YENİ ÖĞRENDİM

Babayiğitler bir arpa boyu yol almamış


Biliyorsunuz AKP Genel Başkanı emir verdi TOBB başkanının seçtiği 5 çok zengin işadamının “yerli otomobil” fabrikası kuracağı açıklandı. AKP Genel Başkanı tarafından “Babayiğit” olarak nitelenen zengin işadamları da el ele vererek “İlk yerli Türk otomobilini” 2020’de ortaya çıkaracaklarını söylediler. Tabii bu prototip olacak. Seri üretime ise 2 yıl daha sonra geçilecek. Geçenlerde otomobil konusunun hangi aşamada olduğunu öğrenmek için “babayiğitlerden” birinin önemli isimlerinden bir arkadaşımla konuştum. Doğal olarak bu babayiğitlerin yanında çalışan önemli isimlerden bir kısmını tanıyorum. “Ne durumda şu otomobil işi?” dedim. “Valla henüz bir arpa boyu bile yol alınmadı” dedi. Aslında durum tam tahmin ettiğim gibiymiş. Yazılarımı sürekli okuyanlar hatırlayacaktır, babayiğitler otomobil üretme talimatı aldıklarında yazdığım yazılardan birinde “Otomobil aşk işidir, öyle toplama sermaye ile olmaz, babayiğitlerin her biri birer dev ama otomobil için bir araya geldiklerinde ortaya hiçbir şey çıkmaz” demiştim. İşte bu beş büyük sermaye grubu henüz kimin ne iş yapacağını bile belirleyememiş. Örneğin Zorlu Grubu sadece otomobilin bataryasını yapmayı planlıyormuş kendi kafasında. Turkcell yol yazılımlarını yapacakmış. İnan Kıraç’ın ve Ethem Sancak’ın otomotiv tezgahları var ama elektrikli olacak ilk yerli otomobil için bunlar yetersiz. Anadolu Grubunun üretimin hangi aşamasında etkin olacağı da belirsizmiş. İlk konuştuğum arkadaşımdan bu bilgileri alınca diğer gruplardaki tanıdıklarıma da ulaştım. Elbette çok açık konuşmak istemiyorlar. Ağızlarından yanlış bir şey çıkmaması için çaba harcadıkları da dikkatimden elbette kaçmadı.  Hemen hepsinden en çok duyduğum cümle şu oldu; “Valla biz de çok fazla bir şey bilmiyoruz. Galiba bu iş için özel bir heyet kuruluyor, biz içinde olmayabiliriz.” Bu işin Türkçe tercümesi şu; “Allah aşkına bize fazla bir şey sorma.” Şu ana kadar fabrikanın nerede kurulacağı belli olmadı. Piyasadaki bazı dedikodulara göre fabrikanın yurtdışında kurulacağını söylüyor. Vietnam adını bile duydum. Ama babayiğitlerin adamlarına sorduğumda “yok öyle bir şey” dediler. Bu arada üretimi asıl yapacak olan firmalardan pek ses çıkmazken bilim, teknoloji ve sanayi bakanı Faruk Özlü çalışmaların bakanlık tarafından yürütüldüğünü açıkladı. Bakan “Türkiye’de ilk defa, Türkiye’nin kendi markası olacak bir otomobil tasarımı yapıyoruz. Nasıl Almanya’nın Mercedes’i, Volkswagen’i varsa, nasıl Fransa’nın Renault’u, Citroen’i varsa Türkiye’nin de dünya ölçeğinde, dünya piyasalarında bilinen bir markası olacak” dedi. Bakana göre otomobil daha ortaya çıkmadan çok büyük bir taleple karşı karşıya. Ne diyeyim; arabayı asıl yapacak büyük sermaye grupları henüz bir araya gelip yol haritası bile çıkarmamışlar ama bakan bey üretilen arabaları sattı bile. Hayırlı olsun diyerek beklemekten başka çaremiz yok.

KAFAMI BOZAN ŞEYLER

Ahlaksız adam “rızası  var” deyince tecavüz olmuyor zannediyor


İzmir’in Dikili İlçesi’nde Süleymancılar’a ait özel bir yurtta Ömer Faruk E. isimli görevlinin öğrencilere cinsel istismarda bulunduğu ortaya çıkarıldı. Yurt kapatıldı. Ahlaksız adam tutuklandı. Bu adamın ifadesini okuyunca canım daha da sıkıldı. Çünkü bu ifade dinci kuruluşlarda ard arda ortaya çıkan cinsel taciz ve tecavüz olaylarını “kısmen” mazur gösterebilecek nitelikte. Daha doğrusu çocuklara taciz ve tecavüzü zaten çok ciddiye almayan dinciler, aklını fazla kullanmayan kesimleri kandırmak için bu tür ifadeleri kullanmayı pek seviyorlar.  Bakın o ahlaksız adam ifadesinde ne demiş; “Öğrencilerin din dersine de giriyordum. 12 yaşındaki bir çocukla 2 defa cinsel ilişki yaşadım. 12 yaşındaki diğer çocuk ile kendi rızası ile birlikte oldum. WhatsApp konuşmalarından da anlaşıldığı gibi çocuk beni ilişkiye girmek için çağırdı. İddia edildiği gibi diğer çocukla ilişkim hiç olmadı.” Yanlış okumadınız, o rezil adam 12 yaşındaki çocuk için “kendi rızasıyla ilişkiye girdi” diyor, diyebiliyor. Çünkü bu adamın mantığına göre yaşı kaç olursa olsun eğer kız veya erkek cinsel ilişkiye karşı çıkmazsa, itiraz etmezse, gönüllü gibi görünürse bu bir tecavüz sayılmaz. Suç da sayılmaz. Yaşı kaç olursa olsun onunla cinsel ilişkiye girmekte hiçbir sakınca yok. Öyle ya “rıza” var. Tabii yasalar öyle demiyor. 18 yaşından küçük olanlarla cinsel ilişki “tecavüz” suçu sayılıyor. Nitekim bu nedenle 18 yaşından küçük bir genç kız kendi rızasıyla bir erkeğe kaçsa bile ailesinin şikâyeti olursa “tecavüze uğramış” sayılıyor, kaçtığı erkek de “tecavüz” suçundan hapse atılıyor. Bu ahlaksız adamın ifadesi dinci kesimlerde bu tür sapıklıkları “taciz-tecavüz olarak kabul etmeme” sonucuna yol açıyor. Kız erkek fark etmeden “nefsi kabaran erkeğin bunu gidermesi gerektiğine” inananlar için “rıza” konusu çok önemli. Rıza varsa her şey serbest sayılıyor. Bu nedenle kimi sözde din adamları cinsel ilişkiye girme konusunda çok kolaylaştırıcı dini fetvalar verebiliyorlar. Örneğin son verilen fetvalardan biri “adet görmeye başlayan” kızların evlendirilebileceği üzerine oldu. Fetvayı verenler tepkiler üzerine “Yaş yazmadık ki niye tepki gösteriliyor” diyerek bir de zeytinyağı gibi üste çıktılar.

KOMİK

Bırak içmeyi bulundurmayacaksın bile


25krk05a_ist_izm_ant_ank_trb

İstanbul’da ya da bazı büyük kentlerle turistik bölgelerde olduğunuzda içki konusu aklınıza hiç gelmiyor bile. Çünkü gittiğiniz restoranlarda, kaldığınız otellerde içki sorunu pek yok. Ancak Anadolu’ya çıktığınız anda ortamın nasıl içkiden arındırıldığını fark ediyorsunuz. Tanıyanlar bilir; içki ile aram fazla yoktur. Sosyal içici sayılırım. Zaten biraz fazla içecek olsam hemen uykum geliyor, herkes içince açılır, eğlenir, bende ters etki yapıyor. Ancak eğer bir yerde “içki yasağı” türü bir şeyle karşılaşırsam da canım sıkılıyor. Hatta bazen içesim bile geliyor. Geçenlerde kısa bir gezim oldu İstanbul dışına. Bir kır yerinde “Alkollü içki içmek ve bulundurmak yasaktır” tabelasını görünce çok şaşırdım. Adamlar artık işi o kadar ileri götürmüşler ki içkiyi “bulundurmayacaksın” bile. Tabii bu tabelanın asılmasının bir gerekçesi vardır mutlaka. Kırlık yer olduğu için yanında içki ile gelip içmek isteyenler olmuştur. Bunu önlemek için uyarı yazmışlardır. Peki, acaba içmeyip de üzerinde içki olanlar ne yaptı acaba ki “bulundurmak” da yasaklanmış. Merak ettim, üzerinde konyak şişesi taşıyan biri burada yakalanırsa ne ceza vereceklerdir?

MERAK ETTİĞİM ŞEYLER

Arada kaynamasın; şu camiler için parayı nereden bulmuşlardı?


İki önemli kamu görevlisi çok büyük bir hayır işi yaptılar biliyorsunuz. Yargıtay başkanı İsmail Rüştü Cirit Balıkesir’in Burhaniye İlçesi’nde bir cami yaptırdı geçen yıl. 900 bin liraya mal olan cami hizmete açıldı, ilk namazı da bizzat Yargıtay Başkanı kıldı. Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ın Kayseri’ye yaptırdığı cami ise yakında bitecek. Akar’ın camisi Cirit’in camisinden daha büyük ve şatafatlı. Selçuklu mimarisinden esinlenen cami için 4 milyon lira harcanacağı belirtiliyor. Tabii bu çok önemli hayır işleri için herkes bu iki kamu görevlisine minnettardır mutlaka da bu camiler için harcanan paranın kaynağının da açıklanması çok şık olacaktır. Aralarında benim de olduğum bazı gazeteciler maaşlarından başka gelirlerinin olduğunu bilmediğimiz bu iki kamu görevlisinin parayı nereden bulduklarını sormuştuk. Tabii ki ikisi de ciddiye alıp cevap bile vermediler. Sadece Akar adına savunma bakanı konuştu ve “Genelkurmay başkanımız caminin tamamını yaptırmıyor, bir kısmını karşılıyor” dedi. O karşılanan “bir kısmın” ne kadar olduğunu sorduk, ona da cevap yok. Bizde böyledir hep, ilk başlarda herkes ilgilidir bu tür haberlerle, sonra iş tavsar, derken unutulur gider. Oysa arada kaynatmamak gerek. Bu iki kamu görevlisinin ailelerinin çok varlıklı olmadığını biliyoruz. İkisinin de maaşları belli. Böylesine hayırlı bir hizmet için parayı nereden bulduklarını açıklamaları sanıyorum dini açıdan da çok faydalı olacaktır.