Yeni yıla girmemize 3 gün kaldı. Giden yıl hüzündür, gelen yıl umut diye yazıya başlamalıydım.
Başlayamam!
Zorlama olur.
Sizi aldatamam.
Sivillere “devlet kabadayılığı yapma yetkisi veren” bir kılıfa ihtiyaç duyuldu. Yeni yıla girerken ülkenin havasını “kardeş kavgası buharı kokusu”  sardı.
Kendim ettim.
Kendim buldum.
Diye korkuya kapılmış olabilir. Cumhurbaşkanlığı seçiminin ilk turunda yüzde 50+1’i tutturamayabilir. Ekonomi sıkışıyor. Ekonominin karnında şişmiş, patlamaya hazır gizli balonlar var.
Bir balon değil.
Birkaç tane var.
Halkın çoğunluğunda ise geçim sıkıntısı, gelecekten umutsuzluk her geçen gün artıyor.
2019 seçim yılı.
Sandık kurulacak.
Sandıktan yüzde 50+1’i ilk turda çıkartamayabilir. Bunun için bir kışkırtma ile  “darbe yapıyorlar” diyerek iktidarı koruyacak “sivil silahlı güç yaratılması, teşvik edilmesi, özendirilmesi, dokunulmazlık getirilmesi potansiyelini içinde taşıyan KHK maddesi” çıkarttılar. Yazım dili “nereye çeksen oraya gidecek”  ve son tahlilde “kardeş kavgasına yol açabilecek” bir kapalılık taşıyor. İktidarı yitiririm korkusu olmasaydı, şu günlerde böyle bir maddenin Meclis’ten kaçırılarak çıkartılmasına ne gerek vardı?

* * *

Cevabı hukukçular veriyor:
Meşru güç kullanma tekeldir.
Tek elden yürütülür.
Bu tekel devlete aittir.
Bir isyanı, bir kalkışmayı, bir darbe girişimini, bir şiddet hareketini kamu görevlileri meşru güç kullanarak bastırabilir.
Bu bastırma bile şarta bağlıdır.
O şartlar anayasada yazılıdır.
Meşru güç kullanma yetkisi hiçbir zaman sivil bir şahsa verilemez, devredilemez, sivil güç ile kamu gücü paralel yürüsünler yapılamaz.
Kamu görevlisi ayrı.
Sivil şahıs ayrıdır.
Kesinlikle bu böyledir.
Devlet şekli ne olursa olsun; demokratik, totaliter, laik, dindar, şahlık, padişahlık bütün devlet tanımlamalarına göre “meşru güç kullanma tekeli” sadece devletindir.
Hiçbir Cumhurbaşkanı.
Hiçbir Başbakan.
Hiçbir Bakan.
Bakanlar.
Hükümetler, yürütme.
Devlet, kamu görevlisi olmayan sivil kişilere “kendi anlayışınıza, düşüncenize, algılamanıza, değerlendirmenize, takdirlerinize göre darbe girişimi tanımı yapıp ya da terör eylemi etiketi vurarak sokağa inebilirsiniz” diyemez.
Kesinlikle anayasa dışıdır.
Hukuk, adalet dışıdır.

* * *

Hukuk, adalet, anayasa dışı bir kararla ülkenin havasına, suyuna “kardeş kavgası buharı” salındı. Bu karara ihtiyaç duyulacak bir durum yoktu: 15 Temmuz gecesi ve sabahı, Amerikan istihbarat örgütlerinin kuklası FETÖ’cülere karşı çıkan sivil vatandaşlar hakkında açılmış bir dava yoktu, bir soruşturma, kovuşturma olmamıştı. Aksine “darbelere karşı sivil dikleniş” toplumun her kesimince kabul görmüştü.
Hiçbir ihtiyaç yoktu.
TV’de tartışma programlarına çıkıp anlatan, sokaklara dökülüp talep yükselten; “biz 15 Temmuz  gecesi FETÖ’cü darbecilere karşı direnenlere dokunulmazlık, koruma getirin” diyen hiçbir kimse olmadı.
O zaman sormalı.
Niçin bu madde?
Kendim ettim.
Kendim buldum.
Yüzde 50+1 dedim.
Yüzde 46’lara düştüm.
Seçimi kaybederim korkusu nedeniyle; yeni yıla girerken ülkenin havasını kardeş kavgası buharı ile dolduran karar alındı. Yeni yıl sinsi, kirli, kara kışkırtmalara gebe...