Bağımsız vatan.
Barış içinde yaşamak.
Herkese iş.
Herkese ekmek.
Herkese özgürlük.
Herkese adalet.
Herkese vicdan.
Herkese özgür düşünce.
Herkese eleştiri hakkı.
Herkese din özgürlüğü..
Herkese iman hürriyeti.
Herkese eğitim eşitliği.
Herkese yaşama hakkı.
Böylece yazıp sıralayabilirim. Yüz kaleme çıkar. Bunlar Türk halkının, Anadolu’da yaşayanların  her zaman uğrunda ayağa kalkacağı değerler diye söylenir. Bunlardan ne kadarı için halk ayağa kalkar tartışma konusudur.  Doğru değerlerdir. Aklı başında herkes bunları savunur. Çünkü bu değerleri savunmak insanlığın gelişmesine de katkı ve omuz verir. Şimdi yeni bir değer; “herkese darbeye karşı direnme hakkı”
Gündeme taşındı, öne çıktı.

* * *

Darbe girişimi olduğunda halkın “tankların önüne yatma hakkı” olmalı.  FETÖ’ ye cesaretle direnmek, darbecilere meydan okumak, istilacılara vatanı dar etmek bir vatandaşlık, yurttaşlık değeridir. Bunun aksini söyleyen; bu değeri savunacakların  önü kesilsin,  ceza verilsin, hapse konulsun diyen yok.
Darbeye direnme hakkı!
Nerede başlar.
Nerede  biter.
Bunu adalet belirlesin.
Oysa Meclis’ten kaçırılarak çıkartılan son KHK’da, “ben bu iktidarın yaptıklarını beğenmiyorum, ben iktidarı onaylamıyorum” diyerek özgürce eleştiri hakkını kullanacaklara karşı “bir sivil silahlı güç yaratılması, teşvik edilmesi, özendirilmesi” kuşkusu toplumda büyüdü.“Devlet gücü varken, sivil silahlı güce ne gerek var?” sorusu öne çıktı.
Alev oldu.
Yangına dönüşebilir.
Bu alev giderilsin.

* * *

Yazılan madde “hukuk diline uygun” değil. Bu dilden ötürü  önümüzdeki günlerde iktidarın gözüne gireyim diyen daha çok savcı çıkabilir. İktidarı eleştiren bir muhalefet sözcüsünün her cümlesinden, her kelimesinden, “darbeci, vatan haini, istilacıların adamı” sonucunu çıkartabilir.
Açıklık getirilsin.
Netlik ortaya çıksın.
“Hiçbir kimse ya da organın kaynağını Anayasa’dan almayan bir yetkiyi kullanmaya hakkı yoktur” ilkesi gereğince çıkartılan bu madde, “yazım dilindeki haddini aşan anlatım” giderilerek mutlaka Meclis’in onayına sunulsun.

* * *

Yanlış anlaşıldı.
Muğlak bulundu.
Hukukçular farklı yorumladı.
Yazarlar karşı çıktı.
İktidar partisinin sözcüleri ise “tek ses olup” izlediği yolu savunmaya geçti. Oysa iktidar yeni bir KHK çıkartabilir, şu anda büyük eleştiri alan 696 sayılı KHK’da anlaşılmayan kısmı düzeltir, “Bu maddede yazılanlar 15 Temmuz gecesi ve 16 Temmuz sabahı ile sınırlıdır”  diye yazabilirdi.
Ne vardı bunda?
Tek ses oldular.
“Değiştirmeyiz” dediler.
Neyi gizlemekteler?

* * *

Kötülük kimseye gelmesin.
Bizim halkımızın da uğrunda ayağa kalkacağı bir değer olan “darbelere karşı direnmek hakkı”  olsun. Ama bu değer; hukuk, adalet, demokrasi filtresinden geçerek başlasın, büyüsün, herkesçe kabul görsün.
İktidar niçin bu fırsatı tepiyor?