya yetecek kadar uranyum çalınmasın mı? Hemen Stan ve öğrencisi Mitch’i bu göreve gönderiyorlar, üstelik de İstanbul’a! İki genel çekimle İstanbul’u görüyoruz, sonraki sahnelerde orada burada türkçe tabelalarla doldurulmuş, bozuk bozuk türkçe konuşan insanların arasında bir kovalamaca izliyoruz. Kahramanlarımız elindeki malı İranlı yetkililere satmaya çalışan eski bir ajanı İstanbul’da ellerinden kaçırınca bu sefer Roma’ya gidiyorlar. Bir kovalamaca da burada başlıyor.

Mitch rolünde izlediğimiz ve pek de öyle bir izlenirlik cazibesi barındırmayan Dylan O’Brien isimli genç oyuncu babasından kalan mirası bastırmış kendisine film çektirtmiş sanki. Akıl hocası Stan rolünde Oscarlı oyuncu Michael Keaton bile meze olmuş bu hiçbir sahnesine ve karakterine inandıramayan filmde.  “Suikastçı”nın yönetmeni Michael Cuesta’yı meraklıları en çok da yapımcılığını üstlendiği “Homeland” adlı TV dizisinden tanır. Bol ödüllü bu ajan dizisi ilk iki sezonundan sonra uyarlandığı İsrail yapımı diziden çok başka yerlere gidip tam bir Amerika ve CIA güzellemesine dönüşmüştü. “Suikastçı”da da İran’ı kötü adam ilan edip orada burada bombayı yakalayacağım diye çatır çutur adam öldürüyorlar! Bütün olaylar mantığa bile doğru düzgün dikkat etmeden çok hızlı gelişiyor ama film yine de bitmek bilmiyor!

1,5 yıldız
Suikastçı
Yönetmen: Michael Cuesta
Oyuncular: Dylan O'Brien, Michael Keaton, Sanaa Lathan
111 dakika